Gazeteci-yazar Muhammet Binici, toplumun hassas ve tabu haline getirdiği bir konuya cesurca yaklaşarak, eşcinsellik meselesini derinlemesine ele alan kitabı “Ben Kimim? Silik Yüzlerin ve Kanadı Kırık Kuşların Hikâyesi” ile ses getirmeye devam ediyor. Binici, eşcinselliğin doğuştan gelen bir durum olmadığını ve psikolojik rahatsızlıklarla bağlantılı olduğunu eşcinsellerin itiraflarıyla gün yüzüne çıkarıyor.
Amerikan Psikiyatri Birliği’nin (APA) 1973 yılında aldığı “Eşcinsellik doğuştandır, psikolojik bir rahatsızlık değildir” kararı, yıllarca tartışma konusu olmuştu. Ancak, itiraflarda bulunan eşcinsellerin gerçek yaşam hikâyeleri, bu algıyı sorgulatarak tersine çeviriyor. Eşcinsellerin yaptığı itiraflar, yaşadıkları deneyimler, eşcinselliğin psikolojik ve çevresel faktörlerle şekillenebileceğini ortaya koyan bu itiraflar, toplumsal normları derinden sarsarak APA’nın kararını yeniden gözden geçirme ihtiyacını doğuruyor. Tıp tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edilen bu kararın aslında büyük bir yanılgı olduğunu gösteriyor ve eşcinsellik konusunda yerleşmiş tabuları yıkıyor. Bu süreç, geçmişte alınan kararın, bilimsel anlamda bir “kara leke” olarak tarihe kazındığını gözler önüne seriyor.
Karanlıktan Aydınlığa Yolculuk
Kitapta geçen hikâyelerden birisinde, Güneydoğu’da büyük deprem sonrası enkaz altında kalan bir eşcinselin, ölümle yaşam arasındaki ince çizgide sorduğu derin bir soru ile başlıyor: “Ben kimim?” Bu soru, kitabın ana temasını oluştururken, eşcinsellerin çocukluk travmaları, aile içi sorunlar ve toplumsal baskılarla nasıl bir kimlik karmaşasına sürüklendiğini gözler önüne seriyor.
Binici, kitabın ismini, yaşanan bu travmatik hayat deneyimlerinden ilham alarak oluşturduğunu belirtiyor: “Yedi yaşında yüzüm silindi, kanadım kırıldı” cümlesi, çocuklukta yaşanan acıların ve travmaların bir sembolü olarak kullanılıyor. Kitap, sadece bir ferdin değil, birçok insanın kendi kimliğini arayış hikâyesini anlatıyor.
Toplumsal Tabuları Yıkma Misyonu
Binici, bu kitabı sadece eşcinsellerin hikâyelerini anlatmak için değil, toplumda var olan yanlış algıları ve ön yargıları yıkmak amacıyla kaleme aldığını belirtiyor. Eşcinselliğin doğuştan olmadığını ve tedavi edilebileceğini ifade eden Binici, bu görüşünü hem eşcinsellerin itiraflarına hem de psikologlar, sosyologlar ve uzmanların katkılarına dayandırıyor.
Binici, kitabın temel amacının toplumu bilinçlendirmek ve doğru bilgiye ulaştırmak olduğunu ifade ederek şunları söylüyor: “Bu kitap sadece eşcinseller için değil, toplumda bu konuyla ilgili merakı olan herkes için önemli bir kaynak olacak. Psikologlar, sosyologlar, siyasiler, aileler ve bu konuda duyarlı herkes bu eserden faydalanabilecek.”
