islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4764
EURO
36,4423
ALTIN
2.951,48
BIST
9.375,01
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

ETKİLEDİĞİM VE ETKİLENDİĞİM KİŞİLER

ETKİLEDİĞİM VE ETKİLENDİĞİM KİŞİLER
16 Ağustos 2023 10:00
A+
A-

Nevzat Yalçıntaş / Minberi Yücelten Alim

Ana hatları ile İslâmı iyi bilen ve genel kültürle donanımlı olup hayatın içinde yaşayan mesela bir akademisyen, siyasetçi veya idareci kişinin görüşleri / beğenisi bu vasıfları taşımayan onlarca hatta yüzlerce kişinin görüşleri ve beğenisinden daha önemlidir.

Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim‘de her bir canlı türünü ve aynı iman ve yaşam birliği içindeki insan topluluğunu Ümmet olarak nitelediği gibi bir tek kişi olan İbrahim Peygamberi de Ümmet olarak vasıflandırır.

İbrahim Allah’ı birleyen ve Ona itaatkâr olan bir Ümmet’ti. O,

Allah’a ortak koşanlardan değildi.” (el-Nahl 16/121)

Bunun bir anlamı da bir kişinin bir topluma denk olabileceğidir.

Cuma Cemaatimiz Renkliydi, Nevzat Hoca İse Başkaydı

Cemaatimizden Cuma ve de Cuma dışında vakit namazlarına katıldıkları için kendileriyle temas ettiğimiz kişiler vardı. Bunların bir kısmı esnaf/ tüccar, bir kısmı da sırtında yük taşıyarak nafakasını kazanan, ama kulluğunu müdrik gurbetçi hamallardı. Milli Türk Talebe Birliği ile irtibatlı olan, İlim Yayma Cemiyeti’nin ve İlim Yayma Vakfının Vefa’daki Talebe yurtlarında kalan üniversiteli gençlerimiz de çevremizdeydi. İlgi görüyorduk, onlar tarafından besleniyorduk ama onların alakası yeter derecede ufuk açıcı ve çalışma şevkimizi kamçılayıcı değildi.

Nevzat Yalçıntaş Etkilendiğim ve Kendisinden Güç Devşirdiğim Hocamızdı

Genç yaşımda etkileyebildiğim ve de kendisinden etkilendiğim önemli bir büyüğümüz Nevzat Yalçıntaş’tı. Nevzat Bey Hocamız İstanbul İktisad Fakültesinde Profesördü. Genç bir ilim adamıydı. Benim Süleymaniye Camii’nde görev yaptığım 1970-1981 yılları arası dönemde Nevzat Beyin benzeri ilim adamlarımız çok çok azdı. Benim için de çok farklıydı. Ondan ve Prof.Dr. Sabahattin Zaim Hocamızdan gördüğüm manevî destek beni yüreklendirici olmuştur.

Sosyal Planlama Daire Başkanıydı

Hocamız bir ara Devlet Planlama Teşkilatı’nda Sosyal Planlama Daire Başkanlığı görevini yürütüyordu. Bu görevi sırasında bir Cuma günü bana söylediği onurlandırıcı sözleri nakletmeden, Yüksek İslâm Enstitüsü’nde öğretim görevlisi olan akademisyen hocanın tavrına dikkatinizi çekmek istiyorum.

Peygamberimizin İnsana Saygısını Anlatıyordum

Peygamberimizin insana saygısı ve tevazuunu konu alan bir hutbe sunuyordum. Şöyle bir örnek de vermiştim:

Peygamberimiz, sahâbileriyle birlikte iken gördüğü bir cenaze için ayağa kalkar. Ona, o bir Yahudi ölüsüydü, derler. Şöyle buyurur:

O da can taşıyan bir insan değil miydi?

Bütün insanlığa Nebi/Resûl olarak gönderilmiş Peygamberimizin en güzel kıvamda yaratılmış olan insanın, insanlık değerine vurgu yapan ifadeleri onun yüceliğinin kanıtıydı.

Bu olaydaki ihtişamı algılayamayan akademisyen bir öğretim üyemiz sarığım başımda ve cübbem sırtımda iken yanıma geldi. Takdiri geçtik, görgü kurallarından yoksunluğunu yansıtan bir ifadeyle sorgularcasına sordu: –Naklettiğiniz bu olayı hangi kaynaktan aldınız?

Onun için önemli olan, algılayamadığı olayın ihtişamı değil, kaynağıydı. Müslim’in Sahihi’nden aldığımı söyleyince söyleyecek bir söz bulamadı, ama kendisinde mahcubiyet hali de göremedim.

Hutbe ilmiydi, sunum güzeldi, hatip gençti, duaya, ilgiye ve manevî desteğe ihtiyaçlıydı. Yüreklendirici ifadeler kullanılamaz mıydı?

Şimdi Nevzat Hocamızın çalışma azmimi bileyen ve nefsime güveni artıran zımnî övgüsüne geçebiliriz.

Hocamızın İnceliği ve Takdirkârlığı

Aradan yarım asra yakın bir zaman geçti, bugünkü gibi hatırlıyorum. Bir Cuma namazı sonrasında camide ayakta sohbet ederken hocamız bana şöyle dedi:

Hocam! Biliyorsun ben Ankara’da Devlet Planlama Teşkilatı’nda Sosyal Planlama Dairesi Başkanıyım. Cumayı Süleymaniye Camii’nde kılmak ve hutbenizi dinleyebilmek için işlerimi ayarlayarak İstanbul’a Cuma günü erkence dönüyor, önce İktisad Fakültemize uğruyorum. Oradaki arkadaşlarımızı da size yönlendiriyorum ve birlikte camiye geliyoruz.

Bu ifadeler genç hatibi onurlandırmaz, kendisine güven duyarak çalışmasını sağlamaz mıydı?

Söyledikleri bu kadar da değildi. Hocamız kendi fakültesinde başarılı bulduğu ve önemsediği bir akademisyene söyleyemeyeceği övgüleri bir Cuma sonrasında bizim için şöyle dile getirdi:

– Senin Minberdeki başarın, fakültemizdeki altı kürsünün başarısına denktir.

İlişkilerimiz Cuma Namazlarına Has Değildi

Hocamızla ilişkilerimiz yalnızca Cuma namazlarına münhasır değildi. İktisad Fakültesi Süleymaniye Camii’ne çok çok yakın olduğu için dersleri sonrasında namaz kılmak için camiye geldiği olurdu. Ayak üstü de olsa sohbet ederdik. Güvenilir bulduğu için olacak bir ikindi sonrasında bana sır verircesine şöyle demişti:

-Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin iki büyük ve de önemli kurumu vardır. Bunlar Ordu ve Diyanet’tir. Bu iki kurumda nefes alış verişler bile takip edilir.

Hocamız, yaptığı görevleri sebebiyle Devlet kurumlarını ve önem sıralarını iyi bilir olsa gerektir. Bana bu tespitini aktarmasını, beni bilinçlendirerek korumak istemesi olarak görüyorum.

Benim İmam-Hatiplik dönemimde bir ara (1975) TRT Genel Müdürlüğü yapan hocamız 21. ve 23. Dönem’de de milletvekilliği de yapmıştı. Hocamızla dostluğumuz fasılalı da olsa 2016 yılında ölümüne kadar devam etti. Ben onu, İslâm’ı ana hatlarıyla bilen, bilge bir İstanbul Beyefendisi olarak tanıdım. Rabbim mekânını Cennet eylesin.

İki Büyük Devlet Kurumu, Ordu ve Diyanet

Hocamızın Diyanet’i devletin seküler/laik yapılı en büyük iki kurumundan biri olarak nitelemesi çok doğru bir tespittir. Ben İmam Hatip olarak 12 yılı Süleymaniye Camiinde olmak üzere 17 yıl Diyanet’e bağlı resmi görevde bulundum. İmam-Hatiplik dönemimde üç ciltlik İslâm Nizamı, İslâm’da Batıla Benzemenin Hükmü , Allah’ın Resûlü’nden Hayat Düsturları ve İslâm’a Göre Cinsel Hayat isimli kitapların yazarı olarak başarılı bir memuriyet hayatım vardı. İslâm’ı bir hayat nizamı olarak algıladığım ve algılatmaya çalıştığım için hiçbir zaman takdir edilmedim. Üstelik art arda sürgünlere maruz kalarak istifaya mecbur edildim.

Hocamızın tespitinden, izlenimlerimden ve maruz bırakıldığım zulümlerden hareketle, Diyanet’in dıştan görülmeyen laik özelliğine dikkat çeken makaleler de yazdım. Bu makalelerden birinin linkini vermekle yetiniyorum. https://www.yeniakit.com.tr/haber/ordu-ve-diyanet-311439.html

(DEVAM EDECEK)

YARIN: SABAHATTİN KIRKAN/GENÇ MÜHENDİSLER

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.