‘Ebrâr’, ‘birr’ sahibi demektir. Bu da; bir şey düzelmesi, itaat etmek, bol bol ihsan ve iyilik etmek, doğruluk demektir. (İbni Manzur, Lisanu’l-Arab, 2/58)
Birr ile aynı kökten gelen ‘berr’ sözlükte kara, kıta demektir. Kıtanın genişliğinden hareketle ‘berr’; Rabbine hakkıyla itaat eden, tam iyilik sahibi, sözünde duran iyi insanlara denilir.
Kur’an, bunu iki âyette İsa ve Yahya (as) hakkında kullanıyor.
“Katımızdan ona (Yahya’ya) bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (saflık) da verdik. O çok takva sahibi birisiydi. Ana-babasına itaatkârdı (berr idi) ve isyan eden bir zorba değildi.” (Meryem 19/14-15. Ayrıca bkz: Meryem 19/32)
‘el-Berr’, Allah’ın güzel isimlerinden biridir. Kullarına karşı şefkatli, onlara bol bol ihsan eden, iyilikleri bütün yaratıklara yaygın olan demektir.
“… Gerçekten O (Allah), iyiliği ve ihsanı bol, rahmeti bol (el-Berr) olandır.” (Tûr 52/28)
‘Birr’; hayır ve iyilik konusunda genişlik, itaat, ihsan, bol bol iyilik, doğruluk ve bu eylemlerdeki genişliktir. Takva sahiplerinin Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle ortaya koydukları davranışlardır. Bu kelime iyilik, ihsan, Allah’a itaat hakkında söylenenlerin tümünü kapsar.
‘Birr’, iyiliğin zirvesidir, ya da ideal iyiliktir desek yanlış olmaz.
Kur’an birr’i tarif ederken onun sınırını oldukça geniş tutuyor.
Allah’a , Âhiret Günü’ne, Meleklere, Kitab’a ve Peygamberlere iman etmek birr olduğu gibi; akrabalara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa yardım etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekât , sözünde durmak, zor ve musibet zamanında sabretmek de birr’dir. (Bekara 2/177)
Rasulüllah (sav) ‘birr’i şöyle tanımlıyor: “İyilik (birr), güzel ahlâktır. Kötülük (günah) ise, vicdanını rahatsız eden ve insanların bilmesini istemediği şeydir.” (Müslim, Birr/14-15. Bir benzeri: Darimî, Büyu’/1-2)
“Sıdk (doğruluk) insanı birr’e (Allah’ı razı edecek iyiliğe ) götürür, birr de mü’mini Cennete götürür…” (Buharî, Edeb/69 no:6094. Müslim, Birr/29 no: 2607. Ebû Dâvûd, Edeb-no: 1989. Tirmizî, Birr/46 no: 1971)
Birr, takva sahibi mü’minlerin bir özelliğidir ve diğer bir adıdır. Yani ‘birr’ sayılan amelleri/işleri yapan müslüman, bunları yapa yapa ‘birr’in (çoğulu; ebrâr) bizzat kendisi olur. Kur’an birr sahiplerine ‘ebrâr‘ diyor. Ebrâr olanlar çok ihsan ederler, iyilik yapmakta geniştirler, itaat ve ibadetlerinde, verdikleri sözde sâdıktırlar, kulluk görevlerini samimi bir şekilde yaparlar.
Kur’an iyi insanlara; muttaki, muhsin, sâlih, râşid dediği gibi ebrâr da diyor. Bu iyi insanlar için övücü bir sıfat olduğu gibi, insanların iyi ve daha iyi olması için bir teşviktir.
Kur’an ‘ebrar‘ olanlara müjdeler veriyor.
“İyiler (ebrâr) muhakkak cennettedir…” (İnfitâr 82/13-14)
“Şüphesiz iyi kimseler (ebrâr), Naîm cennetindedirler. Koltuklar üzerinde, (etrafı) seyrederler. Onların yüzlerinde, nimetlerin sevincini görürsün. Onlara, mühürlü (el değmemiş) saf bir içecekten içirilir. Yarışanlar, işte bunlar için yarışsınlar.“ (Mutaffifîn 83/22-25)
“… Allah katındaki mükâfat iyi kimseler (ebrâr) için daha hayırlıdır.” (Âli İmran 3/198)
”Ebrâr, kâfûr katılmış bir kadehten (Cennet içeceği) içerler.“ (İnsan 76/5)
Onların eylemleri değerli olduğu için, Allah (cc) onların kitaplarını da (amel defterlerini de) yükseltir, değerli yapar. “Hayır, iyilerin (ebrâr’ın) kitabı “İlliyyûn”dadır.“ (Mutaffifin 83/18)
“…. kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler.” (İnsan 76/8) Bu da Kur’an’ın ebrâr dediği en ideal iyilik sahiplerinin tavrıdır.
