islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4780
EURO
36,4367
ALTIN
2.954,01
BIST
9.294,64
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

En Temelsiz Ev; Örümcek Ağı

En Temelsiz Ev; Örümcek Ağı
18 Ekim 2022 12:16
A+
A-

Kadir Çiçek’in kaleme aldığı “En Temelsiz Ev; Örümcek Ağı” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz…

Allah’tan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi!  Ankebut | 41.Ayet

İnsanlar durmadan biriktirerek, biriktirdiklerinin esareti altında hayat sürdürerek, bencillik duvarları ile evler inşa ederek ve gösteriş dünyasında yürümeyi temel gaye edinerek yaşam sürdürüyor. Amacın yönünü anlamın merkezinden çevirmeyi başarı addeden bir zihniyet zuhur etmiş durumda. Öyle ki ne için yaşadığına dair derinlikten yoksun ifadeler yaygınlık kazanıyor. İnsan, çürük temellere tutunarak kaybolmaya yüz tutmak zorunda kalacak olana sımsıkı sarılmakta ısrar ediyor. Kendi dünyasını oyalamalara terk ederek, yürek evine kor ateşler düşürüyor.

Sağlam temellerden yüz çevirerek çürük değerler üzerinde yükselen bütün yönelişler batmaya mahkumdur. Bugün, Allah’tan bağımsız yaşam tarzları inşa ederek insanları bu yola çekme gayreti içinde olanlar, örümcek yuvası inşa eden ve bu uğurda büyüklük taslayarak kitleleri helake sürükleyen zorbalar bütünlüğünden başkaları değildir. Küresel çapta evrensel dikta düşüncesine boyun eğmek zorunda kalanlar, bu sistemin değerlerden yoksunluğu nedeniyle çürümüşlüğe boyun eğdiği gerçeğine kör kesilmiş durumda. Tüm dünyada baskıcı yöntemlerle zihinlere durmadan işlenerek benimsetilen düşünceler, bugün için insanlık adına yok oluşu ve derin bunalımları tetikler niteliktedir. Son sürat insanlığı buhranlara sürükleyen bu çürük sistemlerin iyilik ve adalet adına ürettiği hiçbir değer yoktur. Aksine giderek yalnızlaşan insanı, kendi yapısına düşman olması için durmadan dürtmekte ve iç dünyasına yabancılaştırmakta. Kendi elleriyle inşa ettikleri fıtrata aykırı evlerin sağlam olmayışı, insanlık adına değer üretememeleri nedeniyledir. Harcı tamamen insanın çürümüşlüğünden yoğrulmuş bu evlerin korunaklı olmaları ve dışa karşı cephe olmaları neredeyse imkansızdır. Allah’ı devre dışı bırakarak örülmeye çalışılan bütün duvarlar enkaz oluşturmaktan baska hiçbir işlev göremez. Çünkü Allah’tan kaçış, insanın kendi kendisine kuyular kazmasıdır. Dipsiz, karanlık ve dar kuyular… Çoğunluğun olduğu ama kimsesizliğin sürekliliğini somutlaştıran yalnızlığın iktidar olduğu anlamsızlığa dair kuyular…

Küresel sistemin büyük veya küçük bütün müntesipleri, adeta var oluşlarını örümceğin ördüğü gösterişli ama çürük ağın birlikteliğine borçlu olduğu düşüncesini taşıyor. Allah’tan bağımsız evlerin inşa edilişinin çürük zeminler üzerine yapı yükseltmek anlamına geldiğini idrak edemiyorlar. Allah’ın hoşnut olmadığı veya yasakladığı ne kadar düşünce ve anlayış varsa, dünya genelini avuçlarının içine almış durumdaki bu sistemin, yeryüzünde hakim ve kabul edilebilir olması için mücadele verilmekte. Adeta birleşerek yaratıcıya karşı cephe alma yarışına girişilmekte ve bu sistemin içine dahil olmayanları ötekileştirme uygulamaları devreye girmektedir. Dünyaya yaymaya çalıştıkları ne kadar ifsat edici düşünce ve yaşantı varsa demokratik zorbalığın asli suretinde yürürlüğe girmekte. Bunun aksi hâlini ifade edenlerin söylemleri değersizleştirilerek kitleler üzerinde etkisiz kılınmaya çalışılmakta. Böylece, kusursuz ilan ettikleri bu işleyişin önünde engel olacak her şeyi bertaraf etmeyi temel politika haline getirmektedirler. Ancak şu bir gerçek ki, gidişatı insanlık için dramatik sonuçlar doğuran, aileye enkazlar sunan, topluma yük olan ve dünya üzerinde ıstıraplar çoğaltan bir düşüncenin varlığı da devamlılığı da aldatmacadan ibarettir.

Ev korunmaya dair değerdir. Evin sağlam oluşu öncelikle evin içindeki yaşayışın kalitesindeki görünürlüğün sonucudur. Eğer ev sağlam temeller üzerine inşa edilmemiş ise o evin ömrü kısa olur. Bugün evini gösteriş dünyasında sergileyen insanların zihinleri büyük saldırılar altındadır. Zihinlerini işgale açanların evlerini koruması ne kadar zor ise, zihinlerini saldırılar karşısında korumaya özen göstermeyenlerin devam ettirebilecekleri bir geleceklerinin de olması o kadar zordur. Allah’ın insanlığa sunduğu ilkeler üzerine inşa edilen yapılar, saldırılar karşısında özünü koruyabilecek nitelik kazanır. Özünü koruyabilenin çağa söyleyecek sözü de olur. Bundan yola çıkarak Allah’tan bağımsız yapıların uzun ömürlü olamayacağı ve insanlık adına yıkımlar doğuracağı gerçeği akıllara kazınmalıdır. Bilinç evini, yürek yuvasını ve akıl açısını muhafaza etme yolunda yaşamın değerlerden bağımsız kılınmaması gerektiği anlayışı benimsenmelidir. Unutulmamalıdır ki çürük işlevsellik, sonuçsuz gidişattır.

Dünya, bugün insanlık adına hayatın bütün alanlarında derinlemesine bir krizin içinde soluk almaya çalışıyor. Ekonomide bireylerin ve ailelerin yıkımı üzerine yükselen bir anlayış hakim. Aynı şekilde az bir kesimin sınırsız iştahını doyurmak adına servetlerin büyük çoğunluğu bu kesimin elinde toplanırken; büyük çoğunluğu oluşturan kesimin ise karın tokluğuna ayakta kaldığı gerçeği göz önündedir. Kendi çürük sistemlerini zulüm ile boyayanların insanlığa sunmuş olduğu bu yıkım insanlık için bir tükeniştir. Bu durum, politik ve toplumsal alanda da bu geçerli. Toplum son sürat yozlaşmış yaşantıların baskısı altında ezilirken, kendi elleriyle çıkmaza sürükleyen yönetim anlayışının da besleyicileri rolünde yaşam sürdürmektedirler. Azınlığın hegemonyası altında ömür sürdüren insanlığın, bu azınlığın ağıyla oluşturulan sistemin elinde köle olması, sorunların sonunun gelmeyeceğini işaret ediyor. Büyük kaosların son bulmayışı giderek insanların dünyalarını karanlığa çevirmekte, yüreklerinde derin yaralar açmakta.

İnsanlardaki uçsuz bucaksız yorulmaların sebebi, Allah’a meydan okuyan müstekbirlerin yürek yıkımları üzerine kurdukları örümcek ağları dolayısıyladır. Oldukça uzun, karmaşık ve gösterişe dayalı olan bu sistemler, insanları yapay yaşamlar ile oyalamakta ve insanların hayallerini ellerinden almaktadır. Gençliğin elinden anlamı çalarak amaçsız bırakması, kişiliği cinsiyet üzerinden tanımlayarak değerlere savaş açması, sonu gelmez tartışmalar dünyasında neticesiz yaşantılar sunması, savaşlar ve ölümler çoğaltması, ailenin kirli dünyalarda kaybolması için durmadan çırpınmaları, düşüncenin temeline korkuyu yerleştirmeleri gibi etkili yollarla insanlığa gelecek adına kayıplar sunmakta.

İnsan ne kadar oyalanırsa o kadar yorulur. Bu yorulma sağlıklı düşüncenin önündeki en büyük engellerden biridir. Kısacık ömrüne büyük koşuşturma ve yorulmalar sığdırmak için çırpınan insan, neticede varamayacağı menzilleri biriktirmekle oyalanıp durmakta.

Dünyayı büyük eziyetler yumağına çevirenler, insanı ankebut yuvasına dahil etme uğraşı vermekte. Zira onlar çok iyi bilmektedir ki insanın elinden değerleri, zihninden fikirleri, hayatından ilkeleri alındığında insan tek kelimeyle anlamsız kalır. Onların ankebut evleri anlamsızlık üzerine inşa edilmiş olur. Bu gösteriş dünyasına dahil olanların yorulacağı sınırsız anları olacaktır. Yolu kaybetmenin, istikametten sapmanın, anlam arayışındaki savrulmanın, hayatın anlamına dönük umudun ölümü, bu çürük yapıların içinde ömür sürdürmenin neticesidir. Kendi inanç evini korumaya dönük mücadelenin terki, insanı sonuçta çürük evlerde köle olmaya itecektir.

Her insanın yüzünü çevirdiği, kendisini ait hissettiği, aklen ve kalben oranın insanı olduğuna dair inanç beslediği bir yönü vardır. Bu yönü tercih etmedeki temel etken anlam olmalıdır. İnsan anlamsız oldu mu boşluğa mahkum olur. Korkularla örülü depresif yaşantılar onu esir alır. Böylece yüreğinde kalın dikenler vücut bulur. Bu, tam da hayattan tat alamama durumudur. Uğruna cefalar çekilen ömürden anlam çekilip alındığında geriye nasıl bir umut ve değer kalabilir ki? Sonuçta insan doğar ki umut yüklü olur; insan yaşar ki anlam üzere yürür; insan ölür ki gerçeklik üzere dirilir ve insan dirilir ki hakikatin kendisiyle yüzleşir. İnsanın elinden bütün bunlar alınıp da bunların yerine oyalanması için ankebut yuvaları verildiğinde hüsranlar, savrulmalar, yıkımlar, kaybedişler ve tükenişler sonu gelmez bir süreklilik meydana getirir.

Düşünce dünyasına zehirli yosunlar çağıran kişide yozlaşmalar had safhada olur. Allah’ın göstermiş olduğu yoldan bağımsız öteki yollarda vakit öldürenlerin çıkmazlarda boğulacakları kaçınılmazdır. Ankebut yuvasının ağı ancak, günahların yığınları ile örülebilir. Günahların hüküm sürdüğü şuursuzluk hâli zihninde de ankebutlar örer. Böylece yaşantılardaki savrulmalar ve uyuşukluk süreci uzamaya başlar. Çürük sistemlerin hayat alanlarını esir almaması adına sağlam düşüncelere ve kaynaklara bağlılık oldukça önemli. Bu bağlamda Allah’ın, insan için sunmuş olduğu yaşam modelinin benliklerimizde yerleşke halini alması için var gücümüzle mücadele etmeli, bozgunculuğa karşı direnmeliyiz.

 

 

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.