Prof Dr. Şemsettin Dursun’un kaleme aldığı “Eleştiride usul ve üslup üzerine” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz..
Eleştiri, bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi olarak tanımlanırken, felsefi yaklaşımla eleştiri, özellikle bilginin temellerini ve doğruluk durumunu inceleme, sınama, yargılama (tdk.gov.tr) şeklinde tanımlanabilir.
Tarz, stil anlamına gelen üslup, doğruyu yanlıştan ayırt edebilme fonksiyonunu icra etmede önemli bir faktördür. Usul ise yöntem demektir. Hukukta temel bir ilke vardır: Usul, esastan mukaddemdir. Yöntem her zaman önceliklidir. Eleştiride usul ve üslup son derece önemlidir. Eleştiri yapılırken haklı olunduğu halde, usul ve üslupta olabilecek hatadan dolayı haksız duruma düşülebilir.
‘Söz ola kestire başı, söz ola kese savaşı’ atasözünün beyan ettiği gerçeğe dikkat etmeyen birçok eleştiricinin ‘kaş yapma’ gayretleri ‘göz çıkarma’ ile sonuçlanıyorsa, bu bize birçok faktörle birlikte öncelikle üslubun gözden geçirilmesi gereğini hatırlatır. (Çakır, Y.(2009), Eleştirinin Önemi ve Yol Göstericiliği)
Bir anektod anlatılır:” Bir gün ülkenin kralı bir rüya görür. Rüyasını tabir ettirmek üzere saraya bir rüya tabircisini çağırtır. Kral gelen rüya tabircisine rüyasını anlatır. Rüya tabircisi, “Kralım, sizin birçok çocuğunuz olacak, ancak hepsinin tek tek ölümünü göreceksiniz” diye tabir eder. Bu tabirden memnun kalmayan Kral, tabirciyi zindana attırarak, yeni bir tabirci çağırtır. Gelen rüya tabircisi, Kralın rüyasını dinledikten sonra şunları söyler:
“Efendim, Cenab-ı Hak size pek çok evlat verecek inşallah… Allah ömür versin… Siz de bu evlatlarınızdan çok yaşayacaksınız”.
Bu tabir, Kralı oldukça memnun eder. Kral, yüklü miktarda hediyelerle rüya tabircisini taltif eder”.
Bu iki örnekte de görüldüğü gibi, aslında her iki ifade de aynıdır. Ancak ifadelerdeki usul ve üslup farklılığı, tabircilerden birini zindana atarken, diğerinin de hediyelerle onurlandırılmasına sebep olmuştur.
Üstad Bediüzzaman’ın dediği gibi, ‘Her dediğin doğru olmalı, ama her doğruyu her yerde söylemek doğru değildir. Her dediğin hak olmalı, ama her hakkı her yerde söylemeye hakkın yoktur.’ Bu da bize eleştiride usul ve üslubun ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla eleştiriyi yaparken, usul ve üslubu dikkate alan bir paradigmayla yaklaşmak durumundayız.
Eleştirinin amacı, muhatabımızın yanlışlarını-kusurlarını, onu incitmeden, aşağılamadan uygun ve medeni bir üslupla göstermektir. Yoksa içinde bulunduğumuz sosyal katmanda ne kadar bilgili olduğumuzu göstermek değildir.
Hatalarının-kusurlarının farkında olmayan kişilerin, gelecekle alakalı projeksiyonları da kusurlu ve hatalı olur. Her türlü eleştiriye açık olan ve yeri geldiğinde yanlışlarından ötürü özür dileme erdemine sahip olan kişiler, geleceği inşa etmede başarılı olacakları muhakkaktır.
Başarılı olmamız için, geleceğe odaklı yaşamak durumundayız. Steve Jobs, “Hayat ileriye doğru yaşanır ama geriye doğru bakınca anlaşılır” der.
Geleceğimizi inşa ederken, geçmişteki her türlü önyargılardan, hatalardan-yanlışlardan arınarak büyük bir özgüven, azim ve kararlılıkla ileriye doğru yürümek durumundayız.
https://www.habereburadanbak.com/kultur-sanat/prof-dr-semsettin-dursun-elestiride-usul-ve-uslup-uzerine-h43030.html