islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4852
EURO
36,4080
ALTIN
2.960,47
BIST
9.359,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Diyanet’e Karşı Gerçekçi Olalım

Diyanet’e Karşı Gerçekçi Olalım
4 Kasım 2017 09:47
A+
A-

Diyanet’in yaşadığımız şartlarda varlığının yokluğuna tercih edilebilir olduğunu beyanla söze başlayalım.

Diyanetin Laik Yapısı

“Diyanetin Niçin Toplumsal Bir Ağırlığı yoktur?” başlıklı makalelerimin birinde şöyle bir tespit yapmıştık:

Yaklaşık 120 000 kişilik kadrosuyla Diyanet ve binlerce akademik ünvanlı öğretim üyesiyle İlahiyatlar dünyamızın/ülkemizin hiçbir sosyal, ekonomik ve hukuki problemiyle ilgilenmedikleri ve çözüm üret(e)medikleri ve öğrenip öğretmek yolunda gayret göstermedikleri için tabii olarak hiçbir ağırlıkları yoktur. Cemaatler ve tarikatler de aynı durumdadır.”

Diyanet kurucu iradenin belirlediği ve yürürlükteki anayasanın 24. Maddesiyle pekiştirdiği çizgide Kur’ân ve Sünnet’in belirlediği İslâm’ı değil, baskıcı, dışlayıcı ve ötekileştirici laikliğin sınırlarını belirlediği toplumsal hayattan büyük ölçüde kopuk Sistem İslâm’ını temsil etmektedir.

Bu sebeple yöneticileri kişisel olarak İslâm’ı bir hayat düzeni olarak tanısalar bile – ki tanıyanları az değildir-mevcut bilgi birikimleri ile  ülkemiz problemlerine çözüm getirecek atılımları yapamazlar. Ama Kur’ân’ın İman esaslarına ve sosyal adalet ilkelerine ağırlık veren Mekkî surelerin içeriği çizgisinde kültürel devrim nitelikli büyük hizmetler de yapılabilir. Ama gereğince yapıl(a)mıyor. Yapılabilseydi ülkemizin kalkınmasına daha bir katkı verilmiş olurdu.

Yaşanan ve medyaya yansıyan olaylardan bağımsız olarak yukarıda değinilen ana sebep doğrultusunda ifade etmek isteriz ki Diyanet kendi kadrolarıyla da çelişip çatışabilir.

Kendimden Biliyorum

1970-1982 yılları arasında Süleymaniye Camiinde İmam-Hatiptim. Zekâttan faize, spordan trafiğe, İşveren görevlerinden işçi vazifelerine, Tağut’tan Cumhuriyet’e, cihaddan estetiğe pek çok konuyu Kur’ân ve Sünnet çizgisinde hutbeler halinde sundum. Bu hutbeleri yayınladım. İmam- Hatip mezunu imam hatiplerin büyük çoğunluğu camilerde hutbelerimi okumaya başladılar. Ülke genelinde cami içinde bir kültürel devrim yaşanır oldu. Konular düzeni sarsıcıydı. Ama insan doğasıyla örtüşür nitelikteydi, ifade örgüsü sağlamdı. O kadar ki şeriat karşıtları bile hutbelerimize övgüler yağdırabiliyorlardı.

Sen misin Sistemi Eleştiren

Sen misin sistemi eleştiren… Diyanetin o dönemde sistemle bütünleşmiş  sapı bizden baltaları karşımıza dikildiler. 1980 ihtilalinden sonra beni görevimden aldılar. Sürgün üstüne sürgün yaşadım. İstifa etmek mecburiyetinde bırakıldım. İstifa ettim ama beni yine bırakmadılar. Müfettişleri üzerime saldılar. 15 gün devamsızlık yaptığım gerekçesiyle beni istifamdan üç yıl sonra ihraç ettiler.

Ehl-i Sünnet Çizgisi

Son dönemde Diyanet’le birlikte Ehl-i Sünnet çizgisinden çokça ve sıkça bahsedilir oldu. Herkes Ehl-i Sünnet ama aslında Ehl-i Sünnet Adem ve Havva çok az. Ne demek istiyorum? Bir makalemden alıntıyla açıklayalım.

“Sünnî /Ehl-iSünnet Olarak Nitelenmek

Bir de Diyanetin, İlahiyatın, cemaatlerin ve tarikatların kendilerini Sünnî /Ehl-i Sünnet olarak tanıtmaları yok mu, hakikatte tam bir yanılgıdır ve yanıltmadır. Sünnî /Ehl-i Sünnet ifadeleri Kur’ân’da ve Sünnet’te geçmez. Güncelimizde bu ifadeler daha çok Şia karşıtlığı anlamını taşır. Şia’yı Sünnilikten /Ehl-i Sünnet’ten ayıran temel faktör, Şia’nın Müslümanların İslâmî çizgide Peygamberimizin kızı Fatıma’nın soyundan gelen imamlar tarafından yönetilmeleri gereğine inanmalarıdır. Ehl-i Sünnet ise yönetimin İslamî çizgide, evet İslâmî çizgide gerçekleştirilmesi gerektiğine inanmakla birlikte bunun Şûra/seçim, Adalet ve Liyakat ilkeleri doğrultusunda seçilecek kadrolarla oluşturulması görüşündedir.
Kafalarında İslâmî düzen fikri ve inancı olmayan insanlar, başkan, şeyh olabilirler, akademik unvan taşıyabilir, cübbeli sarıklı ve zikirli olabilir hatta büyük holdingler kurabilirler ama bölük pörçük İslâm anlayışları ile Kur’ân ve Sünnet insanı anlamına Eh-i Sünnet olamazlar
.”

Ürkütmeden Soralım

Diyanet temelde anayasal bir kurum da tarikatlerimiz farklı mı?

Kur’ân ve Sünnet çizgisindeki azın azı olanları hariç siz ülkemizdeki tarikatlerin çoğunluğunu Ehl-i sünnet çizgisinde mi görüyorsunuz? Oysaki İslâm dünyasında onların birçoğu laik düzenler tarafından korunur. Örneğin Tunus’ta genç kızlar tesettürlü olarak sokağa çıkamazken Zeytuniye camiinde aleni zikirler yapılırdı. Bizde de bir kısmı şeyhleri, müridleri ve varlıkları ile ortada…Bazı ünlü şeyh efendilerin de düzenle kaynaştıkları için değil ama çelişip çatışmadıkları için devlet memurluğundan emekli olduklarını da hatırlayalım…Güncel ve medyasal bir örnek de verelim

Somutlaştıralım

Şedid bir Kemalist olup Allah’ı münkir adamlarla programlar yapan Fatih Altaylı’nın ehl-i sünnet iddalı hurafeci sözde ehl-i tarik adamlarla ne ilgisi olabilir? Nasıl oluyor da Fatih Altaylı bu gibi bazı kişilerle Habertürk gibi bir televizyon kanalında dört saate varan programlar yapabildi. Hem de bir değil beş değil… İlginç değil mi? Medyada böylesi raslantılara yer yoktur.

Fransız General

Yazı dağınık gibi oldu. Günümüze ışık tutan yaşanmış bir örnekle özetleyelim.

Maraş’ın-Gaziantep’in işgali sırasında Cuma günü Salâ okunur. Ezanı bilen ama Salâ’yı bilmeyen Fransız general çevresine nedir bu diye sorar, anlatırlar. Tekrar sorar: bu okunan ve okunacak olan Salâ’ların Fransızların menfaatlerine bir zararı var mı, yok derler. Aldığı cevap üzerine şu talimatı verir: bırakalım devam etsinler.

Merî sistemlerde Fransız general gibi bakarlar.

Düzen Kısmen Değişti İse de…

Düzen görünürde kısmen değişti ise de mihrabı hâlâ yerinde. Diyanet de değerlendirmelerde gerçekçi olunması gereken anayasal bir kuruluş. Koparılan gürültülere kulak kabartalım de erken hüküm vermeyelim. Olaylar hiç de görüldüğü gibi olmayabiliyor.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.