Ezan-ı Muhammedi… Okunduğu her yerde gönülleri fetheden ezan, okunduğu her bölgenin özgür İslam yurdu olduğunun göstergesi… Dini ve milli kimliğimiz olan ezan…
Mehmet Akif’in ifadesiyle ezan:
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
1932 yılında başlayarak 1950 yılına kadar ülkemizde ezan, cebren ve hile ile 18 yıl Türkçe okutuldu. Ezanı orijinal haliyle okuyanlar büyük cezalara çarptırıldılar.
Ezanı Türkçe okutmanın bir kılıfı olmalıydı. Halka geçerli bir sebep ya da geçerli gibi görünen bir sebep sunulmalıydı. Ve kılıf bulundu. “ Ne söylendiğinin anlaşılması için” ezan, Türkçe okunacaktı.
Aynı kılıf bugün de zaman zaman dillendirilir. Ne okuduğumuzu anlamamız için Türkçe ibadet yapmamız gerektiği falan söyleniverir zaman zaman. Amaç insanların kafalarında soru işareti bırakarak bir kenara çekilmek olsa gerek… Başka bir ifadeyle mide bulandırmakta diyebiliriz.
Mesela bu kimseler için, kendi evinde istediği dilde ibadet etme özgürlüğü varken bunu illa böyle olmalı dayatmasında bulunmaları da manidar.
Dönelim Türkçe ezan konusuna. O dönemde de ezanın Türkçe okunması için hazırlanılan ve ileri sürülen söylemi, Cumhuriyet teorisyenlerinden Falih Rıfkı Atay, “Çankaya” adı altında yayınladığı hatıralarında açıkça dile getiriyor. Bu işin perde arkasında amacın “Dinde reform” çalışmaları olduğunu söylüyor.
ADIM ADIM TÜRKÇE EZAN
Ezanımızın Türkçe okutulma çalışmaları 1931 yılında başlıyor. Ünlü hafızlar Dolmabahçe sarayında toplanıyor ve başlıyorlar çalışmalara. Hatta Konservatuar üyesi İhsan Bey bir beste bile yapıyor. Ama… Ama halkın buna hazır olmadığına karar veriliyor ve biraz daha beklenilmesi kararlaştırılıyor.
Yıl 1932… Tabi ki ezanın Türkçe okunması hemen olmaz… Halkın buna alıştırılması gerekiyor. 22 Ocak 1932 tarihinde Hafız Yaşar, Yerebatan camiinde polis ve jandarma koruması altında ilk Türkçe Kur’an-ı okuyor. Burada ki amaç tepkileri ölçmek.
29 Ocak 1932 tarihinde hafızlar Sultan Ahmet Camiinde toplanıyorlar ve yüne Türkçe Kur’an okunuyor. Halk sessizce dinliyor ama memnuniyet duyamuyorlar bu durumdan.
Her şeye rağmen yönetim tepkilerden çekindiği için, İstanbul’a takviye kuvvet gönderiliyor ve yine polis ve Jandarma eşliğinde 30 Ocak 1932 tarihinde Hafız Rıfat, Fatih Camiinin minaresine çıkıyor ve ilk Türkçe ezanı okuyor. Dinde reform amacı olanlar mutlu, halk ise mutsuz ve mecburen sessiz..
Tarihler 3 Şubat 1932’yi gösterdiğinde bu sefer yer, fethin sembolü Ayasofya. Kadir gecesi idrak ediliyor ama gönüller buruk. İlk kez Türkçe ezan, Türkçe Kur’an, Türkçe salavat ve tekbirler getiriliyor.
6 Şubat 1932 tarihinde ise, Koca Mimar’ın şaheseri Süleymaniye camiinde ilk Türkçe hutbe okunuyor.
18 Temmuz 1932 tarihinde ise, zamanın Diyanet İşleri Başkanlığı, Müftülüklere bir genelge göndererek Ezan’ın Türkçe okunması emrini veriyor.
Bütün bu olanları zamanın Cumhuriyet gazetesi, 4 Şubat 1932 tarihli nüshasında “Türk dünyasının, Tanrısına, kendi diliyle taptığını” yazarak haberleştiriyor.
Ezanın Türkçe okunmasına karşı çıkanlar ve orijinalini okuyan ya da okumak isteyenler ya da tepki koyanlar ise ağır cezalara çarptırılıyor. Üç ay hapis (Zindan), 200 lira para cezası…
O dönem 30-40 lirası olanın zengin sayıldığını söylersek 200 liranın çok büyük bir para olduğunu anlayabiliriz diye düşünüyorum.
Günümüzde de yapılan tartışmalar içindedir ezan ve Türkçe ibadet konusu. Kimisi “Ben ibadet ederken ne okuduğumu anlamak istiyorum” bahanesini sürüyor ortaya, kimisi artık teknolojinin geliştiğini, saatlerden vakitlerin takip edilebileceğini ve ezana gerek kalmadığını dillendiriyor.
Düşünsenize bir Müslüman için yaşadığı belde de ezan okunmamasının ıstırabını… Gönüllere rahatlık ve huzur veren ezan sesini duyamamak, bir Müslüman için en büyük zulüm olsa gerek…
Ezanın manevi haz ve heyecanından uzak olan ve uygulandığı takdirde bizi de uzaklaştıracak olan bu teklifleri elimizin tersiyle itiyor, ecdadımızın, Çanakkale’de ve Kurtuluş savaşında “Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli” diyerek şahadete koştuğunu, Türkçe ezan özleminde olanlara hatırlatmak istiyoruz.
Günümüzde “Namazda gözü olmayanın, ezanda kulağı olmaz” misali, yok Türkçe ezan, yok Türkçe Kur’an diye haykıranlara da şu ayeti kerime ile cevap vermek isteriz:
“Siz ezan okuyup namaza dâvette bulunduğunuz zaman onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Çünkü onlar, akletmeyen ve gerçeği anlamayan bir topluluktur.” (Maide 58)
Şaban DOĞAN
MİRATHABER.COM