islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4768
EURO
36,3253
ALTIN
2.957,23
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

DÜŞMANINA ÂŞIK OLAN ADAM

DÜŞMANINA ÂŞIK OLAN ADAM
11 Şubat 2024 09:00
A+
A-

Joram van Klaveren, Hollanda Özgürlük Partisi’nde milletvekiliydi. Parti liderinin İslâm’a karşı ağır suçlamalarına destek veriyor ve ona bu konuda yardımcı oluyordu. İslâm karşıtı beyanatlarını hazırlamaktan dolayı parti içinde Başbakanın sağ kolu gibi görünüyordu.

Bir gün Batı medyasında, İslâm aleyhinde artan olumsuz propagandanın etkisiyle, kendisine partisi tarafından İslâm uzmanı sorumluluğunun verilmesi üzerine, “Madem bu din hakkında görüşleri ben düzenliyorum, o halde oturup bu dinin kutsal kitabının insanları nasıl zehirlediğini örnekleriyle Batı toplumuna anlatmalıyım”, diye düşündü.

Liderinden izin alarak çalışmaya başladı. Ancak nereden işe başlayacağı konusunda kararsızlığı vardı. Önce Kuran’ı aldı ve okumaya başladı. Okudukça, aradığı zehir yerine başka şeyler buldu. Kuran, barışı, merhameti, sevgiyi, hoşgörüyü, bağışı, yardımı tavsiye ediyor. İnsanlardaki üstünlüğün soydan ırktan değil, takvadan geldiğini söylüyordu. Bir insanı öldürenin bütün insanları öldüreceğinden söz ediyordu. Gelmiş geçmiş bütün Peygamberleri anlatıyor, övüyordu. Hz. İsa’ya ve annesi Hz. Meryem’e büyük üstünlük payesi veriyordu. Bütün peygamberlerin birbirlerinin takipçisi ve tamamlayıcısı olduğunu söylüyordu.

Edemedi, bu defa İslâm Peygamberini okumaya başladı. Martin Lings’in kitabı “Hz. Muhammedi bulup okudu, Orada anlatılan Peygamber ile Batı’nın olumsuz tip olarak çizdiği İslâm Peygamberinin hiç ilgisi yoktu. Merhametli, sevgi doluydu. Ezeli düşmanı olarak anlatılan Yahudilerden birisinin ölümünden sonra cenazesi götürülürken kalkıp ona saygı göstermesi, nasıl anlaşılacaktı? Hz. Hamza’yı şehit eden Hintli Vahşi’yi affeden bir insan Peygamberlik vasfından başka neye sahip olabilirdi?

Bütün bunlar Joram’ın kafasını karıştırmıştı. Anlatmak istediği ile öğrendikleri örtüşmüyor, hatta bugüne kadar Kuran’a ve İslâm Peygamberine yüklenen iftiraların asılsız olduğunu öğreniyordu. Şaşkındı. Bu konuda İslâm üzerine çalışan Batılı bilim adamlarından görüşler almayı düşündü.

Joram şaşırmıştı, Faslı saldırganın cinayetinden dolayı bütün Faslıları sorumlu tutup ülkeden kovma eğilimini göstermeye kalkması üzerine de, bu partiden istifa etmişti.

Bu arada Hollanda’daki Müslüman din adamlarıyla görüşmeye yöneldi. Bunlarla sık sık bir araya geliyor, bazı anlamadığı konularda bilgi alıyordu. Bu diyaloglar sırasında onlardan birisi şunu anlattı:

“Senin liderinin İslâm konusundaki cehaletiyle siyasi hırsı birleşince olumsuz bir tavır sergileyip konuşabilir, aydın insan öyle olamaz, olmamalıdır. İnsanın onuru yanlışını kabulle yücelir. Ortalığı karıştırmak ve Müslümanlara düşmanlığı arttırmak isteyen bir ajan provokatif bir eylem için saf ama idealist bir genci kandırarak eline silah verip ‘git, şu adamı öldür’, dese, o da bunu yapsa, bu cinayeti bütün Müslümanlara yüklemek ahlaki bir davranış mıdır?

Hadi diyelim böyle provokatif yönlendirme değil de, gerçekten inanmış bir genç bu cinayeti işlese, yine meseleyi İslâm’a mı yükleyeceğiz? Mesela Theo van Gogh’un öldürülmesi meselesi! Bu adam, Kadına şiddeti anlattığı filminde Müslümanların kadını köle gibi gördüğünü göstermeye çalışmış. Buna tepki verenin cinayeti savunulamaz, ancak bu tepkiyi tetikleyen bu film değil midir? Gerçekte ise, İslâm’da kadın çok önemlidir.  İslâm Peygamberinin şu sözleri meşhurdur. ‘Cennet annelerin ayakları altındadır’ diye, Hatta bir gün bir dostu kendisine, anne ve baba konusunda övülmeye önce kimin layık olduğunu sorar, Peygamberimiz üç defa ‘Anne’ dedikten sonra dördüncü defa ‘Baba’yı söyler.

Burada siyasetçiler kendi savundukları ideolojiyi doğru kabul ediyorlar. Karşı tarafın doğrularından hiç söz etmiyorlar. Yanlış tavır burada başlıyor. Kuran’ın ebediliği ve gerçek bir mucize olduğu konusunda sana birkaç örnek vereyim:. Bu mukaddes Kitapta, “Göğü kudretimizle biz kurduk ve biz genişletmekteyiz” (Zariyat; 60/47). Bugün bilim bunu ancak 19 asırda fark edebildi. İslâm Peygamberi; bir insan olarak bunu bilebilir miydi?  Çünkü o astrofizikçi değildi. İşte Kuran’ın ebediliğine bir müthiş işarettir bu. İncil’de böyle bir şey var mıdır? Mesela, iki denizin birbirine karışmaması meselesi. Bu da Kuran’da açıkça anlatılıyor. Bunun da insanoğlu 20. Yüzyılda fark edebildi. Senin de başaracağını düşünmüyorum. Avrupalı olmak başka şey, medeni olmak başka şeydir Medeni insan başkalarının da söz hakkı olduğunu kabul eder ve hatta dinler. Bizim Peygamberimiz, birçok konuda etrafındaki dostlarının fikirlerini dinlemiştir.”

Joram van Klaveren ilk hedefinin tam aksine bir istikamette yolun sonuna geldiğinin farkındaydı.

Kuran’ın bir zehir olduğunu teşhir edecekken Onun nuruyla kuşatıldı. Onun için Müslüman din adamlarının ortak görüşü şuydu: ‘Sen ifade etmesen de artık Müslümansın’, diyorlardı. Artık içindeki gel-gitleri aşmak zorundaydı. Düşmanına âşık olma noktasındaydı. Edemedi, 2018’in ekim ayında hazırlandı ve camiye gitti. Orada Keleme-i Şahadeti getirdi, Kamuoyuna da Müslüman olduğunu açıkladı. Tabii bu beyanatı çevresinde büyük tepkiyle karşılandı. Kuran’ın çelişkilerini ortaya koymak için yola çıkmış ve bunu da açık açık söylemiş bir insanın, üstelik bir siyasi partinin üst düzey yönetici ve milletvekilliğini de yapmış birisinin bu tavrı, onlar için şok edici bir şeydi. Kendisi de böyle bir tepki alacağını biliyordu ve hiç de umurunda değildi. Yanlış anlatılmış İslâm’ın doğru şekli, anti propaganda ile kandırılmış insanların beklentilerinden çok daha önemliydi onun için.

40 yaşına yaklaşmış bir aydının erdemli duruşu ve gerçek anlamıyla entelektüel tavrı kişiliğinin gereğiydi. Hatta hasta yatağındaki dedesi, televizyonda bunu izleyince çok üzülmüş ve ağlamıştı. Dedesinin bu şaşkınlığını da pek önemsemedi. Tek tesellisi eşi ve kardeşinin onun bu kararına anlayışla yaklaşmaları oldu. Üstelik bu konuyu anlatan bir de kitap yazdı ve yayınladı.

Muhsin İlyas Subaşı 

HABERLER. COM – YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.