islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4889
EURO
36,2751
ALTIN
2.961,54
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Eğitim, Terörden Daha Önemli Bir Millî Meseledir

Eğitim, Terörden Daha Önemli Bir Millî Meseledir
7 Ekim 2022 14:10
A+
A-

Yeni Şafak Yazarı Yusuf Kaplan’ın kaleme aldığı “Eğitim, terörden daha önemli bir millî meseledir” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz…

Bu ülkede devlet ele geçirildi devletin omurgasını oluşturan milletin ruhunun düşmanları tarafından. Azgın bir azınlık, makul çoğunluğa hükmediyor her alanda.

Türkiye, gücünü Tanzimat’la birlikte kaybetmeye başladı; Meşrûtiyetlerle birlikte güçten kuvvetten düştü; yönünü kaybetti. Cumhuriyet’le birlikte İslâmî yönünü ve yörüngesini terketti; “at”tan düştü, tarihten sürüldü, yolunu şaşırdı, yörüngesini kaybetti, tarih yapan bir aktörden tarihte tatil yapan bir figürana, Batı tarihinin bir soytarısına dönüştü.

SABIR, SAVAŞ VE ZAFER!
Önce kendi’niz olacaksınız; esaslı, köklü, dayanıklı ve asil bir özgüvenle yola koyulacaksınız; ki, ondan sonra “başka sular”a emin adımlarla açılabilmeniz, o “başka sular”da boğulmadan yüzebilmeniz ve yepyeni sinerjiler oluşturabilmeniz imkân dâhiline girebilsin.

Onun için sabırla çilemizi dolduracağız… Sabırla, fikir, oluş ve varoluş çilesi ile diktiğimiz ve dikmeye devam edeceğimiz hakikat ağacının meyveye durmasını, leziz ürünler vermesini ve insanlığı hakikat medeniyetiyle buluşturmasını gerçeğe dönüştürme cehdi ile nefes alıp vereceğiz ve takdir-i ilâhînin sonucunu beklemeye koyulacağız…

İnsanlığın önünü açacak hakikat medeniyeti yolculuğunun bayraktarlığını bir kez daha biz yapacağız.

Türkiye’nin her bakımdan bağlandığı Batı’ya bağımlılıktan kurtulmaya başlaması, Washington’a, Londra’ya, Brüksel’e meydan okuması, istiklal ve istikbal mücadelemizde önemli kilometre taşlarıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ısrarla üzerinde durduğu Afrika Açılımı, Balkanlar Açılımı, Şanghay Açılımı gibi önemli girişimler, bunu kalıcı, köklü bir stratejiye dönüştürme çabası, bu açıdan önemlidir. Türkiye’nin kabına sığmayan tarihî yükünü ve yükümlülüğünü yerine getirme sorumluluğunun bir göstergesidir bu. Türkiye’nin Türkiye’den ibaret olmadığının, Türkiye’nin ama tarihî medeniyet iddialarını kuşanan bir Türkiye’nin beklenen olduğunun işaretidir. Emperyalistlere meydan okunmasıdır aynı zamanda.

Elbette daha işin başında bile değiliz. Elbette sadece siyasete endeksleyerek böyle bir yolculuk gerçekleştirilemez hakkıyla!

Önce fikir, eğitim, kültür, sanatta hakikat medeniyetini yeşertecek sahih, arı duru, tertemiz, diriltici hakikat tohumları ekeceğiz, bu tohumları ekecek öncü kuşakları yetiştireceğiz…

Genç kuşakları kaybediyoruz çünkü.

Eğitim sistemimiz iflas etti.

Kültür ve medya rejimimiz, Batılıların kölesi gibi, mankurtlaştırıcı bir işlev üstleniyor: Ülkeyi zihnen köleleştiriyor, Batıya teslim ediyor savaşmadan hem de.

TÜRKİYE BEKLENEN AMA KENDİ KENDİNE ÖFKELENEN!
Bütün bunlar, Türkiye’de bizim yapamadıklarımızdan olduğu kadar, dünyanın hızla postmodern popüler kültürün işgal alanına dönüşmesinden de kaynaklanıyor.

Çünkü her yerde aynı yok oluş felâketi yaşanıyor: Ayartıcı, pornografik Marikan popüler kültürü, her şeyi önüne katıp sürüklüyor sular seller gibi… Bütün zihinleri işgal ederek iğdiş ediyor, bütün kültürleri dümdüz ederek toplumların ruhlarını yok ediyor.

Her şeye rağmen biz, yılmayacağız: Önümüzü açacak öncü kuşaklar yetiştirmek için bütün gecemizi, gündüzümüzü seferber edeceğiz; -ediyoruz da zaten!

Köklü ve güçlü medeniyet iddialarımızla donanan ve kuşanan, hakikati aşk derecesinde benimseyen, insanlığın önünü açacak, insanlığın yükünü omuzlarında taşıyan, yer’le, gök’le ve kök’le sarsılmaz, muhkem irtibatlar kuran parlak öncü kuşaklar yetiştireceğiz.

Tarihi vefakâr, cefakâr ve fedakâr öncü kuşaklar yapar çünkü.

Öncü kuşakları olmayan toplumlar, tarih yapamaz, bir süre tarihte tatil yapar, sonra da yok olur gitmekten, tarihin çöp sepetine yuvarlanmaktan kurtulamaz.

Biz çilemizi dolduruyoruz.

Fikir, oluş ve varoluş çilemizi.

Yılmadık, yıkılmadık.

Yok olmayacağız.

Küllerimizden doğacağız. Külllerimizden doğmamızı sağlayacak özgüveni yüksek, o parlak öncü kuşakları yetiştireceğiz Allah’ın izniyle.

Bu iş bitmedi.

Yeni başlıyor aslında. Dünya bizi bekliyor. Türkiye beklenendir. Türkiye özlenendir.

Allah (cc), sabredenlerle beraberdir. Sabrın sonu, zaferdir.

*

Zafer nedir, peki?

*

Zamana direnmek, Mabed’i beklemek, kaleyi aslâ terketmemek ve hakikat kulesi’ni dikmektir, bekleneni beklemekten aslâ vazgeçmemektir…

Öncü kuşakları olmayan toplumların geleceği karanlıktır, emin adımlarla yürüyecekleri herkese güven verebilecek bir gelecekleri, gelecek tasavvurları yoktur.

Eğer bir toplum geleceğinden az çok emin değilse, geleceğe emin adımlarla yürümekten mahrumsa, o toplumun ya geçmişi, ben idraki veya kendilik tasavvuru da yoktur ya da kökleri, ruhu kurutulmuş, hafızasızlaştırılmış, böylelikle celladına âşık edilmiştir.

10 senemiz 100 seneye bedel olacak. 100 senede yapılamayanı 10 senede yapacağız. 50-60 senede yapılamayanı 5-6 senede yapacağız inşallah.

Devşirme okullardan, devşirmelerin devşirmelerini yetiştiren Batı kültürünün misyonerliğini yapan okullardan Robert Kolej’i 50 sene içinde, Boğaziçi’ni 100 senede yakalayıp geçecek hakikat medeniyetinin tohumlarını ekecek “yerli”, güçlü, evrensel bir yolculuğun kök salması için gecemizi gündüz yapıyoruz.

Eğer eğitimde bağımsızlığımıza kavuşamazsak, bu ülkeyi kurda kuşa -üstelik de kendiliğinden- yem etmekten kurtulamayız!

Vesselâm.

 

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.