Daron Acemoğlu: 2006’dan Bu Yana Esasen Verimlilik Artışımız Olmadı
Dünyada en çok alıntı yapılan ilk 10 ekonomist arasında gösterilen Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden (MIT) Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Türkiye ekonomisinin temel sorunlarının başında “verimlilik” olduğunu ve bunun da 2006’dan bu yana artış göstermediğini söyledi. Acemoğlu, Türkiye ekonomisi hakkında Karar yazarı Taha Akyol’un “Türkiye’yi bugünkü kriz durumuna getiren temel ekonomik politika hataları nelerdi?” sorusunu e-mail yoluyla şu şekilde cevap verdi:
“Türkiye, 2002-2006 yılları arasında nispeten yüksek kaliteli bir büyüme sağlamıştır. Verimlilik artışı, geniş tabanlı yatırımlar, doğrudan yabancı yatırımların ülkeye güçlü bir şekilde akışı sağlanmış, yolsuzluk ve kötü yönetimler engellenmişti. Ancak tüm bunlar 2006’dan bu yana tersine çevrildi. Ucuz likidite dâhil uluslararası şartların çok müsait olması sayesinde Türkiye sermaye çekmeye, büyümeye devam etti, ancak bu tarz büyüme sürecinde verimlilik artışı olmadan ve ekonomik verimsizlik ve risk birikmeye başladı.”
Ekonomide Verimliliği Nasıl Artırabiliriz?
İşletmeciler ve ekonomistler; ürün verme gücü ve kabiliyeti olarak görülen verimliliği, belli bir dönemde elde edilen çıktının (üretimin), bu çıktının elde edilebilmesi için, kullanılan girdi veya girdiler toplamı arasındaki oran olarak tanımlamaktadır. Fizikî anlamda ve üretim miktarına göre verimlilik, belirli üretim faktörleri ile âzamî hâsılayı sağlamak, başka bir deyişle belirli hâsılayı asgarî üretim faktörleri ile temin etmektir.
Üretimin meydana gelmesi için, üretim faktörlerine ihtiyacımız vardır. Bunlar klâsik anlamda toprak, işgücü, sermaye, hammadde ve makine/teçhizat (teknoloji) gibi unsurlardır. Bu unsurları belirli bir dönem içinde daha etkili kullanmak suretiyle, girdi başına üretimin artırılmasının sağlanması halinde verimlilik de artırılmış olur.
Bu bağlamda Prof. Dr. Daron Acemoğlu, refahın ve büyümenin temel kaynağı olarak gördüğü verimliğin artmamasının sebebi olarak ekonominin üretkenliğini tetikleyen üretim faktörlerimizi yeterince ve yerli yerinde kullanamadığımıza inanmaktadır. Somut olarak üretkenlik artışına yardımcı olan daha iyi teknolojilerden ve daha iyi organizasyonlardan uzak kaldığımızı ifade etmektedir Acemoğlu.
Hakikaten iktisadî verimlilik için, yatırımlar kaçınılmazdır. Ne var ki Acemoğlu’nun da belirttiği gibi uluslararası standartlara göre zaten düşük olan Türkiye’deki yatırımların büyük bir kısmı son yıllarda inşaata gitmiştir.
İktisadî Verimliliği Artırmanın Yolları
Ekonomide daha iyi üretkenlik elde etmek istiyorsak, mutlaka yüksek teknolojilere sahip üretim sistemlerine sahip olmalıyız. Bunun için gerektiğinde bu niteliklere sahip yabancı yatırımcıları mümkünse ortak girişimcilik yöntemleriyle ülkemize çekebilmemiz gerekmektedir. Ancak yatırım politikalarımız, her türlü tekelci anlayıştan, yolsuzluk ve imtiyazlı yaklaşımlardan uzak olmalıdır. Kısacası bürokrasinin en az olduğu çevre dostu ve özgür bir yatırım cenneti olmalıdır ülkemiz. Bu arada verimliliğe katkı sağlayan yenilikçi sektörlere yatırımın özendirilmesi şarttır.
Elbette çalışan personelimizin etkinliği, performansı, liyakati ve ehliyeti de işletme verimliliğini artıran bir unsurdur. Onun için meslekî ve teknik yönden kabiliyetli elemanlar yetiştiren dual bir eğitim sistemine sahip olmalıyız yani sanayi ile okulların birlikte hareket ettiği çok yönlü bir eğitim organizasyonu geliştirmeliyiz. Organizasyonun etkinliği, hem kurumlar arası, hem de işletme içinde kendi göstermelidir. Bu bağlamda işletmelerde sevk ve iradenin, yani İnsan Kaynakları Yönetimi ve Toplam Kalite Yönetimi çerçevesinde yönetim, kendi etkinliğini de gösterebilmelidir.
Üretim yapan işletmelerin verimliliğinin yüksek olması, ekonomiye artı bir değer kazandırır. Onun için işletme verimliliğine de önem vermeliyiz. Onun için işletmelerin tam kapasiteyle çalışabilmeleri için, kuruluş yerlerini ve işletme büyüklüğünü iyi tespit etmelidir. Personelin üstün bilgi ve tecrübesi önemli olduğu kadar üstün bir motivasyona da sahip olması elzemdir. Bunun için işletmelerde uygun ergonomik şartların ve iş dizaynının iyi olmasının yanında performansa dayalı ödüllendirme sistemlerinin uygulanması gereklidir. Çalışanlara güçsüzlük (stres) hissi veren ve iş performansını etkileyen bütün olumsuz faktörler, çalışanların verimliliği düşürecek, işletmenin verimliğini de azaltacak neticede ekonominin gerilemesine sebebiyet verecektir.
Onun için riskli girişimler, aşırı rekabet baskıları, bürokratik ortamlar, düşük iletişim ve sınırlı network sistemleri, iş tanımında yetersizlikler/belirsizlikler, teknik destek ve eğitim eksikliği gibi örgüt/şirket faktörleri ile otoriter zihniyet, yöneticilerin tutum-davranış tutarsızlığı gibi yöneticilerin tarzları işletmelerin verimliliğini etkileyen unsurlardır. O halde vizyon ve misyona sahip akıllı işletmelere ve ferasetli girişimcilere ihtiyacımız vardır.
Ve nihayet Acemoğlu’nun da altını çizerek belirttiği gibi ekonomide verimliğinin artırılması için yeni teknolojilerin de üretimi şarttır. Üretim alanında küresel rekabette başarılı olabilmek gibi yüksek hedeflere ulaşabilmek için gerekli olan araç, yol yöntem ve bunları bir araya getiren teknik bilgilerimizi sürekli olarak yenileyip uygulamaya koymalıyız. Çevreyi tahrip etmeden, sosyal inovasyon yöntemlerini de kullanarak, üretim için gerekli olan ilmî-teorik veya derlenmiş düzenli bilgileri, insanların meslekî-teknik beceri ve tecrübelerini (Know-How) millî menfaatlerimiz doğrultusunda değerlendirmesini bilmeliyiz.
Şuna da dikkat edelim. Somut ve kullanılabilir ürünlerin üretimine ve geliştirilmelerine yönelik sistemli bilgilere sahip olan eğitimli gençlerimizi işsiz bırakarak, onların çaresizlikten yurt dışına gitmelerine göz yummayalım. Belirli meslekî alanlara yönelik profesyonel veya teknik yeteneklere sahip olan insanlarımız ve yetenekli girişimcilerimiz, iktisadî verimliliğin elde edilebilmesi için, ekonomiye kazandırılmalıdır.
Prof. Dr. Ali SEYYAR
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Ali bey, yatırımcı dediğiniz sermaye, faizcilik yapmaya geliyor. 1 koyup 3 almaya geliyor. Siz de Doron Acemoğlu gibi tescilli bir Yahudi uşağına hak verir gibi açıklamalar yapıyorsunuz? Bana söyler misiniz, Türkiye’de araba fabrikalarının dışında, eline çekiç alıp çivi çakmaya gelmiş kaç gerçek anlamda yatırımcı firma var? Adamlar aptal mı? İşçi maaşı ödesin, sigortasını ödesin, elektrik parası ödesin, hammadde gideri ödesin, devletin aldığı vergiyi ödesin? Koyar bankaya parasını, faizle 3’e katlayıp ülkeden topuklar gider. Ya sizin içinize pollyanna kaçtı, ya da sahadaki gerçeklerden haberiniz yok.