3T, 1B Teorisi: Modern Dünyanın Sessiz Silahı
Kitapta dikkat çeken bir diğer önemli nokta ise Binici’nin geliştirdiği 3T, 1B teorisi. Telefon, Tablet, Televizyon ve Bilgisayarın, modern dünyada insanları nasıl ruhsal bir çöküşe sürüklediği üzerinde duran yazar, bu teknolojik cihazların toplum üzerinde manipülatif etkiler oluşturduğunu belirtiyor. Özellikle gençleri hedef alan bu araçların, kişilerin asli fıtratlarına (kadın-erkek) aykırı düşünceleri (eşcinsellik) normalleştirdiğini, toplumsal bağları kopardığını ve insanları zihinsel bir karmaşaya sürüklediğini belirtiyor.
Binici, bu durumun madde bağımlılığı, kumar, eşcinsellik üzerine yönlendirmelerde büyük etkisi olduğunu ifade ederek, teknolojik bağımlılıkların, özellikle çocuklar ve gençler üzerindeki zararlı etkilerine geniş bir yer ayırıyor. 3T, 1B’nin, kişileri doğal cinsel kimliklerinden uzaklaştırarak, sanal dünyanın etkisiyle cinsel kimlik karmaşasına yol açtığını vurguluyor.
Gerçek İtiraflar ve Çarpıcı Hikâyeler
Kitap, eşcinsellerle yapılan yüzlerce röportaj ve belgesele dayanan gerçek hikâyelerle dolu. Binici, bu çalışmaları “Benim Ailem” belgesel serisinin bir uzantısı olarak nitelendiriyor. Belgesele katılan 11 kişinin yaşanmış hikâyeleri, toplumda var olan önyargıları ve tabuları yıkmaya yönelik bir adım olarak sunuluyor.
Binici, kitabında sadece erkeklerin hikâyelerine yer verilmediğini, ilerleyen bölümlerde kadınların da bu konudaki deneyimlerini aktaracağını belirtiyor. “Bu sadece belirli bir cinsiyetin değil, tüm toplumun sorunu. Bu yüzden, erkek ve kadın olarak her iki cinsiyetin yaşadığı zorlukları ve mücadeleleri ele almaya devam edeceğiz.” diyerek, kitabın gelecek serileri hakkında ipuçları veriyor.
Karanlıktan Aydınlığa Bir Umut Işığı
“Ben Kimim? Silik Yüzlerin ve Kanadı Kırık Kuşların Hikâyesi” sadece bir kitap değil, toplumsal tabuların yıkılmasına ve eşcinsellik konusundaki yanlış algıların düzeltilmesine yönelik bir çağrı niteliğinde. Binici, bu karanlık dünyadan çıkış yollarını ve toplumsal iyileşme için atılması gereken adımları detaylıca anlatıyor. Kitap, cesur ve içten hikâyeleriyle, sadece bir kişinin değil, bir toplumun yeniden doğuşuna, kurtuluşuna katkı sağlamayı hedefliyor.
Muhammet Binici’nin bu etkileyici eseri, eşcinsellerin gerçek yaşam hikâyelerinden gelen itiraflarla toplumun her kesiminde yankı uyandırıyor. Eser, eşcinselliğin doğuştan değil, yönlendirmeler sonucu ortaya çıkan bir psikolojik rahatsızlık olduğunu, tedavi ve terapi ile iyileşmenin mümkün olduğunu eşcinsellerin itiraflarıyla ispatlayarak bu problemin çözümü olmadığına inandırılan aileler ve gençlere umut ışığı oluyor. Yitip gitmekte olan aileler için karanlıktan aydınlığa bir yol sunuyor.
Kitabın Adı Neden
“Ben Kimim? Silik Yüzlerin ve Kanadı Kırık Kuşların Hikâyesi.”?!
Derin bir karanlık çökmüş gökyüzüne.
Güneydoğu’nun sakin köşelerinde, milyonlarca insanı hedef alan bir deprem, hayatları alt üst etmiş. Işıklar sönmüş, karanlık her yeri sarıp sarmalamış. Soğuk, kemikleri buz kesmiş.
