Türkiye’nin en önemli sorunlarından biriside, herkesin neredeyse ittifakla aynı düşündüğü eğitim ve öğretimdeki sorunlarımızdır. Her yeni iktidarın dönemi yeni bir eğitim modeli ile bizi karşı karşıya bırakırken, Ak Parti iktidarı sürecinde, Milli Eğitim bakanlığı bir çok bakan görmüş olup, ayni partiden olmasına rağmen, neredeyse her bakanın bir önceki uygulamayı da değiştirdiğine şahit olduk. Demek ki sorun farklı siyasi partilerin iktidar olduktan sonra, eğitime yaptıkları siyasal müdahaleler tek başına bir sorun değil. Burada sistemsel bir sorunun olduğu, siyasi partilerin eğitim programlarından ziyade, milli bir konsensüs ile eğitim ve öğretimin yeniden yapılanma zorunluluğu açığa çıkıyor.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye İnisiyatif Merkezinin İstanbul Anadolu yakası temsilciliğinin düzenlediği konferansta “ Türkiye’nin eğitim sorunları ve çözümleri “başlıklı konuda, konuşmacı olarak davet edilen 21. Dönem millet vekili ve Meclisin eğitim öğretimle ilgili komisyonlarında görev yapmış Yaşar Bozkurt Öztürk konuştu. Öztürk konuşmasında, çözüme odaklı önerilerini herkesin anlayabileceği bir dille ifade etti. Bugüne kadar duymadığımız bir tanımlama yaparak üç üçlü üçgenalanı ile çözüm önerilerini sundu.
Birinci üçgen; Aile, Çevre, Oku.
İkinci üçgen; İlim, Dil, Din.
Üçüncü üçgen; Akıl, Kalp, Mide.
Eğitim sorununu bu üçlü üçgenle çözebileceğimizi, üçgenleri oluşturan unsurların kendi aralarındaki yeknesaklığının önemli olduğunu, bunun yanında üçgenlerin kendi aralarındaki yeknesaklığınada vurgu yaparak eğitim sorunlarına bütüncül bakılması gerektiğini vurguladı.
Eğitim ve öğretim arasındaki farkın altını çizen Öztürk, öğretimi bilgi edinmenin metodu, eğitimi ise öğrendiklerini hayata uygulamak olduğu tespitini yaptı.
“Her öğretim görenin, her diploma sahibinin eğitimli olduğunu söylemek yanlıştır. Ne kadar hayata uyguluyorsak o kadar eğitimliyiz. Eğitimi sınırlayan üçlü; aile, çevre ve okul üçlüsü arasında yeknesaklığı sağlayamazsanız, eğitimli bir nesil değil, hastalıklı bir nesil yetiştirmiş olursunuz. Eğitimin bu üçüz saç ayağında dengeyi sağlamalıyız”
Öztürk, anaokulunda çocuklara kalem dahi verilmemesi gerektiğini, çocukların eşyayı tanıması ve paylaşımı öğrenmesi gerektiği halde, İngilizceyi anaokulunda öğretmeye çalışılmasını eleştirdi. Eğitimde anadilin doğru öğretilmesi sorunu üzerinde duran Öztürk, ilmin öğrenilebilmesi için, başka dilleri öğrenilebilmesi için, önce ana dilini iyi öğrenmesi gerektiği vurgusunu yaptı.
Mevcut sistemde 2 milyon insan üniversite sınavına giriyor, 200 bin kişi üniversiteye yerleştiriliyor 1 milyon 800 bin insan kapıya konuyor. Mezun olanların diplomalı işsizler kadrosuna girip pazarlardan karpuz sattığına şahit oluyoruz. Bu bir emek kaybı olarak ülkenin insan kaynaklarına, uygulanan eğitim modeli ile vurulmuş en büyük darbedir.
Yaşar Bozkurt Öztürk, ilkokul, lise ve üniversite de toplam 17 yıl öğretmenlik görevinde bulunarak, eğitim sistemindeki her aşamadaki olumsuzlukları nadir gören biri olarak; 4+4+4 eğitim modeline, itiraz etti.
Eğitimde başlayan bu olumsuzlukların akışı, tüm toplumun ihtiyacı olacak her alandaki insan kaynaklarımızı heba ediyoruz. Bunun sistemsel bir sorun olduğunu, milli bir mesele olduğunu, eğitimde uzmanlaşma, branşlaşmanın çok geç başladığını ve bununda verimli olmadığını görüyoruz. Eğitimi, anaokulu, hayat okulu ve yönlendirme şeklinde tasnif eden Öztürk, hayatların israf edildiğini söyledi.Dünyanın hiç bir yerinde hazırlık sınıflarının olmadığını, bunun israf olduğunu mevcut sistemin bu hazırlıklarla da verimli olmadığını vurguladı. Görünmez ama kim olduğu tahmin edilen bir el tarafından, Türk Eğitiminde, seri üretim şeklinde planlı bir eskitme uygulandığını görüyoruz.
Öztürk orijinal bir teklifte bulunarak yabancı dil eğitimi için, ciddi bir çözüm projesi olabilecek Türkiye’de yabancı dil köyleri kurarak bu soruna farklı bir çözüm önerisi getirdi.
Eğitimde aileden başlayan “Sus” demeler, eğitime vurulmuş en büyük darbedir. Dört yanlışın bir doğruyu götürdüğünü, bunun yerine 4 doğrunun bir doğru ödülü verilmesinin daha doğru olduğunu söyleyen Öztürk; eğitimde pozitif bir sınav sistemine, eğitimde yasağın değil, alternatifin önemine dikkat çekerek; eğitim öğretim müfredatının bir paradigma/değersayım değişimine gidilerek yenilenmesi gerektiğini vurguladı. Bu tespitlere aynen katılıyor ve milli bir duruş olduğunu görerek destekliyoruz.
Not:
Yaşar Bozkurt Öztürk’ün “Türkiye’de eğitim sorunları ve çözüm önerileri” başlıklı konferansını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz
Selam ve dua ile…
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi