islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4835
EURO
36,4767
ALTIN
2.946,74
BIST
9.031,82
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Az Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

DÖRT AYET VE YORUMU

DÖRT AYET VE YORUMU
18 Kasım 2024 09:13
A+
A-

İnsan Suresi, Kur’an-ı Kerim’deki sıralamaya göre yetmiş altıncı ve iniş sırasına göre doksanıncı suredir. Surenin ilk ayetinde “insan” kelimesi geçtiği için ona “İnsan Suresi” ismi verilmiştir. Ona başka isimler de verilmektedir. Bu surede, Allah’ın insanlara olan lütufları, ahiret hayatında kâfirlere verilecek azap ve müminlere verilecek nimetler edebi bir üslupla en güzel bir şekilde anlatılmaktadır. Bu yazımızda, bu surenin 7-10’uncu ayetleri üzerinde duracağız. Bu ayetlerde, cennet nimetlerine erecek iyi insanların bazı vasıfları anlatılmaktadır. Önce bu ayetlerin metin ve meallerine yer vereceğiz ve ardından yorumları üzerinde duracağız.

METİN VE MEAL

يُوفُونَ بِالنَّذْرِ وَيَخَافُونَ يَوْماً كَانَ شَرُّهُ مُسْتَطِيراً {7} وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَى حُبِّهِ مِسْكِيناً وَيَتِيماً وَأَسِيراً {8} إِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللَّهِ لَا نُرِيدُ مِنكُمْ جَزَاء وَلَا شُكُوراً {9} إِنَّا نَخَافُ مِن رَّبِّنَا يَوْماً عَبُوساً قَمْطَرِيراً {10}

O insanlar, adadıklarını/verdikleri sözü tam tam manasıyla yerine getirirler ve kötülüğü/dehşeti korkunç olan kıyamet gününden korkarlar. Onlar, canı gönülden severek yoksula, yetime, esire yedirip içirirler/onları doyururlar ve onlara, ‘Kesinlikle biz, sadece ve sadece Allah rızası için yediriyoruz. Biz, bunun karşılığında sizden asla bir karşılık veya bir teşekkür istemiyoruz. Çünkü biz, çok korkunç bir günün dehşetinden dolayı, Rabbimizden korkuyoruz’ derler.”[1]

İNSAN, HÜMANİZM/İNSANLIK, İNSANI SEVMEK

Yukarıda belirttiğimiz gibi bu surenin ilk ayetinde insan kelimesi geçtiği için, bu sureye “İnsan Suresi” ismi verilmiştir. İnsan kavramı hakkında çeşitli şeyler yazılmaktadır. Biz de çeşitli yazılarımızda insan kavramı hakkında muhtelif açıklamalarda bulunduk. Batı âleminde “insanlık” ve “insanı severlik” anlamında “hümanizm” kelimesi kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu yazımızda, “hümanizm” hakkında kısaca bilgi vermek istiyoruz.

On üçüncü ve on dördüncü yüzyıllarda İtalyan Rönesans’ı sırasında Kuzey İtalya’da ortaya çıkan ve daha sonra Avrupa kıtası ve İngiltere’ye yayılan eğitim sistemi ve sorgulama biçimi olan hümanizm, ahlaki ve felsefi sorgulamanın başlangıç noktası olarak insanoğlunun potansiyelini ve davranış etkinliğini vurgulamaktadır. Hümanizm terimi, insan âlemine merkezi vurgu yapan çeşitli Batı inançları, yöntemleri ve felsefeleri için kullanılmaktadır. Hümanizm ifadesi ile kast edilen tarihi çağ, Rönesans’tır.

Hümanizm teriminin tarihi karmaşıktır. Yeniçağlarda ilk olarak 19. yüzyılda Alman bilgin Fricdrich İmmanuel Niethammer (1776-1848), Rönesans’ın klasik çalışmalara verdiği önemi belirtmek için Humanismus kelimesini kullanılmıştır. O, bu kelimeyle insan eğitimindeki “insanlık” ve “insanı severlik” iki temel eğilimini belirtmiştir. Rönesans Hümanizmi, insanı düşüncenin merkezine yerleştirmektedir. Yani insan, Hümanizm düşüncesinin merkezinde yer alan ana unsurdur. Hümanizm, insanı dünya hayatında toplumsal ilişkileriyle bir bütün olarak kapsayan ve yöneten bir ilham kaynağı, bir eylem ilkesi ve hayat kuralı olarak ele almaktadır.

Hümanizm kelimesi, 1870-75 yıllarında kullanılmaya başladığı tahmin edilmektedir. Bu anlamda Humanismus ruhunu belirleyen tutumun ana unsuru, Rönesans ile ortaya çıkan yeni insanın, eski Yunan ve Roma örnekleri üzerinden “insanlık, hümanitas” değerlerine yönelmesi, bunları izlemesi ve bunları geliştirmesidir.

Humanismus kelimesinin bu anlamda kullanılması nispeten yeni olsa da yukarıda da değindiğimiz gibi daha on üçüncü ve on dördüncü yüzyıllarda İtalyancada “umanista” kelimesinin kullanıldığı bilinmektedir. Yapılan bazı araştırmalara göre önce sadece belagat ve klasik edebiyat bilginini, hocasını tanımlayan bu kelime, sonraları daha geniş bir muhtevaya kavuşturulmuştur. Diğer bir ifade ile “umanista” kelimesiyle eski Yunan ve Roma metinlerini toplayan, derleyen, inceleyen ve yayınlayan kimse kast edilmektedir. Zamanla bu kelime, aydın, bilgili ve kültürlü insanlar için kullanılmıştır.

Rönesans kelimesi, daha yakın zamanda türetilmiş olsa da, o dönemin yenilenme ve yeniden uyanış olarak temel fikri itibariyle hümanist kökenlidir. Ancak hümanizm kendi felsefi temellerini çok daha erken zamanlarda aramış ve dahası, Rönesans’ın bitiminden uzun süre sonra bile gücünün bir kısmını uygulamaya devam etmiştir.

Hümanist anlayışa göre çalışma, yeryüzünü imar eden, bireyler arasında insani ve ahlaki duygular geliştiren dostça kılan toplumu meydana getiren ve yapılan, uzlaşı ve barışı sağlayan bir faaliyet olarak görülür. Çünkü insanın insana faydalı olabilmesi, ancak çalışmanın neticesinde gerçekleşebilir.

İYİ İNSANLARIN BAZI VASIFLARI

Aslında bu ayetlerde cennetlik olan iyi insanların bazı vasıfları anlatılmaktadır. Bu vasıflar kısaca şöyledir:

1 – Yüce Allah’ın bu ayetlerde övdüğü iyi insanlar, ibadet cinsinden yaptıkları her türlü adaklarını/nezirlerini yerine getirirler. Yani bu konuda Allah’a verdikleri sözde dururlar.

2 – Onlar, canı gönülden severek, Allah rızası için yoksula, yetime, esire yedirip içirirler/onları doyururlar ve onlara, “Kesinlikle biz, sadece ve sadece Allah rızası için yediriyoruz. Biz, bunun karşılığında sizden asla bir karşılık veya bir teşekkür istemiyoruz. Çünkü biz, çok korkunç bir günün dehşetinden dolayı, Rabbimizden korkuyoruz” derler.

SONUÇ

İnsan olma bilincine varan kişi, bilinç sahibi olmuş, kemale ermiş, aydınlanmış erdemli kişi  demektir. Bu dereceye eren kamil mümin, bilgili, faziletli, yararlı ve her konuda hayırlı olan bir birey olurBu erdemliğe ulaşmak için aklı, Kur’an ölçüleri, bilgisi dahilinde değerlendirmek gerekmektedir.

Herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunarken, erdemli insan olma dileğinde bulunuyorum.

NURETTİN TURGAY 

MİRATHABER.COM -YOUTUBE-

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

[1] el-İnsan 79/8-10.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.