Fatih Çekirge’nin kaleme aldığı “Ege’deki gerilim için en kritik sorular” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz..
Bugün Yunanistan, Güney Kıbrıs ve ABD ekseninde Türkiye için bazı sorular soracağım.
Bu nedenle yazıyı da birbirine bağlı iki bölüm halinde ele alıyorum.
Birinci bölümün sorusu şu:
– Ege’de karşılıklı açıklamalarla aylardır yükselen gerilim düşebilir mi?
İşte en son Yunanistan’ın ABD’den hibe olarak aldığı araçları Midilli ve Sisam’a yerleştirmesi.
– Peki buna rağmen gerilim düşebilir mi?
Gelin bu sorunun cevabı için Türkiye tarafındaki gelişmelere maddeler halinde bakalım.
1- Türkiye, Ukrayna’daki savaştan barış çıkartmayı başarmış bir ülke. Böyle bir ülke Ege’de bir savaşa gönüllü olamaz.
2- Her ne kadar Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın sert sözleri gündeme gelse de aynı Akar’ın mevkidaşı Yunan Savunma Bakanı’na samimi davetleri de var. Yani Türkiye onurundan, şerefinden ve menfaatlerinden taviz vermiyor. Ayrıca son cümlesinde sürekli “barış” diyor.
3- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir süre önce söylediği şu sözü hatırlatayım:
“Şunu bir defa bilmemiz, kabullenmemiz gerekir. Devletler arasında hiçbir zaman siyasi diyalog veya diplomasi kesip atılamaz. Her zaman, her an bu tür diyaloglar olur, olmalıdır. Hatta bir söz var: ‘İplikle de olsa bağı koparmayın, o bağ devam etsin. Gün olur lazım olur.’ Diplomasiyi tamamen devre dışı bırakamazsınız.”
Cumhurbaşkanı bu sözleri her ne kadar Suriye ve Mısır’la ilişkiler bağlamında söylese de aslında Türkiye’nin önümüzdeki dış politikasının esaslarını gösteriyor. Bu açıdan bakarsak:
Bu açıklama Yunanistan’la yaşadığımız kriz için de geçerli sayılabilir.
4- Ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın NTV’ye yaptığı şu açıklama:
“Cumhurbaşkanı siyasette kapıyı hiçbir zaman kapatmayan bir lider. Diplomaside de bu böyle. Karşı taraftan yapıcı bir adım görürse kendisi iki adım atar. 6-7 Ekim’de Prag’da bir görüşme olur mu, bilmem. Yunan tarafının adımlarına bağlı. Şu an için Miçotakis’le planlanan bir görüşme yok.”
Bu mesajı sanıyorum Yunanistan almıştır. Yunanistan’ın 6-7 Ekim’e kadar gerilimi düşürücü bir izlenim vermesi halinde Türk-Yunan görüşmeleri yeniden başlayabilir.
Ancak bütün bunlara rağmen Yunanistan ABD’den aldığı silahları Midilli ve Sisam’a yerleştiriyor.
Peki bu bir tahrik midir?
Yoksa başlaması beklenen görüşmelerde elini kuvvetlendirmek için mi yapmaktadır?
Göreceğiz.
Diplomasi de böyle bir şey zaten.
Krizin, gerilimin tam ortasında bir barış kapısını aralama sanatı. Ve her görüşmeye daha kuvvetli bir elle girme politikası.
Umarım 6-7 Ekim’e kadar… Belki daha da sonra…
En azından Ege’de görüşmelerin kapısını yeniden açacak bir gelişme olur.
ABD F-16’LARI VERMEZSE NE OLUR
YAZININ ikinci bölümündeki sorumuz ise şöyle:
– Türkiye’nin talep ettiği F-16’lar ve yardım kitleri verilmezse ne olur?
Gerçi şu anda askeri teknik düzeydeki görüşmeler sürüyor ve bir sıkıntı yok deniyor.
Ama ABD Kongresi’nden gelen seslere bakınca durum pek de kolay değil.
Soruları şöyle de sorabilirim:
1- ABD Kıbrıs Rum kesimine uyguladığı ambargoyu kaldırdı. Türkiye bu kararı keskin bir dille kınadı. Şimdi ABD, Kıbrıs Rum kesimine ambargoyu kaldırıp NATO müttefiki Türkiye’ye istediği F-16’ları satmazsa bu Türkiye’ye karşı nasıl bir mesaj olur?
2- Zaten ABD şu anda Yunanistan’a çok büyük bir askeri takviye yapıyor. Ciddi anlamda üsler kuruyor. Belli ki şimdi buna bir de Güney Kıbrıs ekleniyor. Üstüne bir de Türkiye’ye F-16’ları vermezse Türkiye ne düşünecektir?
BAŞKA ALTERNATİFLER
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Başka seçenekler de var” sözü bu açıdan dikkat çekiyor.
Ve son olarak Erdoğan’ın Şanghay Beşlisi’ni hatırlatmadan önce “Başka seçenekler de var” demesi Washington’da elbette yorumlanmıştır.
Hem Güney Kıbrıs’a ambargoyu kaldıracaksınız.
Hem Yunanistan’da ciddi bir askeri üs birikimi sağlayacaksınız.
Hem de müttefik Türkiye’ye F-35 olayından sonra bir de F-16 kapısını kapatacaksınız.
ABD’nin ve AB’nin, dahası NATO karargâhının Türkiye’yi böylesine dışlayan bir stratejiye gitmesini beklemiyorum.
Ancak Washington’un, “Seçimlere kadar Türkiye’yi oyalayalım” gibi bir taktiği varsa…
Ya hâlâ Tayyip Erdoğan’ı tanımadılar.
Ya da Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum kesimi üzerinden Türkiye’yi sonuna kadar zorlayacaklar.
Bu kritik sorular ve ihtimallerin cevapları açısından…
Önümüzdeki 3 ay çok önemlidir.
İzleyeceğiz…