Kelime olarak doğruluk, akıl ve düşüncenin kendi kendisiyle ve gerçeklerle uygun olması demektir. Doğruluk, akıl ve deneyle tespit edilmektedir. Doğruluk, doğru olma hali, hak ve istikamet üzere bulunmak, dürüstlük, sadakat ve benzeri anlamlara gelen itikadi ve ahlaki bir kavramdır.
İslam dinine göre doğruluk, dinin amacıdır. Bu nedenle Kur’an-ı Kerim doğruluğa sarılmayı şiddetle emretmektedir. Kur’an-ı Kerim’in özeti durumunda olan Fatiha Suresinde Yüce Allah, “الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ اهدِنَــــا” “Bizi dosdoğru yola yönlendir”[1] diye buyurmaktadır. Dosdoğru bir yolu takip etmek, Yüce Allah’ın emridir:
فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
“Sana emredildiği gibi dosdoğru ol!”[2]
Kur’an-ı Kerim’in emri olan doğruluk, inançta, ibadetlerde, işlem ve muamelelerde ve ahlak ile edepte doğruluk olmak üzere dört kısım olmak üzere değerlendirilebilir.
1 – İnançta doğruluk. İman esaslarında, özellikle Allah hakkında şeksiz, şüphesiz bir itikada sahip olmak gerekir. İnanan insanın bu konuda herhangi bir tereddüdü olmamalıdır.
2 – İbadetlerde doğruluk. Namaz, oruç, zekât, hac bunlarla ilgili detay bilgiler, İslam inancındaki olmazsa olmazı olan ibadetler olarak kabul edilmektedir. İman ve inanç konusunda doğru/dürüst bir kanaate sahip olan bir kişinin ibadetleri terk etmesi düşünülemez. İnancında samimi olan kişinin, ibadetlerini de yerine getirmesi gerekmektedir. Samimi bir inanca dayanmayan ibadetler faydasız olduğu gibi, ibadetsiz inanç da ciddi bir anlam ifade edememektedir.
3 – İşlem ve Muamelelerde doğruluk. İnanç ve ibadetlerde doğru/dürüst olan kişinin, sosyal hayattaki her türlü muamelelerinin de doğru olması gerekir. Diğer insanlarla olan muamelelerinde hile yapan, yalan söyleyen, ayırım yapan, çalan, kandıran, aldatan ve benzeri sahtekârlıkları yapan kişinin iman ve ibadetleri doğru/dürüst olamaz, herhangi bir anlam ifade edemez. Çünkü iman ve ibadetler, temel sayılır. Temel sağlam olunca, üstte kurulacak olan sosyal hayatın da sağlam olması gerekir. İnsanlar arasında ayırım yapan, hak, hukuk ve adalet ilkelerine uygun hareket etmeyen, Allah’ın haram kıldığı, zina, içki, kumar, fuhuş, çalma ve benzeri şeylerden uzak durmayan kişilerin iman ve ibadetlerinin doğru/dürüst olmadığı anlaşılmaktadır. Her şeyi ona göre değerlendirmek gerekir.
4– Ahlak ve edepte doğruluk. İnancında, ibadetlerinde ve sosyal hayattaki muamelelerde doğru/dürüst hareket eden kişi, ahlak, edep ve erdemde kemale ermiş demektir. İnanç, ibadet, sosyal muamelelerdeki doğruluk, insanı edep, edep ve ahlak noktasındaki doğrululuğa, aydınlanmaya, kemale ermeye götürmektedir. Bunlar sıra ile birbirlerini tamamlarlar. Biri olmadan diğerleri de anlamsız olmaktadır.
Bu doğruları yaşayan insanlar, meleklerden üstün olma derecesine yükselirler. Kamil insan, bu erdeme ulaşan insandır. Allah’a inandığını iddia eden her insanın, kendisini bu istikamette eğitmesi gerekmektedir. Çocuklarımızın, yeni nesillerin hayırlı olmalarını istiyorsak, onları bu alanlarda doğru bir şekilde eğitmeliyiz.
NURETTİN TURGAY
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ
[1] el-Fatiha 1/5.
[2] Hûd 11/112.