İslam Eserleri Müzesi, geçen yıl tahliye edilen Afgan mültecilerin deneyimlerine ışık tutan bir gezi sergisine ev sahipliği yapıyor.
“Tahmina”.. Mezuniyetine sayılı günler kala, eğitimine ara verdikten sonra Katar’daki kız kardeşi “Khatra” ile görüşmek için vatanını terk eden Afgan bir kız. Ne var ki ülkesindeki çalkantıların bir sonucu olarak da üniversite eğitimini başka bir zamanda tamamlamak zorunda kaldı. Geçen yılı ise güvenlik ve istikrara dair arayışlarıyla geçmiştir.
Tahmina’nın hikayesi, geçen yıl tahliye edilen Afgan mültecilerin yaşadıklarını anlatmak için İslam Sanatları Müzesi’nin bahçesinde açılmış ve 24 Ocak’a kadar devam edecek olan “Yolculuk” sergisinde yer alan onlarca hikayeden biri.
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdu’r Rahman Al Thani, dün Katar Müzeleri Mütevelli Heyeti Başkanı Şeyha Al Mayassa bint Hamad Al Thani ve bir dizi üst düzey yetkilinin huzurunda serginin açılışını yaptı. Öte yandan Thani, bu çalışmanın Katar’ın hem ikili hem de çok taraflı çalışma, özellikle de insani alan konusundaki kararlılığını teyit ettiğini belirtti.
Ayrıca, Katar Devletinin Afganistan’daki kardeşlerine karşı insani sorumluluklarının zorunluluğunu, Afgan halkının onurlu bir şekilde ve dışlama ya da ayrımcılık olmaksızın bir arada yaşama, tüm mezhepleri arasında barış içinde olma, haklarını destekleme konusundaki sürekli ve kararlı duruşunu yineledi.
Sergi, Tunç Çağı’ndan bu yana en önemli ve en büyük imparatorlukların bir parçası ve uygarlıkların temeli olmanın yanı sıra, Afganistan’ın tarihine, eski ticaret yollarının kavşağında bulunan coğrafi konumunun, zenginliğinin ve doğal kaynaklarının önemine dair kısa bir bakış atmakla başlayarak, bir grup video, fotoğraf ve çizgi roman aracılığıyla Afgan mültecilerin deneyimlerini ve hikayelerini ışık tutuyor.
Sanat.. Halkların Sesi
Diğer yandan, Plastik sanatçısı Amal Al-Athem ise bu tür sanatsal projeler aracılığıyla bazı olayların ve olguların ne anlama geldiğini başka şekillerde ifade etmede serginin, içerdiği sanatlar da dahil olmak üzere en etkili ortam ve diğeriyle etkileşime en yakın ortam olduğunu söyleyerek, bunun mümkün olduğunu belirtti.
Al Jazeera Net’e verdiği demeçte, sanatın her zaman herhangi bir toplumda rönesans ve medeniyetin tarihini ve özelliklerini kaydeden, nesiller boyunca çeşitli şekillerde ve türlerde, ister çizim isterse fotoğraf veya heykel yoluyla olsun mesajlar ilettiği için, insanların sesi olarak kabul edildiğini belirtti.
Al-Athem, halkların acılarını dile getirme ve sorunlarını dile getirme konusunda bu serginin, sanatın açık bir uyarlaması olduğunu belirtti. Geçmiş dönemlerde çok acı çeken ve hala ifade etme hakkına sahip olan Afgan halkının, amaçların ulaşmak için yaptıkları çalışmalara olan kişisel hayranlığını da dile getirdi.
Afgan halkının içinde bulunduğu zorlu ortama rağmen, son yıllarda büyük trajedi yaşayan bir halkın kişisel deneyimlerini sunan bu serginin, somutlaştırdığı ıstırabın ana kaynağından bir umudun yine de her zaman doğacak olduğunu da sözlerine ekledi. Afgan halkının tarihini ve medeniyetinde gelinen bu aşamanın onun için nasıl bir tarihi dönüm noktası olabileceğini anlattı.
Al-Athem, serginin, özellikle Katar’da düzenlenen 2022 Dünya Kupası’na denk gelmesi ve dünyanın dört bir yanından yüz binlerce hayran çekeceğini bekledikleri için, bunun mümkün olan en fazla sayıda izleyiciye ulaşmanın bir yolu olabileceğine inanıyor. Çünkü sergi turnuva etkinlikleri sırasında aylarca devam edecek.
Sanat Eseri Tarihi Bir Belgedir
Plastik sanatçısı Salman Al-Malik, serginin Afgan halkının gerçekliğini somutlaştırmadaki önemine vurgu yaparak, görsel sanatın her zaman halkların acılarını ifade etmede ve gerçekliği aktarmada hakiki bir araç olarak görüldüğünü belirtti. Tarihe geri dönerek yaşadıklarımıza baktığımızda birçok gerçeğin bunu kanıtladığını görürüz dedi.
Filistin davasını tarihsel çizimleriyle somutlaştıran karikatürist sanatçı Naji Al-Ali’yi de bu bağlamda anabiliriz. Bu nedenle genel olarak görsel sanatların gerçekliği sürdürmede ve imajı başkalarına aktarmada büyük rolü vardır. ”
Sahibî, sanatın özel bir durum değil de bir insanlık hali olmasından dolayı “Yolculuk” sergisinin birkaç örneğin devamı olduğuna dikkat çekti. Örneğin, geçen yüzyılın yetmişli yıllarında Birleşmiş Milletler, AIDS’i önlemenin önemini duyurmak istediğinde, hastalığı önlemenin önemi hakkında etkileyici bir tablo seçmiş ve bu tablo hatalı hiçbir kelime içermemiştir. Nitekim Afrika’daki büyük çoğunluk okuma yazma bilmiyordu. Bu yüzden de görsel sanat onlara ulaşmanın ve istenen mesajı ifade etmenin yoluydu.