Vakfiye Tağyir ve Tebdil Edilemez
Allah’ın yarattıklarından Allah’a ve O’nun rü’yetine iman eden, [166] Ahirete ve onun heybetine inanan hiçbir kimse için, sultan olsun melik olsun vezir olsun bey olsun, şevket ve kudret sahibi biri olsun hâkim veya mütegallib (zâlim ve diktatör) olsun, özellikle zâlim ve diktatör idareciler tarafından tayin olunan, fâsid bir tahakküm ve bâtıl bir nezâret ile vakıflara nazır ve mütevelli olanlar olsun ve kısaca insanlardan hiçbir kimse için, bu vakıfları eksiltmek, bozmak, değiştirmek, tağyir ve tebdil eylemek, vak fi ihmal edip kendi haline bırakmak ve fonksiyonlarını ortadan kaldırmak, asla helal değildir.
Allah’ın, Meleklerin ve Bütün İnsanların La’neti Üzerlerine Olsun
Kim ki, bozuk teviller, hurafe ve dedikodudan öteye geçmeyen bâtıl gerekçelerle, bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya kanun ve kurallarından birini tağyir ederse; vakfın tebdili ve iptali için gayret gösterirse; vakfın ortadan kalkmasına veya maksadından ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse, vakfın temel hayır müesseselerinden birinin yerine başka bir kurum ikame eylemek (temel müesseselerden birinden taviz vermek) ve vakfın bölümlerinden birine itiraz etmek dilerse veya bu manada yapılacak değişiklik veya itirazlara yardımcı olur yahut yol gösterirse; veya şer’-i şerife aykırı olarak vakıfta tasarruf etmeye azm eylerse, mesela şeri’ata ve vakfiyeye aykırı ferman, berat, tomar veya talik yazarsa veyahut tevliyet hakkı resmi yahut takrir hakkı resmi ve benzeri bir şey taleb ederse, kısaca bâtıl tasarruflardan birini işler yahut bu tür tasarrufları tamamen geçersiz olan yazılı kayıtlara ve defterlere kaydeder ve bu tür haksız işlemlerini yalanlar yumağı olan hesaplarına ilhak ederse, [167] açıkça büyük bir haramı işlemiş olur, günahı gerektiren bir fiili irtikâb eylemiş olur.
Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların la’neti üzerlerine olsun. “Ebeddiyyen Cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebeddiyyen merhamet olunmasın. Kim bunları duyup gördükten sonra değiştirirse vebali ve günahı bunu değiştirenlerin üzerine olsun. Hiç şüphe yok ki, Allah her şeyi işitir ve herşeyi bilir.
Haksız bir şekilde bu vakıflara tağyir, ibdâl, tahrif ve ibtal şeklimle uıüdahelc ve tecavüz eyleyen insan, ölümle karşılaştığı anı, sekerât-ı mevti, kabri müşahede ettiğini ve onun karanlığını, tabutu ve onun içindeki yalnızlık ve vahşeti, Münker meleklerini ve heybetini, Nekir meleğini ve onun dehşetli darbelerini, Münker ile Nekir’in sorgulamalarındaki dehşeti, bütün insanların Âlemlerin Rabbi’nin huzuruna çıktıkları günde Allah’ın huzuruna çıkacağını, o gün hiçbir nefsin bir diğer nefis için hiçbir şeye malik olamayacağını ve o gün her şeyin dizgininin Allah’a ait bulunacağını hatırlasın.
Kim, Allah’ın Kitabı’na ve Resülüllah’ın Sünneti’ne muhalefet ederse, Allah ve Resülü’nün haram kıldığını helalleştirmeye çalışırsa, müslüman kardeşinin vakıflarını bozmaya, hayırlarını tahrib etmeye ve hasenatını iptal eylemeye gayret gösterirse ve mü’minin hayır müesseselerini fonksiyonsuz hale getirmeye taarruz ederse, artık Allah’ın gadabı ile dönmüş olur; son durağı ve oturağı Cehennem’dir; [168] Cehennem ne kötü bir varılacak yerdir; Allah onun hesaba çekicisi, azabın en azgın olanlarıyla azaplandırıcısı ve ikabın kanunlarıyla cezasını vericisidir. “
O gün zâlimlere ileri sürecekleri mazeretleri fayda vermeyecektir; onlar için sadece la’net vardır; onların varacakları cehennem ne kötü bir menzildir.”
“O gün her nefis kazandığı günahlar sebebiyle rezil ü rüsvay olacaktır; o gün zulüm yoktur; şüphesiz Allah hesabı çok hızlı yapandır.
“Bütün bunlardan sonra, vâkıfın ecr ü mükâfatı Hayy ve Kerim olan Allah’a, O’nun rahmetine, herkesi kucaklayan ihsanına, nimetine ve büyük fazlına aittir. Hiç şüphe yoktur ki, Allah güzel amel işleyenlerin ücretlerini zayi kılmaz.
Bu vakfiyenin üst kısmında imzası bulunan Hâkim verdiği kararların geçerli olduğu ve verdiği taasdik ve bozma kararlarının meşru kabul edildiği bir durumda, kendi yargı yetkisi sınırları içinde, bu vakfın belirlenen şekilde sahih ve geçerli olduğuna; vakfiyede zikredilen şartların açıklanan kanunlar mûcebince geçerli ve meşru kabul edildiğine; vakfiyedeki sıfat ve vasıfların dinen gerekliliğine; vâkıfın isbat ve nefy ettiklerinin bağlayıcı olduğuna, kesin bir karar ile karar verdi; herkesi bağlayacağına ve vakfın lazım hale geldiğine hükmetti; verilen karar üzerine mes’uliyetlerini müdrik olarak âdil şahitleri şahit gösterdi.
Bu şer’î hüccetin yazılması………………. de…… vuku buldu……… 219
Ali Rıza DEMİRCAN
Kaynak:
Üç Devirde Bir Mabet
AYASOFYA
Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Doç. Dr. Sait Öztürk. Yaşar Baş Sayfa 310 ,311