Onlar şöyle dua ederler: “… Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de ebrâr (iyilik sahipleriyle) ile birlikte canımızı al.” (Âli İmran 3/193)
-Ebrâr olanlara mukabil bir de ‘eşrâr‘ olanlar var
Eşrâr‘ın aslı ‘şerr‘ kelimesinin çoğuludur. ‘Şerr‘ sözlükte; her açıdan kendisinden kaçınılan şey, fesat, bozukluk, kötülük, zulüm, cezayı gerektiren eylemlerin sıfatı demektir.
‘Şerr’ her türlü ‘hayr’ın ve iyiliğin karşıtıdır. O, istenmeyen, arzu edilmeyen durumları anlattığı gibi, kötü olan ve insana zararı dokunan şeyleri de ifade etmektedir.
İnsanlar her zaman ‘hayr ve şerr’ açısından denenirler. Hayr olan işleri seçenler kazanır, şerr olan işleri/eylemleri seçenler ise kaybeder. (Enbiyâ 21/35. Bakara 2/ 216)
Hayr, Allah’ın (cc) ölçülerine ve rızasına, takvaya uygun, faydalı bütün ameller ve şeylerdir. Şerr ise tam bunun tersidir. Birisi mü’minin hâlini ortaya koyarken, diğeri de günahları ve inanmayanların durumunu niteliyor.
Hayr’dan ahyâr; daha hayırlı, daha iyi, hayrı çok olan, insanların meylettiği şey, bir çeşit seçilmiş, seçkin demektir.
Şerrin çoğulu ‘eşrar’; ahyârın tam zıddıdır. (İbni Manzur, Lisnu’l-Arab, 8/53) Kur’an’da bir âyette geçiyor.
İnkârcılar, dünyada şerli, kötü dedikleri mü’minleri Cehennemde göremeyince şöyle diyecekler: “Kendilerini dünyada iken kötülerden (eşrâr’dan) saydığımız kimseleri burada niçin görmüyoruz?” (Sâd 38/62) Halbuki kendileri eşrâr (en şerli) kimselerdi.
Bu kelime bütün şer, kötü, zararlı işleri anlatıyor. Bir kimse şer işler yaparak bizzat şerrin kendisi (eşrâr) olur. Tıpkı bol bol iyilik edenlerin ‘ebrâr’ sıfatı kazanması gibi…
Ahyâr nasıl daha hayırlı olan şeyleri anlatıyorsa, eşrâr da şer olan şeyleri, kötü kimseleri niteliyor. Eşrâr; şerirler, azılılar, fesat çıkaranlar, kötülük ve edepsizlik edenler. (Devellioğlu, F. Osmanlıca-Türkçe Lügat, s: 238)
Vahiy; hayrı, birr’i ve şerri açıkladığı gibi, ebrâr, ahyâr ve eşrârın da sıfatlarını ve kazançlarını haber veriyor.
Buna göre insanın önünde iki tercih var: Ya ‘ebrâr ve ahyâr’dan olmak, ya da ‘eşrâr’dan olmak… Ya iyilerden, hayırlılardan olmak, ya da kötülerden, şerlilerden olmak…
Kur’an diyor ki; Cehenneme gidecek olanlar, halk arasında en şerr’li kimselerdir. (Beyyine 98/6) “Kim zerre miktarı ‘hayr’ işlerse onun karşılığını, kim de zerre miktarı ‘şerr’ işlerse onu görecektir.” (Zilzâl 99/7-8)
Ebrâr ve ahyâr da hak ettiğini alacak, eşrâr da… İyilerin iyilikleri kaybolmayacak, boşa gitmeyecek; eşrâr olanların da yaptıkları yanlarına kâr kalmayacak…
Hüseyin K. Ece
Zaandam