Mustafa Şentop: Başkanlık Sistemi, Cumhuriyeti Zorunlu Kılan Bir Sistemdir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı (TBMM) Prof. Dr. Mustafa Şentop, CNN TÜRK-Kanal D’de yayınlanan ‘Tarafsız Bölge Özel’de Ahmet Hakan‘ın sorularına cevap verdi. İşte TBMM Başkanı Şentop’un açıklamalarından satır başları: “Bence parlamenter sistemlerin iyi işlediği yerlerde ya monarşi vardır, monarşi olmayan yerlerde ise federal sistemler vardır. Parlamenter sistem, Cumhuriyeti garanti eden bir sistem değildir. Ama başkanlık sistemi, Cumhuriyeti zorunlu kılan bir sistemdir. Latin Amerika ülkelerinde de hep başkanlık sistemini tercih ediliyor. Oradaki tartışma monarşi mi olsun Cumhuriyet mi?”
Esas Olan Hukuku Üstün Tutan Bir Cumhuriyet Rejimidir
Bir hukuk profesörü olan Mustafa Şentop kardeşim, siyaset, idare sistemi ve kamu yönetimine dair mezkûr sözlerini anlayabilmek için, hakikaten ilk başta Türkiye bağlamında cumhuriyet kavramının gelişimsel sürecini ve içeriğini iyi bilmek gerekir. İddia şu: Parlamenter sistemden ziyade bir yıllık mazisi olan yeni cumhurbaşkanlığı idare sistemi, bir başka adıyla devlet başkanlığı, cumhuriyeti daha iyi koruyabilir. Sormak lazım. Türkiye Devletinin cumhuriyetini korumak, kollamak ve garantiye almak için mi devlet başkanlık sistemine geçiş yapıldı? O halde değişen nedir? Sık sık ifade ettiğimiz gibi. Değişen alt sistemdir. Üst sistem yani Türkiye’ye has cumhuriyet sistemi aynen kalmıştır.
Değişen Bir Şey Yok: Kemalist Cumhuriyet Koruma Altına Alınmıştır
Sayın Şentop da aslında parlamenter sistemden devlet başkanlık sistemine geçişle birlikte alt sistemin idarî şeklinde sadece bir değişiklik olduğunu teyit etmektedir. Halbuki alt sistem dahî olsa yeni sistemde zaten var olan cumhuriyetten ziyade demokrasinin, hukuk sisteminin güçlenip güçlenmediğini sormak gerekirdi. Bizim toplumumuz maalesef cumhuriyetin tanımını dahî doğru dürüst bilmiyor. Halen cumhuriyet ile demokrasinin aynı şeyler olduğunu düşünenler var. Cumhuriyetten uzaklaşarak, demokrasinin zayıflayacağını düşünenler var.
Halbuki cumhuriyet olmadan da demokrasi ve parlamenter sistem çok tabiî olabilir. Büyük Britanya, Hollanda, Belçika, İspanya gibi ülkeler cumhuriyet midir yoksa monarşi midir sorsanız vatandaşlarımızın çoğu bilmez. Hepsi de monarşidir, yani Kraliyet sistemi, fakat hapsi de demokrasi ile idare edilen parlamenter sistemdir. Bizim üst sistemimiz olan cumhuriyetimiz için önemli olan ne parlamenter sistem, ne de devlet başkanlığı sistemidir aslında.
Önemli olan üst sistemin temellerinden biri olan Kemalizm çerçevesinde çizilmiş olan laikliktir. Zaten cumhuriyet kurulduğunda tek parti rejimi tercih edilmiş ve demokrasiye bile pek ihtiyaç duyulmamıştır. Demokrasisi olmayan sadece tek partinin ancak iktidar olabileceği sözde bir parlamenter sistem ama gerçekte o tek partinin genel başkanı da olan güçlü bir cumhurbaşkanının olduğu karma bir sistem.
Bizim Cumhuriyetimiz Nasıl Oluştu ve Nasıl Bir Şey?
Genel olarak Cumhuriyet kelimesinden, bir ülkenin nasıl idare edildiği hemen anlaşılmaz, çünkü Cumhuriyet adı altında dünyada farklı idare biçimleri ve siyasî rejimler şekillenmiştir. Küba’da olduğu gibi sosyalist bir ülke Cumhuriyet olabileceği gibi, İran İslâm devleti de Cumhuriyet’tir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de çok partili sisteme geçmeden önce tek parti tarafından idare edilen katı devletçi Kemalist bir Cumhuriyet idi.
