Elbirliği İle Artırdığımız Kadına Şiddeti Ancak İslâm İle Engelleyebiliriz I

İslâmî bilgi ve bilinçten yoksun olduğumuz için hayata Müslümanca bakamıyoruz. Bakamayınca da problemlerimize çözüm üretemiyoruz.

 Kadına şiddet mevzuu yıllardır ülkemizin gündeminde. Devlet ve hükümet yetkilileri ve sivil örgüt temsilcileri her vesileyle kadına şiddeti telin ediyor. Birbirlerimizi göreve çağırıyoruz. Son olarak da sayın Cumhurbaşkanımız açıklamalarda bulundular,

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, ’25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ nedeniyle sosyal medya hesabından mesaj yayımladı. Şöyle buyurdular:

 “Kadına yönelik şiddet, insanlığa karşı işlenen en büyük suçlardan biridir. Kadına yönelik şiddete, istismara, tacize ve ayrımcılığa karşı mücadeleye devam edecek, inşallah bu ayıbı el birliğiyle ülkemizden tamamen sileceğiz

Ümitvar olması ve ümit aşılaması gereken Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle “Elbirliğiyle” de çalışsak da genelde insana ve özelde kadına ve çocuğa yönelik şiddeti engelleyemeyeceğiz. Çünkü şiddeti doğuran seküler laik sistemimiz devam ediyor. Biz İslâm zaviyesinden bakarak yazılarımız ve televizyon programlarımızla şiddeti üreten sebeplere dikkatlerimizi çekmeye çalıştık. Bu sebepler giderilmedikçe şiddet azalmayacak ama giderek artacaktır. Dikkate alınacağı ümidini taşımamakla birlikte, görevimizi yapmaya devam etmiş olabilmek için ilgili çalışmalarımızdan birini sunuyoruz.

Kadına Şiddet ve İslâmî Çözümler I

İnsanları en güzel biçimde erkek ve kadın olarak yaratan Yüce Allah onların her birini diğerinin eşi ve eşiti kılmıştır. Hakları ve özgürlükleri, sorumlu kılındıkları emirler ve yasaklar ve alacakları ceza ve mükâfat aynıdır. Biyolojik ve ruhsal farklılıkları sebebiyle görevlerde ve görevlere mukabil haklarda ki farklılıklar ise istisnaidir.

Şiddet Erkek Kadın Çocuk Olarak Zayıflara Yöneliktir

Haklar ve özgürlükler insana özgü olduğu gibi uygulanan adalet ve yapılan zulüm/şiddet de insana yöneliktir. Bu sebeple biz yalnızca kadına değil erkek, kadın ve çocuk olarak insana ve hatta bütün canlılara yönelik şiddet olduğu inancındayız. Yaratılış yüceliğini kavrayamamış olup Peygamberler tarafından tebliğ edilen İlahî yasalardan sapmış olan erkek ve kadın güçlü insanlar –tarihi dönemler boyunca- zayıf buldukları insanlara karşı şiddet uygulamışlardır. Erkeklere nazaran zayıf oldukları için kadınlar şiddetin daha çok mağduru olmuşlardır, olmaktadırlar ve sebepler giderilmedikçe olmaya da devam edeceklerdir.

Şiddetin Türleri ve Sistemden ve Şahıslardan Kaynaklanması

Fiziksel, cinsel, ruhsal ve ekonomik olmak üzere çeşitlere ayrılan ve her toplumda ve kültürel düzeyde kadınlara yönelik olarak uygulanan şiddetin pek tabiidir ki sistemden ve şahıslardan kaynaklanan sosyal ve kişisel sebepleri vardır. Biz bu sebeplere ana hatlarıyla ve on madde halinde değinmeye çalışacağız. Önce sebepleri sunalım ve sonrada tek tek açıklamaya çalışalım.

Şiddetin Sebepleri:

I . Allah’a ve Onun Huzurunda Sorgulanacağımıza İman Zaafı

 II. Cezaların Yetersizliği

III. Boşanma Sisteminin Doğal ve İnsana Saygılı Olmayışı

IV. Alkollü İçkiler Kullanımının Doğal Görülmesi

V. Söz Taşıyıcılığından Kaynaklanan Çevresel Baskı

VI. Ailenin Onayı Alınmadan Yapılan Evlilikler ve Oluşturulan Haram Birliktelikler

VII. Medyamızın Yıkıcı Etkileri

VIII. Kıskançlık Anlayışımız

IX. Yanlış veya Bilinçsiz Geleneksel Dîn Anlayışımız

X. Aile Hayatının Bir ibadet Hayatı Olduğunun Bilinmeyişi

Şimdi bu sebepleri açıklayabiliriz.

I. Allah’a ve Onun Huzurunda Sorgulanacağımıza İman Zaafı

Bu Zaaf Şiddetin Ana Kaynağıdır

Şiddetin ana sebebi Yaratıcımız olan Allah’a îman yetersizliğimiz ve O’nun huzurunda bütün iradeli davranışlarımızdan ötürü sorgulanacağımıza ve özellikle uyguladığımız zulüm nitelikli şiddetimizden ötürü Cehennem azabına uğratılabileceğimize inanç yokluğu veya zaafımızdır. (Necm 53/38-41)

Çare: İman Zaafını Giderici Yaygın Eğitimdir

II. Cezaların Yetersizliği

Ceza Suçun Birebir Aynısı Olmalı /Affı ve Tazminatı da İçermelidir

Cezaların caydırıcı nitelikte olması gerekir. Bunun için cezanın suçun cinsinden olup bire bir aynısı olması; af ve tazminat gibi alternatifleri de içermesi gerekir.( Bakara 2/178, İsra 17/33)

Şiddet uygulayan kişi, mağdurlarınca veya öldürdüğü şahsın varislerince affedilmemesi veya tazminata rıza gösterilmemesi durumunda işlediği zulmün aynısıyla cezalandırılmalıdır.

Ceza Caydırıcı ve Kişisel Olmalıdır

Şiddete maruz kalanların veya varislerinin müdahil olmadığı ve yalnızca hapis cezalarının uygulandığı sistem adil ve caydırıcı olmaktan uzaktır. Üstelik bu sistem mağdurların veya öldürülenin varislerinin adalet beklentilerini karşılamamakta, acılarını dindirmemekte ve intikam ateşlerini söndürmemektedir. 

Ayrıca uzun yıllar hapis cezası verilen katilin örneğin karısını kocasızlığa, çocuklarını ilgisizliğe ve anasını babasını da mutsuzluğa itmek gibi ruhsal şiddet türlerini içermektedir. 

Çare: Bir an önce jakoben laiklik şartlanmaları aşılarak açıklanan adil ceza sistemine geçilmelidir. Aklın, bilimin ve insanlık tecrübelerinin gereği budur. Bunun içindir ki Yüce Rabbibimiz “Ey akıl ve gönül birlikteliği oluşturmuş gerçek akıl sahipleri! Bire bir ceza sisteminde sizin için hayat vardır.” buyurmaktadır. (Bakara 2/179)

III. Boşanma Sisteminin Doğal ve İnsana Saygılı Olmayışı

Boşanma sistemi tarafların mağduriyetine sebebiyet vermeksizin kocaya ve kadına tek taraflı olarak boşama-boşanma hakkını vermelidir. (Bakara 228, Talak 1-2) Oysaki yürürlükteki sistemimizde taraflardan birinin boşanmak istememesi durumunda davalar yıllarca sürüncemede kalmakta, bu da haklı olan güçlü tarafı şiddete yönlendirmektedir.

Çare: Boşanma Sistemini Düzeltmektir.

IV. Alkollü İçkiler Kullanımının Doğal Görülmesi

İstatistikler açıkça göstermektedir ki ülkemizde işlenen cinayetlerin ve yapılan trafik kazalarının başlıca sebeplerinden biri alkollü içkiler olduğu gibi kadınlara ve çocuklara yönelik aile içi şiddetin ana nedenlerinden biri de alkollü içkilerdir.

Çare: Alkollü içkilere karşı dîn ve akıl-bilim öncülüğünde kültürel bir mücadele başlatmaktır. (Maide 5/90-91)

V. Söz Taşıyıcılığından Kaynaklanan Çevresel Baskı

Uygulan şiddetlerin ve şiddetin ileri boyutu olan cinayetlerin çevreye yayılan yıkıcı dedikodulardan kaynaklanabildiği de bir gerçektir. Özellikle namusların ancak cinayetle temizlenebileceği cahiliyet yargısının hakim olduğu bölgelerde genelde bir kısmı gerçek de olmayan cinsel ilişki dedikoduları mânevi baskı oluşturarak şiddete yöneltmektedir.

Çare: Yüce dinimizin de yasakladığı dedikoduculuğa karşı ahlâkî bir seferberlik başlatılmalı, şiddete sebebiyet veren dedikoduların / söz taşıyıcılığın yapılan şiddetin günahına bizi de ortak ettiği bilinci insanımıza aşılanmalıdır. (Hucurat 49/5)

Devam Edecek

Ali Rıza DEMİRCAN

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Recent Posts

  • Gündem

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Gallant İçin Yakalama Kararı Çıkardı!

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…

5 saat ago
  • Gündem

KUR’ÂN ARAŞTIRICISIYDI BEL’AM MI OLDU!

Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…

6 saat ago
  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

9 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

10 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

11 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

12 saat ago