11 Ayın sultanı Ramazan’ı şerifte, siz değerli Mirat Haber takipçilerimiz için, “İftar ve Sahur duaları “adı altında küçük videolar hazırladık. Amacımız, bu mübarek ayda “Amin” nidaları ile yüce rabbimizin rızasını kazanabilmek…
Gelin bugün, dua konusunu konuşalım siz değerli okurlarımızla…
Dua hakkında, Rabbimizin iki buyruğu ile başlayalım sohbetimize.
“EY Rabbimiz! Bizlere dünyada ve ahrette güzellikler (mutluluklar) ihsan eyle. Azabından bizleri muhafaza eyle.” (Bakara 201)
“ Rabbimiz! Şüphesiz sen, gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey gizli kalmaz” (İbrahim 38)
Muhtemelen bu satırları okurken bir yerler de oturuyorsunuz…. Belki de günün son saatlerinde, yatağınıza uzandınız ve yorgunluğunuzu bir şeyler okuyarak atmak istediniz. Hangi durum ve şartta olursanız olun hiç fark etmez. Ancak hiçbirimizin yerinden kalkmaya garantisi yok bunu biliyorsunuz. Bu dünya hayatı geçici bizler için. İnsan, Cenabı Hak kendisine ne kadar ömür bahşettiyse, ancak o kadarını yaşayabiliyor. Bazı insanlar ömür dediğimiz gizemli serüvende bir asrı zorlarken, bazı insanlar gencecik yaşta bu dünyadan göçüp gidiveriyor. Ancak hangi yaşta ve hangi şartta olursa olsun, Müslüman’ın dua gibi büyük bir silahı var.
Biliyoruz ki “İnsan mükemmel olarak yaratılmış” bir varlıktır. Ancak o mükemmelliğin içinde aczi yeti de vardır insanoğlunun. İşte bu aczi yetinin farkında olan Mümin kulların, dert ve ihtiyacını Cenabı Hakka arz etmesidir dua… Dua, Allah katında bizleri değerli kılan en önemli meziyetimizdir. Müslüman’ın yüce rabbine iltica etmesidir. Dua, bir yalvarış ve yakarıştır yüce yaratana. Bazen de kendisine bahşedilen nimetlere mukabil şükürdür dua…
Aczi yet içinde olan insanı “Allah katında değerli kılan, yaptığı dualarıdır”[1] Dua, insanın sesini, nefesini, istek ve arzularını, kendisine bahşedilen nimetlere şükrünü cenabı hakka ulaştırabileceği muhteşem bir frekanstır. Önemli olan Mümin kulların bu frekansı yakalayabilme istek ve arzularıdır. Zira yüce rabbimiz ayeti kerimesinde “Dua ediniz, icabet edeyim” buyurmaktadır. Dua kulluk bilincinin had safhada yaşanabileceği mükemmel bir atmosferdir.
Ancak günümüz Müslüman’ı, maalesef sadece sıkıldığında ve daraldığında ‘dua etmesi gerektiği’ gibi yanlış bir kanıya sahip. Oysa Müslüman varlık anında da yokluk anında da yüce rabbini hatırlamalı, dua etmekten hiçbir zaman kaçmamalıdır. Mealini vermeye çalışacağımız şu ayeti kerimeler, zannediyorum ne anlatmak istediğimizi açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır.
“İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirir ve yan çizer. Başına bir kötülük gelince de yalvarmaya koyulur.”[2]
“Denizde size bir sıkıntı dokunduğunda bütün taptıklarınız (sizi yüzüstü bırakıp) kaybolur, yalnız Allah kalır. Fakat sizi kurtarıp karaya çıkarınca yüz çevirirsiniz. Zaten insan çok nankördür.”[3]
Cenabı Hak bu ayeti kerimelerde insanın dua konusunda ne kadar nankör davranabileceğine dikkat çekmektedir. Özellikle batmakta olan bir gemide insanların Allah’ı hatırlamaları ve dua etmeleri, gemi fırtınadan kurtulunca Rabbini unutan insanların nankörce davranabileceğine vurgu yapılmaktadır. Hayat dediğimiz kısa dönemde, insanlar birçok fırtınalı olaylar yaşayabilmekte, kendilerine sığınabilecek güvenli bir liman arayabilmektedirler. İşte dua, bizim için gerektiği zaman sığınabileceğimiz güvenli bir limandır. Lakin geminin tayfundan kurtulduğu gibi, insanda yaşadığı fırtınalı olayları atlattığında rabbini unutmamalıdır. Daraldığı zaman sığındığı limanı unutan insan, ayetin tabiriyle nankördür. Yüce Rabbine nankörlük eden kişi, insanlara karşı da nankör davranmaktan çekinmez.
Müslüman dua etme konusunda bencil de davranmamalıdır. Dualarında bütün Müslümanları zikretmeli, bütün insanlığın hayrına niyazda bulunmalıdır. Peygamberimiz (sav) bütün günahlardan münezzeh olmasına rağmen, umre ziyareti yapmak isteyen Hz. Ömer’e “Duaların da bizleri de unutma ey kardeşim” buyurmuştur. Peygamberimizin Hz. Ömer’den dua istemesi onu çok memnun etmiş, “Bana dünyaları verseler bu kadar sevinmezdim” demiştir.
Bizler de Müslüman kardeşlerimize dua ederken, onlardan da dua isteyebiliriz. Zira dualar müşterek yapıldığı zaman bir anlam ifade eder.
Değerli dostlar! İnsanımız birçok dini konuda olduğu gibi dua konusunda da yanlış bir algıya sahip bulunmaktadır. Özellikle dua’yı sadece sıkıntılı anlarında bir sığınak olarak görmesi, sıkıntılı anını atlattıktan sonra rabbini bir nevi unutması bu yanlışların başında gelmektedir. Oysa Müslüman’ın günün her saatinde duaya ihtiyacı vardır. İnsanın sabahleyin evinden çıkarken “Besmele” çekip ayet el kürsiyi okuması bir dua olduğu gibi, yemekten sonra “Elhamdülillah” diyerek ellerini yıkaması da bir duadır.
Dua konusunda ikinci yapılan önemli hatalardan bir tanesi ise, türbe dediğimiz mekânlar da eller açılarak mezarda yatan kişiden medet umulmasıdır. Bu davranış, maalesef İslam’ın özüyle birebir ters düşen batıl bir inanıştır. Türbe ziyaretinin de kendine göre bir adabı vardır. Orada yatan mevtaya dua edilebilir ancak o kimseden yardım istenemez. Bizim duada istek merciimiz Cenabı Hak olmalıdır.
Dua konusunda günümüz de yapılan büyük hatalardan diğeri ise, özellikle sınava girecek çocukları için türbelere gidip, duvarlara kalem ve silgilerin sürülmesi, orada metfun bulunan şahıstan çocuğunun gireceği sınavda başarılı olmasının istenmesidir. Bu durum duanın tabiatına zıt bir durumdur. Burada da yardımın Allah’tan değil de orada bulunan şahıstan istenmesi, kalem ve silgilerin türbe duvarına sürülmesi, aklın ve mantığın kabul etmeyeceği şeylerdir.
Çocuğu olmayan çiftlerin bazı mezarların başına giderek, İslami ritüeller ile alakası olmayan birçok eziyete katlanıp çocuk aramaları ise, dua değil batıl inanışın ta kendisidir.
Bu konuda Peygamberimiz (sav) bir hadisi şerifiyle devam edelim İnşallah! Şöyle buyuruyor iki cihan Güneşi (sav):
“Kalpler kaplar gibidir. Bazısı diğerlerinden daha geniştir. Ey İnsanlar! Allah’tan bir şey istediğinizde, kabul edileceğine kesin inanarak isteyin. Şüphesiz Allah, gaflet içerisinde ki bir kalple şuursuzca yapılan bir duayı kabul etmez” (Ahmet İbni Hanbel 6655)
O halde dua da samimiyet şarttır. Samimi bir kalp ile yüce Rabbimize yönelerek dua ve niyazda bulunmamız, bizim ruhumuzun rahatlaması ve ferahlaması demektir. Dua sayesinde, mutluluğun frekansını yakalamamız demektir. Bu hadisi şerife göre, gaflet içerisinde yapılan dualar kabul görmeyecektir. Gaflet içerisinde yapılan dualar vasıtasıyla gönderilen frekanslar, yüce yaratana ulaşmayacaktır.
Bir gün, görev yaptığım camide dua konusunda ilginç bir olay yaşamıştım. Öğle namazı kılınmış cemaat dağılmaya başlamıştı. Ben ise camiden henüz çıkmamışken on yaşlarında bir kız çocuğu geldi yanıma. Çocuğun yüzüne baktığımda, biraz çekingenlikle birlikte gözlerinde bir kararlılık görmem zor olmadı. O kararlı gözlerle bana bakarak, “Siz bu caminin hocası mısınız?” dedi. Ben ise biraz da şaşkınlık içinde “Evet benim” dedim.
Şaşırmamın sebebi, o yavrumuzun adeta boyundan büyük laflar etmesiydi. Yeni erişen nesil “Çok zeki oluyor” diyorlardı da inanmıyordum. O kızımızı görünce ve konuşunca, bu yargının doğru bir yargı olduğuna ben de inandım. Bu minik kızımız bana:
“Hocam ben ağabeyim için dua etmek istiyorum” dedi. Ben ‘bu kızımızın ağabeyi herhalde öldü onun için dua edecek’ diye düşünürken, devam etti konuşmaya.
“Benim ağabeyim doğuda askerlik yapıyor. Onun için dua etmek istiyorum”
Ben de küçük kızın bu teklifi üzerine:
“Geç buyur! Duanı yap bakalım” dedim.
Bu olayda çok fazla ilginçlik yok diyebilirsiniz. Belki haklı da olabilirsiniz. Lakin olay, bu noktadan sonra benim için daha enteresan bir hal almıştı. O minik kızın mihrabın önüne oturup, Allah’a öyle bir içten yakarışı vardı ki, görmeliydiniz. Yaptığı duada bencil de davranmıyor, ağabeysiyle birlikte tüm askerlerimize dua ediyordu. O minik ellerin ama yüreği geniş kızımızın yaptığı duaya ben de iştirak etmiş ve “Âmin” demiştim.
“Müslüman, İman, ibadet ve güzel ahlak ekseninde tavaf ederek yüreğini genişleten insandır” İşte o minik kızımız, adeta dünya da yaşayan sekiz milyar insanın sevgisini yüreğinde hissederek dua ediyordu. Âcizane ben bunu hissedebilmiştim o minik yavrumuzun duasında…
Dua konusunda o kadar çok anlatabileceğimiz şer var ki dostlar! “Dünya dua üzerinde duruyor” derdi eski insanlar. Bir de günümüz insanının dualarına bir bakalım. Bakalım da dua konusunda yaptığımız hataları görelim.
Acaba günümüzde hep dünyalık şeyler mi istiyoruz Yüce Rabbimizden? “ Ya Rabbi benim bir evim olsun” ve ya “ Allah’ım bana şu model bir araba nasip eyle” duası, gerçek dua mıdır acaba? Cenabı Hakkın, her insanın rızkını bir şekilde vereceğini unutmuşçasına, “Benim çocuğum şu sınavı kazansın da büyük adam olsun” demek yerine, “ Ya rabbi! Benim evladıma bu dünyada da, ahret yurdunda da hayırlısını ver!” diye niyaz da bulunmak en doğrusu kanımca…
Haydi, bu konuda da, Asrı Saadet dönemine gidelim hep birlikte. Hastalıktan bir deri bir kemik kalmış ve ıstırap içinde olan birini ziyaret ediyor, peygamberimiz (sav). O hasta kişinin, çektiği marazın da acısıyla “Ya Rabbi! Benim canımı al da kurtulayım! Bir an önce ahrete göçeyim!” duasını öğrenen peygamberimiz (sav):
Pekiyi neydi bu duanın anlamı? “Rabbimiz! Bize dünyada da güzellikler ver! Ahiret hayatında da güzellikler ver! Bizi Cehennem Azabı’ndan koru!”
İşte Müslüman’ın, peygamberimiz tarafından tavsiye edilen yapması gereken dua budur. Yüce rabbimizden, hem bu dünya mutluluğunu, hem de ahret hayatımızda ki mutluluğumuzu istediğimiz mükemmel ve kıymetli bir dua…
Değerli dostlar! Halimizi yüce rabbimize arz ettiğimiz dualarımızın, tabi ki bir adabı da olmalıdır. Peygamberimiz (sav), hadisi şeriflerinde bu adabı bizlere öğretmiştir. Dua edecek kişi, öncelikle abdest almalı ve kıbleye yönelerek dua etmelidir. Dua’ya besmele ile başlanmalı, bütün Müslüman kardeşlerimiz için samimi bir gönül ile niyazda bulunulmalıdır. Dua ederken şu ayeti kerime, akıldan çıkarılmamalıdır.
“Rabbinize gönülden ve gizlice yalvarın. Doğrusu O aşırı gidenleri sevmez. Allah’a korkarak ve umutla yalvarın. Doğrusu Allah’ın rahmeti iyilik edenlere yakındır” (Araf 55-56)
MİRATHABER.COM – YOUTUBE
[1] Furkan 25/77
[2] Fussilet 41/51
[3] İsra 17/67
[4]Lokman 31/32
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
View Comments