Şaban Doğan
Jakoben laik sistemin bizlere armağanı olarak gördüğüm “Allah ile kul arasına hiç kimse giremez” cümlesi veya anlayışı öyle kabak tadı verdi ki, artık işin suyu iyice çıktı.
Dini yaşantıyı gereksiz gören, İslam dininin emir ve yasaklarını çağdışı görerek hayatını Seküler ilkelere göre dizayn etmeyi ilericilik ve batıcılık olarak telakki eden anlayışa sahip olanların sıkışınca “Allah ile kul arasına kimse giremez” cümlesinin arkasına sığınması, gerçekten hezeyan haline dönüştü.
Ey Jakoben Laikler!
Tamam o zaman, Allah ile kul arasına kimse giremez ise, Müslüman’ca yaşamak isteyen insanların üzerinden elinizi ve eteğinizi çekin lütfen. Bu anlayışı gerçekten savunuyorsanız, “başörtüsü veya türban bir siyasi semboldür” diyerek, (ki olabilir) Müslüman’ca yaşamak isteyenlere yıllarca neden saldırdınız ve de saldırıyorsunuz?
Madem Allah ile kul arasına kimse giremez, Peygamberimiz (sav)’in sünneti seniyesini hayata geçirebilmek, ibadetlerinde konsantrasyonunu daha iyi sağlayabilmek adına sakal bırakanları, sarık takanları neden hor ve hakir görüyorsunuz? Böyle insanları gördüğünüzde “Haydi Arabistan’a” diyerek saçmalayabiliyorsunuz. Bunun çağdışı olduğu yaygarasını basarak, insanları neden kutuplaştırıyorsunuz?
Sizler cami de bile, mihrap, minber ve kürsüden okunan ayetleri hazmedemediniz. Böyle bir hazımsızlık var sizde. Mesela hutbe irat ederken Diyanet İşleri Başkanı, lutilik hakkında ayet okuduğu zaman bile kıyameti koparıp Ali Erbaş Hocayı, sosyal medyada linç etmeye çalıştınız.
Madem Allah ile kul arasına kimse giremez, ekserisi Müslüman olan ve ibadete açılmasından büyük sevinç duyduğu Ayasofya camii ibadete açıldığında, neden karşı çıktınız ve yaygarayı kopardınız?
O zaman ben size söyleyeyim neden karşı çıktığınızı… Siz “Allah ile kul arasına kimse giremez” diyerek kendi gizli emellerinizi açığa vurmak istiyor, yüce rabbimizin emrettiği dini değerler nefsinize ağır geldiği için de kafanıza göre kurguladığınız dini(!) yaşamak istiyorsunuz. Bizim için emin olun sakıncası yok. Çünkü rabbimiz “Sizin dininiz size, bizim ki bize” buyuruyor. Dolayısıyla biz sizin din adına yaptığınız hataları, bir görev ve sorumluluk bilinci içinde sizlere hatırlatırız ama sizin yaptığınız gibi de kimseye“Doğrusu bu, böyle yaşayacaksınız” dayatmasında bulunmayız.
Biz çok iyi biliyoruz ki, insanın yaratılış kodları vardır ve bu kodlara en uygun frekansta İslam’dır. Bizler Kur-an’ın ve Peygamberimiz (sav)’in vefalı yol arkadaşlığına talibiz. Bunu istiyor ve Kur’an ve sünnet ikliminde yaşamak istiyoruz. Vahyin insana, var olma bilinci giydirdiğine inanıyor, “Ben varım ve başıboş yaratılmadım” inancını taşıyoruz. Kısacası biz, Müslüman’ız ve Müslüman gibi yaşamak ve Müslüman’ca da ölmek istiyoruz.
Siz ise kendi nefsinize uyarladığınız dini yaşama noktasında serbest olmanıza rağmen, bununla yetinmiyor, bizim gibi yaşamak zorundasınız dayatmasında bulunuyorsunuz.
Mesela dini hassasiyeti olan insanlar çeşitli sebepler ile beş vakit namaz kılamasa bile namazın varlığını ve yüce rabbimizin emri olarak gördüğünü söylerken siz, “benim kalbim temiz namaz kılmaya ihtiyacım yok” diyebiliyorsunuz.
Mesela biz, Peygamberimiz (sav)’in gösterdiği hayvanlar üzerinden kurban kesme hassasiyeti gösterirken siz, kurban kesmeye gerek yok bir yardım kuruluşuna para yardımı da yapılabilir veya tavuk veya balıktan da kurban olur, diyebiliyorsunuz.
Mesela siz, hiç gereği ve anlamı yokken Resul ve Nebi olan Peygamberimiz’i (sav) ile son dönemde yaşamış ve Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Kemal Atatürk’ü mukayese etmek gibi bir saçmalığı yapabiliyorsunuz.
Ramazan ayı geldiğinde dini hassasiyeti olan insanlar oruç gibi muhteşem bir ibadetin heyecanını yaşamak için uğraşırken siz, belki de bu heyecanı kırmak ve gölgede bırakmak adına, “Oruç tutmaya gerek yok onun yerine fakirlere fidye dağıtırım yeterli” diyebiliyor ya da kendinizce bin bir hastalık icat ederek oruç ibadetini öteleyebiliyor, diğer taraftan da “Tutuyorsanız bana mı tutuyorsunuz? Allah ile sizin aranızda” deyip açıktan oruç yiyerek saygısızlıkta sınır tanımayabiliyorsunuz.
Örnekleri çoğaltmak gerçekten mümkün….
Tüm bu söylediklerinize karşı çıkılınca da “Allah ile kul arasına hiç kimse giremez” cümlesine sığınma kurnazlığı gösterebiliyorsunuz.
Tamam, o zaman… İslami değerleri Kur’an ve Sünnet ikliminde yaşamak isteyen ve yüce rabbiyle frekansını ve bağlantısını kurmak isteyen insanların Allah ile arasına, saçma fikir ve düşünceler ile neden girmek istiyorsunuz ki?
Çıkın Allah ile aramızdan! Müslümanların yüce rabbimiz ve Peygamberimiz (sav) ile arasında kurduğu frekansı bozmak veya bozmaya çalışmak, sizin gibi jakoben laikliğe sığınanlara yakışıyor.
Selam, saygı ve muhabbetlerimle…