2019 da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar halk nezdinde Akparti sayesinde Kamu imkanlarını kullanarak hak ettiğinin çok üzerinde aşırı servet edinenler bir şekilde Akparti siyasetinden tasfiye edilmediği takdirde Sayın Cumhurbaşkanımızın çok az bir oranla da olsa kendi getirdiği sistemin kurbanı olması muhtemeldir.
Diyanet İşleri Başkanlığı bu ülkede kurulduğu günden bu güne kadar iktidar siyasetçisinin emrinde din işlerini siyasi otoriteden emir alarak yöneten bir kurumdur. Bu durumu da en iyi bilenlerden birisinin de Sayın Cumhurbaşkanımız olduğunu düşünüyorum.br br Sayın Cumhurbaşkanımız geçenlerde bir toplantısında Fetö mücadelesinde Diyanet Kurumunun çok geç kalmasından dert yanmıştı. Kendi açısından haklıydı elbette. Fakat Diyanet kurumunun kendi iktidarına gelene kadar alışılagelmiş bir işleyiş tarzı vardı. Bu işleyiş tarzıdır ki Diyanet kurumunu millet nezdinde her zaman geri planda tutmuştur. Çünkü cemaat ve tarikatların din ve dindar camiada ki etkileri dolaylı yoldan siyaseti etkilemiş, Laik Siyasetçilerin de bu durum işine gelmiş kurumu istediği gibi emir eri konumunda kullanmıştır.br br Bu ülkede “Diyanet”e “Hıyanet”, “İmam Hatib”e “İmam Hatab” dendiği yıllar henüz hafızalardan silinmiş değildir. Dinsizliğin öğretildiği kadar okullarımızda gerçek din öğretilmiş olsaydı Fetö benzeri dini yapılanmalar halk içerisinde kolayca yer bulamazdı.br br Sayın Cumhurbaşkanımızın Diyanetle ilgili serzenişi, öyle zannediyorum ki bu kurumu Kendisine kadar hiçbir iktidarın yapmadığı tam ve güçlü bir yetkilendirme ile donattığından kaynaklandığını düşünüyorum.br br Son derece güçlü bir şekilde yetkilendirdiği Diyanet Kurumu öyle bir vazife yapmalıydı ki dini hususlarda Cumhurbaşkanın Fetö yapılanmasını kastederek “ne istediler de vermedik” konumuna asla gelmemeliydiler.br br Gerçekten T.C. kurulalıdan beri adliyesinden, askeriyesine; Milli Eğitiminden Diyanetine; Sağlıktan emniyete; Belediyelere varana kadar devletin hangi kurumu olursa olsun idari,teknik, personel ve bina açısından her ne istedilerse Sayın Cumhurbaşkanımız onbeş yıldır vermeyi başaran bir hükümet icra etmiştir.br br Diyanetin elinde ki imkanlar o denli geniş, güçlü ve etkileyici ki; Ülkenin en küçük sokağına kadar mahalle sakinlerinin sosyal ve manevi ihtiyaçlarına cevap verebilecek personeli bünyesinde barındıran bir kurumdur. Bu yapı maalesef geçmiş alışkanlıklarını yıkıp da hantal devlet anlayışından kurtulamamıştır. Köyler dahil her şehrin en ücra köşelerine kadar görevlisi bulunan Diyanet, Fetö veya benzeri yapılanmaların en şiddetli panzehiri olmalıydı.br br Diyanet camiası devlet-halk dayanışması ve kaynaşmasını başarabilecek en önemli devlet kurumu özelliğini taşımaktadır. Ama maalesef alışılmış, pasif, etkisi sıfır bir yapıdan kendisini kurtaramadığı gibi nihayetinde gayri meşruluğu barındıran yapılanmanın etkisinde bile kaldığı durumlar olmuştur.br br Cumhurbaşkanımızın Fetö mücadelesi ile ilgili konuşmaları kamuoyuna anlatmak istediğinden çok farklı yansımaktadır. Bu durumu fırsat bilen muhalif vatandaşlar haklı olarak fırsattan istifade kulaktan kulağa fısıltı yoluyla Cumhurbaşkanımızın siyasi gücünü azaltmak için propagandalarında kullanmaktadırlar.br br Fetö yapılanmasında ki ibadet amaçlı tabanının üst kademe yetkililerinin niyetinden habersiz fisebilillah gayretlerine şahit olduğumuz bir çok tanıdık, eş, dost ve akrabaların uğradıkları aşırı sıkıntıları hak edici haklı bir gerekçe ve ikna edici bir açıklama olmadığı müddetçe Akparti seçmeni de dahil Sayın Cumhurbaşkanımızın yakınında ki bir çok kimse Kendisine taraftarlık yapamamaktadır. Her ne kadar Devlet bu insanları dışlasa da halkın ekseriyeti mesela cezaevi çıkışında “geçmiş olsun” dileklerini sunmak suretiyle dışlamadığını göstermektedir.br br Ülkede ki olağan üstü halin devamı; %48 lik “hayırcı” bloğun karşıtlığına ek %52 lik “Evetci” cenahtan da en az % 15 lik bir kesim olmak üzere toplam da %60’ın üzerinde istenmediğini çok rahatlıkla söyleyebilirim. Akparti de siyaset yapan her kimse ya mevcut pozisyonunu korumak veya siyasi ikbal beklentisi içerisinde olduğu için bu durumu dillendirememektedir.br br strong2019 da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar halk nezdinde Akparti sayesinde Kamu imkanlarını kullanarak hak ettiğinin çok üzerinde aşırı servet edinenler bir şekilde Akparti siyasetinden tasfiye edilmediği takdirde Sayın Cumhurbaşkanımızın çok az bir oranla da olsa kendi getirdiği sistemin kurbanı olması muhtemeldir.strongbr br strongÖnümüzde ki seçimlerin sonucunu olağan üstü halin kaldırılması veya lokalleştirilmesi ayrıca Akparti’nin gayri meşru türedi zenginlerinin hesaba çekilip çekilmemesinin doğrudan etkileyeceğini bugünden rahatlıkla söylemek mümkündür.strongbr br İnşallah Sayın Cumhurbaşkanımız olağan üstü halin devamı pozisyonunda 2019 seçimlerine girmez. Şayet girerse maazallah çok az bir oranla da olsa seçimi kaybedecek olursa yeni seçilecek olan Cumhurbaşkanı da olağan üstü hali kaldırmaz. Hatta genişletmek suretiyle Akparti sayesinde gayri meşru yollarla makam,servet,şöhret sahibi olanlardan başlamak üzere devlet otoritesi bugünün tam tersi bir işleyişe dönebilir.br br Devletin işleyişinde olabilecek değişiklik sebebiyle Sayın Erdoğan’ın iktidarı döneminde en yakınındakilerden makam, servet, şöhret sahibi yaptığı bir çok zevatı muhterem iktidar gücü el değiştirdiği için yaşanılanların tek suçlusu olarak Sayın Cumhurbaşkanını göstereceklerdir.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi