Yüce rabbimizin insan hayatına koymuş olduğu anlam ve değeri, insan bizzat kendi eliyle anlamsızlaştırdı ve değersizleştirdi…
Rengârenk güller ile bezenmiş mis gibi kokan bir yolu ve istikameti bırakarak, pisliklerin olduğu, çok berbat kokan yollarda istikametsiz bir şekilde seyrüsefer eylemeyi tercih etti…
İnsan öyle alıştı ki o batıl yola, artık ne pislikleri görüyor gözü, ne de pis kokuları alıyor burnu…
İnsan, dünya ve dünyalıklar uğruna neslini bile kaybetmeyi göze aldı. Evlatlarının batıl yolda helak olmasını bile önemsemedi… Maalesef önemsemiyor da…
Eğlence, özgürlük, kadın hakları, hayvan hakları, çevre sevgisi gibi argümanlar ile öyle geldiler ki üzerimize, anlayamadık düştüğümüz gayya kuyularını… Bir de bunları Moda ve müzik ile desteklediler de aldılar bizi bizden… Kopardılar bizi kuvve-i maneviyemizden. Geride elimizde ne kaldı demeyin, çünkü hiçbir şey kalmadı!
Manevi duygular atılınca bir tarafa, kaldık bin bir bela ile baş başa…
Hastanelere, 12 ila 19 yaş arası dört yüz bin kız evladımız erkek olmak için başvurmuş… Kimin umurunda? Herkes özgür ve özgürlük bize modernizm(!) getirecek ya…
Cerrahpaşa’ya iki bin yedi yüz erkek evladımız kadın olmak için başvurmuş… Kimin umurunda? Nasıl olsa seküler hayatın dibine vurmuşuk ve de LGBT denilen hain planın içine düşüvermişik…
Ne gam ne keder?
Ey seküler hayat, gölgende bize de bize de yer ver!
Evlatlarımızın bir kısmı ateist olmuş bir kısmı deist… Diğer kısmı da deist ve ateist olmaya namzet… Olsun dünya dönüyor ya gerisi önemli değil… Hayat özgürlükler(!) içinde devam ediyor. Müslümanız ama özgürüz elhamdülillah…
Hem de ne özgürlük!
Açık saçık giyinmede özgürüz, konuşmada özgürüz, yalan söylemede özgürüz, gıybet etmede özgürüz, içki içmede özgürüz, zinaya gitmede özgürüz… Özgür de özgürüz vesselam…
Toplumun temelinde dinamit patlamış, aileler dağılıyor… Ama olsun biz özgürüz… Çocuklar, anne babaları hayatta olmasına rağmen ayrıldıkları ya da ayrı yaşadıkları için yetim ve öksüz kalıyor… Ama olsun biz yine de özgürüz… Anne baba özgür yaşasın da önemli değil çocuklar…
Tüm bu özgürlük yalanları içinde insanımızın son durumu ise şu:
“Özgürlük, özgürlük derken battık çamura/ Olsun sen yine de selam söyle seküler hayata…”
Neydi Özgürlük?
“Şeytanın ve şeytandan daha tehlikeli olan nefsin esaretinden kurtulup, insanın fıtratına uygun kriterler ile yaşamaktır özgürlük”
Laikliğe aykırı bir özgürlük tanımı oldu galiba…
O zaman laikliğe uygun bir özgürlük tanımı yapalım.
“Ye, iç, eğlen, gez-dolaş… Hayatının tadını çıkar… Hatta cinsel tercihini yap… Bir daha mı geleceğiz dünyaya”
İki tanım arasında dağlar kadar fark var… Hatta tamamen zıt kutuplarda!
Sizce hangi tanım doğru?
***
Müslümanlar, seküler hayatın ve de jakoben laik sistemin dayatmalarına ne zaman dur diyecek?
Zannediyorum “Dur” dediği gün insan, gerçek özgürlüğüne kavuşmuş olacak…
Selam, saygı ve muhabbetlerimle…
Şaban DOĞAN