Makale

Düşünce ve Yaşama Felsefesi

İnsanı, kendi inanç ve değer sistemi içerisinde açıklamak ve düşünmek durumundayız. Aksi halde, onu ne adına ve niçin sorguladığımız belli olmaz ve manasız bir çaba içerisine girmiş oluruz. Bugün de, birçok meselenin anahtar kavramı olan “insanın mevkii ve rolü” konusunda bir belirsizlik içinde olunduğunu belirtmek gerekir.

İnsanla ilgili her değerlendirme, mutlaka onun düşünce, inanç ve ahlak yapısıyla bağlantılıdır. Çünkü biri işin muhtevasını, ikincisi ise meselenin aktif yönünü içine alır. Her insan, belirli bir anlayış ve inanç çerçevesinden hayata bakar. Herkesi içine alabilecek inanç ve düşünce sistemleri oluşturmak, felsefi sistemlerin sağlayabileceği bir olay değildir. Bu durum, kapsamlı bir inanç sisteminin misyonu ve ufkuyla sağlanabilir.

Geçmişte, İslam medeniyet ailesine bağlı ırk ve toplumların, ortak bir sosyal sistem etrafında toplanması, böyle bir anlayışın sonunda gerçekleşen bir hadisedir. Ancak böyle bir tutum ile, insanları ortak kanaat ve düşünce sistemleri içerisine oturtabilmek mümkün olabilir.

Yaşama felsefeleri; ruhçu, materyalist, pragmatist olmak üzere, bazı genel başlıklar içerisinde açıklanabilir. Ruhçu-maneviyatçı teorilerde, insanın manevi özellik ve nitelikleri ön plana alınırken; maddi yönüne fazla önem verilmez. Materyalist sistemlerde maddi ve ekonomik faktörler ilk plana alınır ve meselenin diğer yönleri göz ardı edilir. Pragmatist akımlarda ise, insan; kendisi için faydalı ne ise, onu benimser ve gerçekleştirmeyi hedef alır.

Ruh ve madde arasındaki denge ve ölçü, İslam düşüncesinin sunduğu yaşama anlayışında görülebilir. Bu sistemde; temel hedeflerin ruhi amaçlar etrafında şekillendiği bir inanç ve düşünce sisteminin varlığı fark edilir.

Batı yaşama sistemleri, uzun felsefe sistemleri dönemi içerisinde genel hatlarıyla sadece bir eğilime haklılık payı tanımakta, diğerlerini ise ya kısmi önem veren veya önemsiz kabul eden bir tavır ve yaklaşım sergilemektedir. İnsan hayatını, bu şekilde tek bir değer etrafında toplamak ve onunla her şeyi izah etmeye çalışmak, son derece yetersiz bir açıklama olmaktadır. Bu tür sınıflandırmalar, ancak insani veya toplumsal olayın belirli bir bölümünü açıklaya- bilmekte; insanı ve hayatı bütün özellikleriyle kuşatamamaktadır. Dolayısıyla batı sosyal tarihinde kabaca ifade etmeye çalıştığımız bu üç temel eğilimden olan, düşünce ekollerinin etkisi yoğun bir biçimde hissedilmektedir.

Sonuç olarak, insanın çok yönlü özelliklerini göz önüne alabilecek ve onun farklı ihtiyaç ve beklentilerine cevap verebilecek bir yaklaşım ve sistem anlayışını benimseme gereği açığa çıkmaktadır. Böyle bir sistem, birbiriyle uzlaşması zor olan unsurları bile bir arada tutabilecek ve onları en uygun bir düzeyde birleştirerek problemlerin çözümünü sağlayabilecektir. Aslında; bu şekilde birbirine ters gibi görünen özellikler, insanın ve hayatın tabiatında mevcuttur. Ama köklü bir irade, birbirine zıt gibi görünen özellikleri, en uygun bir ortamda ve biçimde “ahenkli bir bütün” haline sokabilecektir. İşte, bu iradenin adı: yaşama felsefesi’dir.

Yaşama felsefesi, bir bakış tarz ve bir hayat biçimdir. Kendine has özellikleri ve hedefleri bulunmaktadır. Hayata ait bir çerçeve içinde, belirli bir anlayış ve mantığın yaşayışa hakim olması arzu edilmektedir. Bu çerçeve, daha çok inanç ve düşünce özelliklerinden oluşmaktadır. Bu hayat felsefesinde, hedefe ulaştıran ve bu hedefe ulaşmayı sağlayacak vasıtaları oluşturan her çalışma saygıdeğerdir.

Dolayısıyla, bu yaşama felsefesine aykırı gelen tutum ve fiiller belirtilerek; bunun dışındaki her şey sistemin ahlakına ve mantığına uygun kabul edilir. Böylece, sisteme hakim olan faktörün; kurallar topluluğu olduğu görülür. Bu yüzden de, belirsiz ve keyfi iş ve yönelişlerin, bu sistemi zaafa uğratmasına izin verilmez. Aksine, insanı ve toplumu daha kuvvetli bağlarla kendine bağlayan ve hayatı daha huzurlu bir hale sokabilecek değerlerin hakim olmasına çaba gösterilir.

Bütün mesele, ideal bir yaşayış felsefesi ile hayatı yaşayabilmek ve bu felsefi anlayışın gereklerini yerine getirerek, insan olmanın şuur ve kültürünü hayata yansıtabilmektir.

Prof. Dr. Sami Şener

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKALYINIZ 

Recent Posts

  • Gündem

Numan Kurtulmuş: “Uluslararası Sistem İflas Etmiş Durumda”

Numan Kurtulmuş: "Uluslararası Sistem İflas Etmiş Durumda" TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Kuzey Makedonya’da Kalkandelen Üniversitesi’nde…

2 dakika ago
  • Gündem

SOSYAL MEDYADAN SİZİN İÇİN SEÇTİKLERİMİZ

SOSYAL MEDYADAN SİZİN İÇİN SEÇTİKLERİMİZ "Domuz Eti Yemek Haramdır"   "Size şunlar haram kılındı: Kendiliğinden…

5 dakika ago
  • Gündem

Filistinli Muhareze’den Şam Halkına ve Devrimcilere Uyarı

Filistinli Muhareze'den Şam Halkına ve Devrimcilere Uyarı: "Allah’ın Gazabından Korkun" Filistinli vaiz Şeyh Yusuf Muhareze,…

1 saat ago
  • Gündem

MAHMUT ABBAS ALÇAĞINI TBBM’NDE NASIL KONUŞTURDUK?

Önce haberi okuyalım: İsrail'e karşı Gazze'de istiklal mücadelesi veren İzzeddin el-Kassam Tugayları'nın Cenin'deki yapılanmasına Mahmut…

3 saat ago
  • VİDEOLAR

BİR AYET BİR HADİS “Savaş Hakkında…”

MİRATYOUTUBE MİRATHABER.COM

5 saat ago