islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,1698
EURO
37,0744
ALTIN
2.977,74
BIST
9.002,34
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
16°C
İstanbul
16°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Çok Bulutlu
18°C
Pazartesi Az Bulutlu
20°C
Salı Az Bulutlu
20°C

EN AZİZ KURBAN: İSMAİL

EN AZİZ KURBAN: İSMAİL
12 Haziran 2024 09:00
A+
A-

Kurban ibadetinin tipik örneği Hz. İbrahim’ in (as) oğlu İsmail ile denenmesi olayıdır. (Saffat, 37/102-108)

Burada gerçek bir mü’minin en sevdiği şeyi, kalbinin en müstesna köşesinde sakladığı en değerli şeyi; daha çok sevdiği, varlığın asıl sahibi Allah (cc) yolunda feda edebilmesini, ondan içinde hiç bir burkuntu, sıkıntı, tereddüt olmadan vazgeçebilmesini, buna ek olarak da vazgeçtiği zaman kavuşabileceği ecri, şerefi, ulvi makamları  görmekteyiz.

Bir baba düşünün ki bir oğul için altmış-yetmiş sene beklesin, gelen bu oğul da henüz delikanlı çağına ermeden asıl sahibi tarafından geri istensin… Hem de öz babanın elleriyle…

Bu denemeyi ancak İbrahim (as) gibi Rabbine en samimi imanla teslim olan bir kimse  başarabilirdi.

“Rabbi ona “Teslim ol” dediğinde, “Âlemlerin Rabbine teslim oldum” demişti.” (Bekara 2/131)

Çünkü o biliyordu ki zaten Allah’a ait olan İsmail’den bu dünyada vazgeçebilmek, ona dünyada bitmez bir isim ve şan, âhirette ise hiç bir gözün görmediği makamlar kazandıracaktı.

Vazgeçebildiği bir İsmail yerine milyonlarca İsmaili olacaktı.

Zira o Rabbinin va’dine inanıyordu.

Olayı Kur’an’dan takip edelim

“Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek bir çağa gelince (İbrahim ona): ‘Oğlum, gerçekten ben seni rü’yamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun?’ dedi.

(Oğlu İsmail) dedi ki: ‘Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.

Sonunda ikisi de (Allah’ın emrine) teslim olup onu yanı üzerine yatırdı.

Biz ona Ey İbrahim! diye seslendik: Gerçekten rüyayı doğruladın. Hiç şüphesiz Biz, güzel davrananları böyle ödüllendiririz. Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı.

Ve ona büyük bir kurbanı (zibhun azîm) fidye olarak verdik.

Sonra gelenler arasında ona (şerefli bir isim) bıraktık.” (Sâffât 37/102-108) (Not: İbrahim’e (as) fidye olarak verilen büyük kurbanın ne olduğunu bilmiyoruz. Bu konuda söylenenler tahminden öteye geçmez)

Burada inanan bir insanın en sevdiği şeyi Allah yolunda feda etme fedakârlığını görmekteyiz.

Bu olaydan önce Hz. İbrahim bir kaç denemeden daha geçirilmiş, o da her birinden başarı ile çıkmış ve o insanlara imam (önder/rehber) kılınmıştı. (Bekara 2/124 )

Hz. İbrahim’in güzel davranışları ve bilinçli kulluğu, Kur’an’da onun ‘muhsin/iyi’ olarak anılmasına sebep olmuştur.

Bu aynı zamanda bütün müslümanlara ibadetlerinde ve dünyalık bütün işlerinde ihsan ahlâkı üzere davranmayı tavsiyedir.

Bir oğul düşünün; henüz gençliğe adım atmamış, ya da atmak üzere. Kimbilir belki on, belki onbir, belki oniki yaşında, belki daha küçük… Kendisini çok seven, yolunu seksen sene bekleyen babası ona diyor ki “seni Allah yolunda kurban edeceğim. Yani seni boğazlayacağım.” Üstelik bu baba çok uzaklarda yaşıyor. Belki bir kaç senede bir Mekke’ye onu görmeye geliyor. Sözüne, yüzüne, özüne, bakışlarına hasret kalıyorlar çilekeş annesiyle birlikte. Belki aylarca yollarına bakıyor, babam gelecek, hasret gidecereceğiz diye.

Baba günün birinde çıkıp geliyor. Sarılıyor, kokluyor, babam, ah babam diyor. Seviniyor, içine ferahlık doluyor, hoşnut oluyor. Dünyayı bağışlasalar bu vuslat kadar, bu müjde kadar değerli olamazdı.

O an o genç (çocuk) çıkıp Mekke’nin dağlarında şöyle haykırsa yeri idi: Ey dağlar, ey vadiler, ey gökler, ey Mekke ahalisi, ey Zemzem! Duyun babam geldi. Babam İbrahim teşrif etti. O baba ki Halilullah, o babaki Tevhidin babası, o baba ki tek başına bir ümmet, o baba ki Vahyin en büyük muhataplarından biri. Seçilmiş, övülmüş, faziletlerle donatılmış müstesna bir insan, üstün bir peygamber. İşte o geldi.

Onun gelişi sıradan bir babanın gubetten eve dönüşü gibi değildi. Onun gelişi sıradan bir insanın sıradan bir eve, bir mekana uğraması değildi.

Ama o da ne? Daha yeterince konuşamadan, hasret gidermeden, daha gelişin ne olduğunu anlayamadan diyor ki: “Rüyamda seni boğazlıyorken gördüm.”