İşte tam da bu karanlık gecede, bir eşcinsel göçük altında sıkışmış, yardım çağrıları apartmanın yıkılmış enkazı altında yankılanmakta. Ölüm ve yaşam artık ince bir çizgi ve burnunun dibinde, İçinden acı dolu bir çığlık yükselir: “Ben kimim?”
O, bir zamanlar masum bir çocuktu. Yüzünde, yaşamın umut dolu gülümsemesi vardı. Ama bir gün, 7 yaşında, karanlık bir gölgenin içine düştü. Ağabeyinin ellerinde kayboldu, ruhu paramparça oldu. Enkazın altındayken “Yedi yaşında yüzüm silindi, kanadım kırıldı,” diye fısıldar, içi buruk bir hüzünle. Gökyüzüne uzanırken duaları, titreyen dudaklarından dökülen sözler yürekleri dağlar: “Rabbim, böyle bir ölüm istemiyorum,” diye yalvarır. ” Bana bir fırsat ver, kaybolan kimliğimi bulayım. Kırık kanatların pansumanı için, sessiz çığlıkların duyulmasına yardım edeyim. Bana bir fırsat ver, karanlıkları aydınlığa çevireyim,” diye yakarır.
İşte bu yüzden bu kitabın adı: “Ben Kimim? Silik Yüzlerin ve Kanadı Kırık Kuşların Hikâyesi.”
Bir umut ışığı olabilmek için…
Bu kitapta özetle ne anlatıyorsun?
Binici, yaptığı çalışmaları şöyle anlatıyor: “Dünyada tabu haline getirilen, netameli bir konu olan eşcinsellik, yine eşcinsellerin itiraflarıyla birlikte tersyüz oluyor. Konuşulmayan ve yazılmayan bu meseleyi tüm detaylarıyla ele aldık. Zaman zaman engellemeler ve tehditlerle karşılaşsak da, bu konunun en ince ayrıntısına kadar gündeme gelmesi önemliydi. ‘Benim Ailem’ belgeselinde olduğu gibi bu kitabımızda da bu tartışmalı mesele, ezberlerin bozulacağı gerçeklerle büyük bir çığır açacak ve tabular bir bir yok olacak. Bu kitap sadece yüzlerce eşcinselin değil, aynı zamanda bu konuyla ilgili alanında uzman akademisyenlerin katkılarıyla oluşturuldu. Psikologlar, sosyologlar, siyasiler, aileler ve duyarlı herkes için bu eserin önemli bir kaynak olduğunu düşünüyorum.”
Sonuç olarak, bu kitap tabu haline getirilen eşcinsellik konusunu gerçek ve yaşanmış hikayelerle ele alarak, Eşcinselliğin doğuştan olmadığını psikolojik bir rahatsızlık olduğunu, eşcinsellerin baskılanan asli fıtratlarına tedavi ve terapi ile iyileşerek kavuşabileceklerini eşcinsellerin itirafıyla ispatlıyor.
Ayrıca “Ben Kimim, Silik Yüzlerin ve Kanadı Kırık Kuşların Hikâyesi” adlı bu kitap, günümüzdeki en büyük tehlikelerden birine parmak basıyor: 3T, 1B – yani Telefon, Tablet, Televizyon ve Bilgisayarın insanların ruhunu ele geçirmesi. Bir toplumun nasıl yönlendirildiği ve nasıl ifsat edildiği, bu modern silahın nasıl kullanıldığına dair çarpıcı örneklerle anlatılıyor.
Madde bağımlılığı, teknoloji bağımlılığı, kumar bağımlılığı gibi sorunlar, bu karanlık dünyanın birer yansıması. Çocuklar, gençler, kadınlar, yaşlılar… Herkesin hayatında 3T, 1B’nin etkisi var. Bu bağımlılıklar, toplumda suça karışma olaylarının artmasına da sebep oluyor.
Ancak bu kitap sadece tehlikeleri değil, aynı zamanda çözüm yollarını da sunuyor. Bu karanlık dünyadan nasıl çıkılacağını anlatıyor. Toplumun yeniden doğuşu için umut ışığı olmayı hedefliyor.
Türkiye’de yaşayan eşcinseller mi bunlar? Hepsi kurtuldu mu?
Dünyanın her köşesinden ve Türkiye’nin her ideolojisinden insanlar, bu sorunla karşı karşıya. Bu ateş, sağcıdan solcuya, Kemalistten İslamcıya kadar herkesin evine ideolojik görüş ayırmaksızın düşmüş durumda. Bu, sadece belirli bir kesimi değil, tüm toplumu etkileyen evrensel bir sorun. İşte bu yüzden, bu durumu anlamak ve çözmek için tüm toplumun bir araya gelmesi ve dayanışma içinde olması gerekiyor.
Türkiye’de ve yurt dışında yaşayan eşcinsellerin hikâyeleri, sadece yaşadıkları zorlukları değil, aynı zamanda içlerindeki cesareti ve direnişi de yansıtıyor. Yüzlerce eşcinselle yapılan röportajlar ve belgesel çalışmaları, toplumda var olan tabuları ve ön yargıları yıkmaya yönelik güçlü bir adımı oluşturdu.
“Benim Ailem” belgeselinde konuşan 11 cesur, gerçek hayat hikâyeleriyle, içlerinde taşıdıkları zorlukları ve mücadeleyi anlatıyor. Bu bağlamda Benim Ailem Belgeselindeki İtiraflardan yola çıkılarak neşredilen bu kitap, sadece belgeselde yer alan hikâyeleri anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumun gözlerini açmaya, ön yargıları yıkmaya ve bu gençlere el uzatarak onları bu bataklıktan kurtarmaya yönelik güçlü mesajlarla doludur. Bu kitap, sadece bir hikâye derlemesi değil, aynı zamanda iyiden güzelden yana asli fıtrata bir dönüşümün ve kabulün bir ifadesidir. Her satırında içtenlik ve cesaret yüklü olan bu eser, yaşanan zorluklara rağmen umudu ve iyileşmeyi temsil ediyor ve Eşcinselliğin doğuştan olmadığını psikolojik bir rahatsızlık olduğunu, eşcinsellerin baskılanan asli fıtratlarına tedavi ve terapi ile iyileşerek kavuşabileceklerini eşcinsellerin itirafıyla ve gerçek hayatlarıyla ispatlıyor.
Dediğim gibi Şimdiye kadar yüzlerce eşcinsellerle konuştuk, röportaj yaptık. Hatta Yurtdışından bir eşcinsel vardı ki hiç unutmuyorum. “ben evladı-ı Fatiha’nım diyordu.
https://www.youtube.com/watch?v=tCpSs3VFtMk
Bu gerçek yaşanmış hikâyeleri “Benim Ailem” Belgeselinde 11 tanesini deşifre ettik. 9’unu belgesel formatında yayınladık. Kitabımızda yer verdiğimiz ve yıllardır takip ettiğimiz gerçek hayat hikâyeleriyle ve itiraflarıyla tabuları yıkan bu eşcinseller iyileşti.
3T, 1B Nedir? Eşcinsellikle alakası nedir?
3T, 1B; yani Telefon, Tablet, Televizyon ve Bilgisayar, günümüzde insan hayatının vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş teknolojik cihazlardır. Ancak, bu cihazların insanlık üzerinde manipülatif etkileri oldukça derindir.
Bu cihazlar, maalesef amaçları dışında insanlık üzerine adeta bir silah gibi kullanılıyor. Hem de en tehlikelisinden. Bu tehlikeli silahla; insanları sosyal bağlardan uzaklaştırarak ve gerçek dünyadan kopararak yapıyorlar. Sanal dünyaya fazla zaman harcanması, gerçek ilişkilerin zayıflamasına ve toplumsal izolasyonun artmasına bu güçlü ve tehlikeli silah olan 3T, 1B neden oluyor. Aynı zamanda, sürekli olarak sunulan içeriklerle bilinçaltımıza yönlendirilen mesajlar, düşünce ve davranışlarımızı etkiliyor insanları insanlıktan çıkarıyor.
“Manipülatif etkileri neler olabilir?” diye sorarsanız. İnsanları tüketim kültürüne sürükler, yüzeysel ilişkileri teşvik eder, dikkat dağınıklığına yol açar, beyin hücrelerini öldürür ve hatta her türlü bağımlılık oluşturarak ruhsal sağlığı olumsuz etkiler. Bu cihazlar, kitleleri kolayca yönlendirebilen ve kontrol edebilen güçlü bir araç(silah) haline gelmiştir. Maalesef sağlıklı insanlara eşcinsel olduğu düşüncesi bu silahla (3T,1B) hala her gün pompalanmaya devam etmektedir.
Ancak, bu olumsuz etkilerin yanı sıra, teknolojik cihazlar insanlığa birçok fayda da sağlamaktadır. Önemli olan, bu teknolojilerin kullanımını bilinçli bir şekilde yönetmek ve insanlığın gelişimine pozitif katkılar sağlamak için onları doğru şekilde kullanmaktır.
Maalesef bu cihazları üreten geliştiren ve insanların tüketimine sunan biz olmadığımız olamadığımız bu uğurda çaba sarf etmediğimiz için kobay olmaktan öteye gidemiyoruz.
Doğuştan Gelen Bir Hastalık Değilse Eşcinsellik Nasıl Oluşur? Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Eşcinsellik nasıl oluşur sorusuna cevap verecek olursak.
Çevresel faktörler, özellikle aile içi dinamikler, ebeveynlerin rol modelleri ve çocukların yaşadığı taciz tecavüz gibi deneyimler, ensest ilişkiler eşcinsel kimlik gelişiminde önemli bir rol oynar. Ebeveynlerin tutumları, aile içindeki iletişim tarzı, ailede yaşanan stres veya travmalar gibi faktörler, çocukların cinsel kimliklerinin “cinsel kimlik karmaşası” düzeyinde etkiler ve doğal oluşumunu etkileyebilir.
Bu noktada, 3T, 1B yani Telefon, Tablet, Televizyon ve Bilgisayar gibi teknolojik cihazlar da devreye girer. Bu cihazlar, çocukların aile içindeki etkileşimlerini azaltır ve onları sanal dünyanın zehirli dünyasına çeker. Bu durumda, çocuklar gerçek hayattan uzaklaşır ve sanal ortamın etkisine daha fazla yönlendirmeye maruz kalan hedefler haline gelirler.
Bu teknolojik cihazlar, genellikle heteroseksüelliği asli fıtratı yok sayıp homohobiyi (eşcinselliği) normal olarak kabul eden görüşleri ve aile yapılarını yansıtan içeriklerle doludur. Bu da, çocukların asli (kadın/erkek) cinsel kimliklerini anlamalarını ve kabul etmelerini zorlaştırabilir ve asli fıtratlarının tersine düşünmelerini tetikler. Ayrıca, çocuklar bu içerikler aracılığıyla ailelerinden gelen asli fıtratların (kadın-erkek) dışında ki kimliklere yönlendirmeye çalışırlar. Cinsiyetsiz topluma kapı aralamak için bütün algıları üretir kendilerinin oluşturdukları ve adını LGBTİ+Q gibi harflerle ifade ederek oyunun anlaşılmaması için kullanırlar ve bu harflerden farklı bir cinsel kimlik olarak oluşturdukları kişileri anlamak ve kabul etmek konusunda toplumun her kesimini zorlarlar. Yanlış bilgileri beyinlere pompalayarak bedenleri ve ruhları ele geçirmeye çalışırlar.
Sonuç olarak, çevresel faktörler ve teknolojik cihazlar (3T 1B), ebeveynlerin rol model kaymalarını etkiler ve çocukların eşcinsel kimlik gelişimini olumsuz yönde tetikler. Bu nedenle, “Eşcinsellik bir aile hastalığıdır” demek, aslında bu faktörleri göz önünde bulundurarak yapılan bir tespittir.
Tedavi ve terapi yöntemlerini eşcinsellerin gerçek yaşamlarından kesitlerle nasıl iyileştiğini ve çözüm önerilerimizi yine eşcinsellerin itiraflarıyla kitabımda detaylandırdım. Bu sebeple daha iyi anlaşılması için “Ben Kimim? Silik Yüzlerin ve Kanadı Kırık Kuşların Hikâyesi adlı bu eserimizi 8 yıl boyunca kitaplaştırdık. Sizden isteğim, bu eseri okumanız ve derinlemesine keşfetmenizdir.! J
Neden Sadece Erkekler Var Eşcinsel Örneklerde, Kadınlar Arasında Da Yaygın Değil Mi?
Yaygın olmaz mı hem de çok yaygın. “Benim Ailem 1” serisinin ilk kitabı olan “Ben Kimim? Silik Yüzlerin ve Kanadı Kırık Kuşların Hikâyesi”, “Benim Ailem” belgeselinin ilk dört bölümü ve yayınlanacak olan 9. Bölümündeki gerçek hikâyelerden derlenerek kitaplaştı. “Benim Ailem” serisinin diğer kitaplarında diğer cinslerin yaşadıkları problemleri ve iyileşme sürecine de odaklanacağız. Unutmayın, ahlakı çökerten bir terör örgütü haline gelen bu ideolojik yapı, ideolojik farklılık ve cinsiyet ayırmıyor ve zehirli bir örümcek gibi tüm sağlıklı insanları ilmek ilmek ördüğü bu eşcinsellik batağına çekiyor.
Eşcinselliğin Gey Ve Lezbiyenlikten Farkı Ne?
Eşcinsellik tanımını çeşitli olarak yapılsa da eşcinsellik aslında “anormal eş” seçimidir. Şimdiye kadar eşcinsellerin yaptığı itiraflarda fark ettiğim bir şey var: Bu anormal eş seçimi her zaman fiziksel bir boyutta tezahür etmiyor. Zihinsel bir hastalık olarak, hiçbir fiziksel birliktelik yaşamayanlar dahi bu hastalığı zihinlerinde üretebiliyorlar. Zihinlerinde atamadıkları fikirlere kapılıp, hemcinslerine ilgi duyabiliyorlar. Bu durum, içsel bir çatışma ve kargaşa oluşturuyor, çünkü toplumun beklentileriyle kendi hislerini uyumlu hale getirmekte zorlanıyorlar. İşte bu durum onlar için bedensel ya da zihinsel fark etmez normal olmayan kendilerinin de onaylamadığı bir işi yapıyorlar.
Eşcinsel onaylanmayan bir birliktelik olarak tanımlandığı için bu durumu LGBT çok iyi biliyor bu sebeple en nefret ettikleri kelime “eşcinsel” kelimesi ve tanımıdır.
Ama LGBT öyle mi? Sokakta yüzlerce kişiye sordum. LGBTiQ+ kavramının derinliğini anlama
eksikliği bulunmaktadır. Önce açıklayalım isterseniz;
L – Lezbiyen: İki kadının cinsel ilişkisi.
G – Gey: İki erkeğin cinsel ilişkisi.
B – Biseksüel: Hem kadınlarla hem de erkeklerle aynı anda cinsel ilişki.
T – Trans: Ameliyat ile erkeğin kadın, kadının erkek olması ve cinsel ilişkileri
İ – İnterseks: Güya hem erkek hem de kadın cinsiyet özelliklerine sahip olan kişiler.
Q – Queer: Cinsel kimlik veya yönelimde belirli sınırların dışında olan kişiler (sapkın ilişkide sınır tanımayanlar).
+ – : Aklınıza gelen bütün cinsel kimlik ve yönelim çeşitlerini ifade eder ve sapkınlıkta sınır tanımaz.
Bitmedi daha devamı var!..
Mesala;
Pedofili: Ergenlik dönemine girmemiş bir çocukla ya da çocuklarla cinsel birliktelik olarak tanımlıyorlar ve Hollanda’da bir zamanlar bunun partisini dahi kuruyorlar.
Zoofili: Hayvanlarla cinsel ilişki.
İşte bu kavramlar, LGBT olarak kullanıldığında özellikle gençler arasında havalı bir algıya sahip olduğu ve bir tür moda akımı gibi görüldüğü yaptığımız araştırmalarla sabittir ve artık herkes tarafından da bilinmektedir. 3T 1B, medya, basın ve diğer iletişim araçları, LGBTiQ+ bireyleri sıklıkla toplumun kahramanları, yardımseverleri ve iyilik melekleri olarak tanıtarak, insanların zihinlerini bu yönde etkilemekte ve kodlamaktadır. Bu sebeple topum tarafından bilinmeyen harfler ya da tanımlar semboller kullanılmamalı toplumun anlayacağı bir dil geliştirilmelidir biz bu eserimizde tüm toplumumuzun anlayacağı ve yine bu durumdaki hastaların içsel olarak adlandırdıkları anormal ilişkiler anlamına gelen “EŞCİNSEL” tanımını kullandık.
Bu sebeple “LGBT DEĞİL! EŞCİNSEL!” diyoruz!..
Bu Karanlık Düzenin İçinde Ümit Var Mı?
Olmaz mı? En başta yüce Rabbimiz tarafından Müslüman’a umutsuzluk haram kılınmıştır. “Ben Kimim? Silik Yüzlerin ve Kanadı Kırık Kuşların Hikâyesi adlı kitabımız, her daim bir umudun olduğunu ve karanlıktan aydınlığa nura ulaşanların hayat hikâyelerini işte bu yüzden paylaşıyor. Çünkü karanlık her zaman kalıcı değildir. İçinde bulunduğumuz zorluklar, aslında bizi aydınlığa doğru yönlendiren birer işarettir. Bu gerçek hikâyeler, umutsuzluğun içinde bile umudu görebilmemizi sağlayarak eşcinselliğin doğuştan olmadığını psikolojik bir rahatsızlık olduğunu, eşcinsellerin baskılanan asli fıtratlarına tedavi ve terapi ile iyileşerek kavuşabileceklerini eşcinsellerin itirafıyla ispatlıyor. Bu durumda olanlar için bundan daha güzel bir umut olur mu?
Bir Sonraki Kitabın Konuları Ne Olacak?
Bir sonraki kitabımızda, “Benim Ailem” serisinin 2. kitabıyla devam edeceğiz, inşaAllah. Yine tabuları yıkan bu itiraflar devam edecek. Trans ameliyatlar ile yok olan hayatlara ve biten ömürlere geniş bir çerçeve açacağız. Ancak bununla birlikte, toplum üzerindeki algı mekanizması da deşifre edilecek. Madde bağımlılığı, kumar bağımlılığı, 3T 1B teknoloji bağımlılığı gibi konular üzerinde derinlemesine durulacak. Ayrıca, aileler, çocuklar, gençler ve nesil üzerine yeni kitaplarımız da olacak. Bu kitaplarımız, toplumun kurtuluşuna vesile olacak daha fazla anlam ve duygu dolu bir içerik sunacak İnşaAllah.
MİRATHABER.COM
Rio’da uzlaşma için görüş birliği sağlanamadı. Toplantı sonrası Rio’da başarısız bir darbe girişimi oldu. Dünyayı…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…