Bir idare veya devlet biçimi olan Cumhuriyet, her ne kadar hâkimiyetin, doğrudan veya dolaylı bir biçimde halkın seçtiği temsilciler tarafından kullanımı anlamına geliyorsa da bunun gerçekten demokratik bir ortamda gerçekleşip gerçekleşmediği anlaşılmaz. Cumhuriyetimizin kuruluşuna bakacak olursak. Gazeteci Hasan Pulur, cumhuriyetimizin demokratik temeller üzerinden kurulmadığını şu açık sözleriyle açıklamaktadır:
“Şimdi deniyor ki: ’Cumhuriyet kuruldu, ama temelde demokrasi yok.’ İyi ki yok yahu! Ben yazıyorum, çok şükür ki yok! Soruyorum size: 1920’de veya 1923’te, Anadolu’nun bozkırına, Konya’nın ortasına, birinde ‘Şeriat’ diğerinde ‘laik cumhuriyet’ yazan iki sandık koysaydık kim kazanırdı? Demokrasiyi çok seven, bugün bunun cevabını verir! Bunun cevabı çok basittir: Şeriat kazanırdı! Türkiye’de bugün rejim lay lay lomla gelmedi buraya; büyük zorluklar ve isyanlar yaşandı. Kendi kendini yedi; devrimler kendi kendilerini yerler.” (Bkz. Gürkan Hacır; Cumhuriyet’in Son Tanıkları; Halk Kitabevi; İstanbul; 2017; s. 69).
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, ona yakışan demokratik unsurların uygulandığı çok şüphelidir. 1929 Bitlis doğumlu ünlü siyasetçilerimizden olan rahmetli Kamran İnan’ın ifadeleri aynen şu şekildedir: “Türkiye’nin, cumhuriyetin bütün kavramlarını uyguladığı söylenemez, hatta cumhuriyet demeyi artık hak ediyor muyuz, pek emin değilim. Cumhuriyetin ilk yıllarında da eşitlik yoktu. O yörelerde (Doğuyu kastediyor) her şey tamamıyla idarecilerin elindeydi. Mesela Diyarbakır’da birinci umumi müfettiş vardı, kimi isterse sürgün ederdi. Hatta umumi müfettişin cezaevinden insanları çıkartıp başka muameleye tâbi tuttuğunu duyduk, okuduk. Mahallî idarelerde cumhuriyet değil, bir nevi derebeylik vardı. Biz bu rahatsız edici durumu çocukken kısmen yaşadık. Hukuk fakültesine gitmemin sebebi de, bu ülkede yaşayabilmek için hukukumuzun iyi koruyabilmek düşüncesi olmuştur….” (Bkz. aynı eser; s. 107
Yeni Cumhuriyetimiz Ne Kadar Demokrasi ve Hukuk Barındırıyor?
Demokrasi, yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin birbirine karşı bağımsız ve birbirinin dengeli bir şekilde kontrol eden siyasî bir rejimdir. Demokrasi, siyasî denetimin doğrudan doğruya halkın veya düzenli aralıklarla halkın hür bir biçimde seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, sosyal-ekonomik hususiyetleri ne olursa olsun, bütün vatandaşların eşit sayıldığı sosyal örgütlenmiş yönetim biçimidir. Demokrasi, bir yandan menfaatlerin temsili için bir araçtır, diğer yandan tartışmalı konuların yerleşik iktidar biçimlerinden çok sosyal diyalog aracılığıyla çözülebildiği ya da en azından ele alınabildiği bir kamusal alan ortaya koymanın yoludur.
Cumhurbaşkanlığı idare sistemi de aynen korunmuş olan laik, Kemalist cumhuriyeti esas aldığına göre bizim cumhuriyetimiz yeni sistemde acaba daha demokratik olabildi mi? ‘Yeni’ cumhuriyetimiz, hukukun üstünlüğü ilkesini daha bir hassasiyetle koruyabildi mi, koruyabilmekte midir? Unutmayalım yeni sistem, OHAL’ın sürdüğü bir dönemde halkın ancak % 52’sinin onayını alarak yürürlüğe girebilmiş ve (alt) sistem tartışmaları şimdiden tartışma konusu olmaya başlamıştır. Bunun bir sebebi üst sistem olan cumhuriyetin temel ilkelerindeki yetersizlikler olmasın? Veya alt sistemin hukuka üstün tutan duyarlılığındaki eksiklikler olmasın?
Yeni sistemde bir KHK ile sorgusuz sualsiz olarak üniversiteden ihraç edilmiş, beraat aldığı halde görevine dönmek için halen hukuk mücadelesi veren bir akademisyen olarak ancak şunu söyleyebilirim: “Eyvallah; üst sistem olan cumhuriyet ile idare edilelim, Cumhurbaşkanlık İdare Sistemini de bir alt sistem olarak kabul edelim. Ama lütfen her iki sistemin de temel ilkeleri demokrasi, hukuk ve adalet olsun. Sadece bireysel hak ve özgürlüklerin korunduğu bir sistemin hür düşünen, düşündüklerini hiç korkmadan söyleyebilen özgür bir vatandaş olmak istiyorum.”
Prof. Dr. Ali SEYYAR
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi