Fatiha suresini anlamak, ilim, iman, şuur, mantık ve mukayese gibi temel değerleri algılamış, iyi yetişmiş, davayı kavramış ve dünyayı tanımış insan işidir. Kâinat mülkünün de, sorgulama gününün de sahibi, hâkimi de Allah Teâlâ’dır. İnsan olarak kulun, bilgi düzeyi, iman gücü, kişilik seviyesi Fatiha suresinin hikmetini idrak etme başlangıç merhalesidir.
Burada Fatiha suresinin mealini gözden geçirelim: “Bismillâhirrahmânirrahîm; (O Rahman, O Rahim olan Allah’ın adıyla.) Hamd ancak âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, Dîn günü’nün yegâne sahibi ve yöneteni Allaha aittir. Ya Rabbi! Yalnız Sana ibadet ederiz, ancak Sen’den yardım dileriz. Bizleri doğru yola hidâyet et, o kendilerine nimet vermiş olduğun seçkin zevatın yoluna ilet, gazaba uğramışların ve sapıkların yoluna değil.”
Daha önceki yazılarımızda “Hamd ancak âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, Dîn günü’nün yegâne sahibi ve yöneteni Allaha aittir,” engin beyanların hikmetlerine dikkat çekmeye çalıştık. Şimdi ise devamında “Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tespih ederler. Her şey O’nu hamd ile tespih eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. O, Halîm’dir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir), Ğafûrdur, çok bağışlayandır.” (İsrâ:17/44) İşte “İyyake ne’budu”nun mana ve hikmeti burada tecelli eder. Evet, varlık adına zerrelerden kürelere varıncaya kadar her şey Allah Teâlâ’yı tenzih ve takdis ederek O’na ibadet ederler.
Göklerde ve yerde mevcut olan bütün yaratıkların, kanatlarını yayarak uçan kuşların, hepsinin Allah’ın sınırsız kudret ve yüceliğini dile getirdiklerini görmüyor musun? Gerçekten Allah’a nasıl yönelip salat edeceklerini, O’nun yüceliğini nasıl dile getireceklerini bunların hepsi bilmektedirler ve Allah da onların yapıp eylediği her şeyi tam olarak bilmektedir. (Nûr: 24/41) Yukarıdaki iki ayeti kerimede açıkça görülüyor ki her şey Allah Teâlâ’ya, tenzih ile, takdis ile ve hamd ile ibadet eder. Elbette her şeyin içinde maddenin atomları da vardır. Bilimin tesbitine göre toz şekerin bir tanesinde olan atomları saymak için bir insanın ömrü yetmiyorsa, nice varlığın Allah Teâlâ’yı zikrettiğini, özellikle insanın tefekkür etmesi gerekir.
Artık Allah Teâlâ’nın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbu ki O’na göklerde olanlar da, yerde olanlar da isteyerek ve istemeyerek boyun eğmişlerdir. Ve O’na döndürüleceklerdir. (Âli İmran:3/83) İyilik eden bir kimse olarak kendini tam bir ihlasla Allah’a teslim eden ve İbrahim’in tevhîd dinine uymuş olan kimseden daha güzel din sahibi kimdir? Allah, İbrahim’i dost edinmiştir. (Nisa:4/125/ Bu ilâhî beyanlar karşısında, aklını kullanan insan başka ne düşünebilir? Bu çerçevede Cenabı Hak, Kur’an ayetlerine bigâne kalanlar hakkında uyarıcı ifadeler kullanır: Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi eğlence konusu edinip oyuncak yerine koyanları ve bir de kâfirleri dostlar edinmeyin. Allah’tan ittika edin sakının. Eğer sizler mü’minler iseniz! (Maide:5/57)
Rabbimiz, Kur’an’ın ciddiye alınmasını ve gereğinin ciddiyet boyutunda yerine getirilmesini emreder. Özellikle Kur’an’ın hikmetlerini, kendisine verilmiş olan akıl gibi üstün bir değeri çok iyi kullanması, insan olmasının gereğidir. “Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tespih ederler. Her şey O’nu hamd ile tespih eder.” İşte bu beyan karşısında kulun, nice varlıkla beraber Allah Teâlâ’yı zikretme görevini yerine getirince Rabbinden dilekte bulunma durumuna gelir. Allah Teâlâ’dan yardım dilemeye başlar: “Ya Rabbi! Yalnız Sana ibadet ederiz, ancak Sen’den yardım dileriz.”
İnsanın, bu talepte bulunurken Kudreti sonsuz, Kadiri mutlak Allah Teâlâ huzurunda olduğunu ve tevhid şuuru ile kendinin de bütün yaratılmışlar arasında yer aldığını ve onlarla bütünleştiğini düşünecek ve her şeyin yalnızca Onun tasarrufunda ve emrinde olduğunu düşünecektir. Bundan sonrada talebini devam ettirecek ve “Bizleri doğru yola hidâyet et” diye tabii olması gereken sistemini seçmiş olacaktır. Hidayet sisteminden başka sistemlerin hepsini toptan reddedecek, doğrudan doğruya Allah’a yönelecektir. O yolun kimlerin yolu olduğunu beyan edecektir: “o kendilerine nimet vermiş olduğun seçkin zevatın yoluna ilet,” diyerek maksadını açıklayacaktır. Burada bir başka hikmet apaçık ortaya çıkacaktır.
İnşaEllah haftaya onları tanıyalım! Esselamu aleykum.
İlhan ORAL
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…