islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4751
EURO
36,2672
ALTIN
2.955,33
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Ertuğrul Evladı Yapamaz Sensiz

Ertuğrul Evladı Yapamaz Sensiz
16 Ekim 2018 07:49
A+
A-

Peygamberimizin (s.a) kabrini kâfir İngiliz’e bırakmamak için iki yıl yedi ay boyunca (Haziran 1916 – Ocak 1919) son kurşununa, son neferine, son nefesine kadar mücadele eden Peygamber âşığı Ömer Fahrettin Paşa ve Mehmetçiklerimizin destansı “Medine Savunması”nı yazmayı kardeşinize lütfeden Rabbime hamdolsun.

Medine Müdafaası’nda görev alan Mülazim İdris SabihBey’in şu şiiri, mücahid ecdadımızın hangi duygularla küffara ve işbirlikçilerine karşı mücadele ettiğini mükemmel yansıtır:

Yapamaz Ertuğrul evladı sensiz

Can verir, cânânı veremez Türkler

Ebedî hâdimü’l-Haremeyniniz,

Ölsek de Ravza’nı ruhumuz bekler.

Medine-i Münevvere’yi çok zor şartlarda savunan Fahreddin Paşa’nın, “Âsâ-yı İslâm’ı şakkile Müslümanlar arasında kan dökmeye sebep olan âsi (Şerif) Hüseyin ile avanesi”nin ihanetlerine karşı Mehmetçiklerimizi uyarmak için yazdığı bildiri de ecdadın cihad ruhunun bir ifadesidir (kısaltmalarla):

“Âlem-i İslâm’ın varlığı ve bekası için “Cihâd-ı Ekber” ilan eden Halife-i Müslimîn Padişahımız Efendimiz Hazretlerinin etrafına Cezayir, Fas, Trablusgarp, İran, Hindistan ve nihayet kızıl Moskofların pençesinden hak ve hayatını kurtarmış olan Rusya Müslümanlarının da toplanmaya can attıkları şu tarihî günlerde, İslâm’ın beşiği olan “Arz-ı Mukaddes”i, “Kudüs-i Şerif”i,
“Makamât-ı Mübareke”yi İngilizlere çiğneten ve altın ve paraya kulluk eden Beni İsrail gibi İngiliz lirası, altın ve benzerine tapan bu hainlerden her şey umulur…

Mukaddes vazifemiz: Hizmet-i muhafazası ile müşerref olduğumuz Harem-i Saadet-i Nebeviye’nin anahtarlarını Emîrü’l-Mü’minîn, Hâdimü’l-Haremeyni’ş-Şerifeyn Sultan Mehmed

Vahidüddin Han Hazretlerine güven içinde teslim etmek ve “Seyyidü’l-Beşer”in “Yeşil Kubbe”sini kurtarmaktır…

Hazreti Dâvûd’un, Hazreti Süleyman’ın ve Hazreti İsa’nın hâtırât ve emânât-ı mübarekesini ihtiva eden ve İslâm’ın doğduğu yıllarda muvakkat bir zaman için kıblegâh olan o mahall-i mukaddesi… Kudüs-i Şerif’i… o zamanın hakiki müminleri, tarihin parmak ısırdığı bir kahramanlıkla müdafaa ve muhafaza ettiler. Hazreti Allah bizleri sağlığımızda, O’nun hizmet-i mukaddesesinden ve şehadetimizde şefaatinden ayırmasın.” (Hicaz Kuvve-i Seferiyesi Kumandanı Fahreddin Paşa)

Ne ki, İngiliz oyunları galebe çalacak, büyük güçlerin kendi aralarında yaptıkları Londra, Sykes-Picot, Sain-Jean de Maurienne gibi gizli antlaşma ve mutabakatlarla Osmanlı toprakları parçalanıp paylaşılacak ve daha önce hiçbir şekilde var olmamış yapay devletler kurulacaktı. Bu çerçevede İngiltere şeytanı, Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtıp desteklediği Şerif Hüseyin’i HicazKralı, oğlu Abdullah’ı ÜrdünKralı, diğer oğlu Faysal’ı da IrakKralı yapacaktı…

Tarihçi J.L.Gelvin, yeni kurulan devletlerin yapay sınırlarına dair ilginç bir anekdot aktarır:

‘…Bazen bu sınırlar hiçbir mantığa dayanmadan çiziliyordu. Örneğin, Ürdün haritasına Suudi Arabistan’ın doğu sınırında tuhaf bir girinti göreceksiniz. Bu girintinin hiçbir mantıklı açıklaması yoktur. Bölgeden ne bir nehir geçmektedir, ne de iki devleti birbirinden ayıran sıradağlar vardır.

Ürdün (o zamanki adıyla Trans-Ürdün) 1921’de toplanan Kahire Konferansı’nda kuruldu. İngiliz sömürge bakanı sıfatı ile konferansa başkanlık eden Winston Churchill, daha sonra
“Ürdün’ü bir Pazar günü öğleden sonra tek bir kalem darbesiyle yarattım” diye böbürlenecekti.

Peki, bu “kalem darbesi” sonucu Ürdün neden bu şekli almıştı?

Churchill yemek yemeyi seven biriydi ve bazen brendi ve viskiyle sonlandırdığı ağır yemekler yediği de olurdu. Söylendiğine göre, Ürdün’ü Suudi Arabistan’dan ayıran sınırı oldukça cömert bir öğle yemeğinin ardından çizmeye başlamıştı. Tam düz bir çizgi halinde sınırı çizerken birden hıçkırmış ve kalemi kayıvermişti. İşte Ürdün sınırındaki bu tuhaf girinti bu hıçkırığın sonucuydu. Nitekim bazı Ürdünlüler bugün bile sınırdaki bu girintiye “Churchill hıçkırığı” derler.

Çok büyük ihtimalle uydurma bir hikaye olan bu anekdot manda sistemiyle yaratılan devletlerin ne kadar yapay sınırlara sahip olduğunu harika bir şekilde anlatır’ (Modern Orta Doğu Tarihi, s.224-225).

İngiltere-ABD-İsrail şeytan üçlüsü, bölgemizde yeni yapay sınırlar çizme peşindeler… Aman dikkat!

NOT: “Fahreddin Paşa ve Medine Savunması” kitabımız Pınar Yayınları’ndan çıkmıştır.

DUYURU: “Aşır Aşır Kur’ân” derslerimizi, her Pazar 07.00 – 07.50 arası AKİT TV’de izleyebilirsiniz.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.