Böyle bir istek karşısında insan şaşırmaz mı? Ürpermez mi? Korkmaz mı? Can bu, kolay kolay verilir mi?

Hem niçin? Bunca eşyanın arasında kurban verilecek başka bir şey yok mu?

Niçin İsmail? Yaşlı babanın biricik oğlu… Yaşlı babanın özel duası… Fedakâr ve samimi bir anneye verilen ilâhi ikram…

Niçin? Niçin? Niçin? Hikmeti ne ola ki?

Bu soruları biz soruyoruz. İsmail gibi bir oğul değil…

Bu gibi şüpheler bizim nefsimizden kaynaklanabilir… Bu gibi tereddütler bizim aklımıza gelebilir…

Ama o oğulun aklına gelmediğini Kur’an’dan anlıyoruz… Demek ki o,  küçük yaşına rağmen Hakikati anlamıştı…

Peygamber asla Allah’tan habersiz iş yapmazdı. O onlara bir şey emretmişse mutlaka bir hikmeti vardı.

Şu bir hakikattir ki Allah’a ait olan bir şeyi yine O’na geri vermek esef edilecek bir şey değildir.

Bugün canı seve seve O’nun yolunda vermek, yarın dirilişe sebep olacaktır.

Bugün O istedi diye vermek, O’nun katında değer kazanacaktır.

İsmail (as) bu fedakarlığı gösterdiği için bunun mükafatını daha dünayda iken gördü. Nasıl babası İbrahim (as) onca ağır imtihanları başarıp İbrahim Halilullah olduysa, onun adı da babasıyla birlikte ölümsüzleşti.

Peygamber olarak seçildi. Adı sâlihlerin ve sıddîklerin arasına yazıldı.

“Kitap’ta İsmail’i de an. Gerçekten o, sözüne sâdıktı, rasul ve nebi idi. Halkına namazı ve zekâtı emrederdi; Rabbi nezdinde de hoşnutluk kazanmış bir kimse idi.” (Meryem 19/55)

Babasıyla birlikte Ka’be’nin yapımı ve bakımı ile görevlendirildi. Hidâyet rehberi, gençliğin örneği, Son Elçi’nin (sav) büyük babası olmak şerefiyle şereflendi.

Adı kurban ile, yani Allah’a yakın olma niyetiyle, kurban ibadetiyle bugüne kadar anıldı, kıyâmete kadar anılacak. Ne zaman kurbandan bahsedilse babasıyla birlikte onun da adı akla gelir.

Öyle babaya böyle bir oğul…

Öyle bir samimiyete böyle bir mükâfat…

Öyle bir teslimiyete böyle bir ödül…

Öyle bir bağışa böyle bir karşılık…

Kur’an İsmail’in peygamberlik görevi ile ilgili fazla bir bilgi vermiyor. Ama biz biliyoruz ki Kur’an onun adını diğer seçilmiş elçilerin arasında saydığına göre, o da risalet görevini en iyi şekilde yapmıştı.

“Biz Nuh’a ve ondan sonraki elçilere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve (nitekim) İbrahim’e, İsmail’e, İshâk’a, Ya’kub’a, esbata (torunlara), İsa’ya, Eyyûb’e, Yûnus’a, Harun’a ve Süleyman’a vahyettik. Dâvûd’a da Zebur’u verdik…” (Nisâ 4/164)

İsmail’in (as) bu teslimiyetinde altı tane önemli mesaj buluyoruz:

1-Mülk Allah’ındır. Öyleyse o mülkü dilediğine verir, dilediğinden alır. (Ali İmran 3/26) İnsan da Allah’a aittir. Dilediğini dünyaya getirir, dilediğini dilediği zaman buradan alır. (Yûnus 10/56. A’raf 7/158. Bekara 2/258) Öyleyse iman edene düşen bu takdire razı olmaktır.

2-Allah (cc) el-Hakîm’dir. Her şeyi hikmetle ve bir sebebe bağlı olarak yaratır. İsmail’in kurban (yakın olma) aracı seçilmesi de bu hikmete göredir. Allah hakkında böyle bir ma’rifeti olan, Allah’ın takdirinden şikayet etmez, razı olur.

3-Peygamberler Allah adına yalan söylemezler, yanlış yapmazlar. Hz. İbrahim Allah’tan aldığı vahiy ile hareket etti. İsmail buna itiraz etmedi. Müslüman Rasûlüllah’ın pozisyonu hakkında aynen düşünmesi gerekir.

4-Mü’min kurbanla, varlık hiyerarşisini Allah’ın koyduğunu, bu hiyerarşideki yerini ve haddini bir daha hatırlar. “Kendi sınırını bilen, başkalarına ait sınırlara daha çok dikkat eder” sözünden hareketle haddini tecavüz edip zalim olmaz.

5-Kurban ibadeti müslümana Allah’a ait mülkten insan olarak, O’nun izniyle ve O’nun adıyla istifade edebilmeyi hatırlatır. Bundan dolayı o kurbanı Allah için ve O’nun adıyla “bismillahi allahu ekber” diyerek keser. O’nun yolunda infak ederken de O’nun rızası için ve besmele ile infak eder.

6-Kurban takvayı ve ihsanı hatırlatır. Yani Allah’a sorumluluk bilinciyle hareket etmeyi, O’nu görüyormuş gibi O’na ibadet etmeyi hatırlatır. (Hacc 22/37) Allah’a hesaba katarak hareket edenler, eninde sonunda kazanırlar.

Hüseyin K. Ece

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

 

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar