islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4888
EURO
36,2725
ALTIN
2.958,62
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

FED ABD’nin Tabutuna Son Çivileri mi Çakıyor?

FED ABD’nin Tabutuna Son Çivileri mi Çakıyor?
14 Ekim 2022 13:03
A+
A-

Yeni Şafak yazarı Mehmet Akif Soysal’ın kaleme aldığı “FED ABD’nin tabutuna son çivileri mi çakıyor?” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz..

Soğuk savaş döneminden sonra gerçekleşen haliyle ABD dünyanın tek süper gücü olarak 20 yılı aşkın bir süredir sahnede yerini almaktadır. Zamanın su gibi aktığı bu dönemde belki nesilde bir görülen vakaların birden fazlasını bu dar zaman aralığında gördük. Değişim kaçınılmaz olunca, değişime ayak uydurmak, şüphesiz bir zorunluluk olarak meydana çıkmaktadır. Hareket etmek kadar, hareket etmemenin bedelini de hesaba katmak gerekiyor.

Son dönemde yaşanan gelişmeler ABD’nin hegemonik varlığına, itibarına büyük yaralar açmıştır. Hatırlarsanız Nobel ödüllü ABD ekonomist Stiglitz’in kaleme aldığı makaleyi sizlerle bu köşede paylaşmıştık. Onun dile getirdiği haliyle salgın döneminde kendi derdine düşmesi ve dünyayı yok sayarak aşıları kendine tahsis etmesinin ABD’nin savunduğu değerlere aykırı olduğunu bunun neticesinde yumuşak gücü olarak söylemlerinin eski gücü kalmadığını ifade etmişti. Ona göre aşılar veya patentleri paylaşılmalıydı, aynı Erdoğan’ın yapmayı önerdiği gibi…

Elbette sadece bu değil yakın geçmiş bu tarz çelişkiler ile doludur. Söylemlerinden düşürmedikleri ve ağızlarına sakız yaptıkları demokrasi savunuculuğuna karşılık Mısır’da darbe gerçekleştirenlerin yanında durmaları yine Stiglitz’in de gözünden kaçmamıştı.

Listeyi uzatabiliriz; Afganistan’dan ayrılışları ise apayrı bir pencere açmıştı ABD sever işbirlikçilerine. Arkalarına bakmadan ayrılan ABD güçleri ne oradaki halka ne de kendileri ile iş tutan muhiplerine aldırmadan kaçar gibi basıp gitmişlerdi.

2008 ekonomik krizinin de müsebbibi olarak ABD, yine almadığı tedbirlerin, aç gözlülüğün bedelini tüm dünyaya ödetmeye çalıştı. Kendi ekonomisini, bankalarını kurtarmaya çalışırken oluşturduğu balon yine dünyanın başına dert oldu. Şimdi şişen ve patlamak üzere olan balonun ne şekilde eski haline dönebileceği hesaplanıyor.

“Bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler” ekolünden “batmak için çok büyük” felsefesine geçilmesinin sebebi krizin müsebbibinin ABD kurumları olmasıydı. IMF’nin verdiği reçetelere tamamen aykırı olan bu durum ABD’ye özeldi.

Bunları hatırlatma sebebim; bu sıralar ABD Merkez Bankası FED’in alacağı kararlarda kendi merkezli mi yoksa dünya merkezli mi düşünecek olmasının, ABD’nin küresel güç olarak varlığını sürdürüp sürdüremeyeceğine dair önemli bir kanıt daha sunacak olmasıdır.

FED faiz arttırımları turnusol işlevi görecektir.

Küresel finansal mekanizmasının merkezine motor güç olarak konumlandırılan FED, faiz arttırdıkça onları takip eden diğer ülke merkez bankaları da faiz arttırmaktadır. Faiz artışları salgın vaktinde mikropların yayılım hızıyla ülkelere yayılmaktadır.

En son FED faiz artışları manevrası ne getirmişti?
FED’in son sert sıkılaştırma dönemi, 1970’lerin sonlarında Paul Volcker’ın FED başkanlığı esnasında başladı. Daha yüksek ABD faiz oranları, küresel güneyde çok daha derin durgunlukların tetiklenmesine yardımcı oldu. Afrika ve Latin Amerika, IMF’nin cezalandırıcı kurtarma koşullarıyla derinleşen kayıp bir on yıllık büyüme yaşadı. Yapısal uyum, hastalıktan daha kötü bir tedaviydi. O dönem küreselleşmenin ve finansallaşmanın emekleme vaktinde olması nedeniyle daha küçük bir coğrafyada kendini gösteren haliyle durgunluk, bugün yüksek küresel uyum neticesinde çarpan etkisi artmış neticeler vermeye gebe olabilir.

Korkulan; FED attığı bu adımlar ile ödemeler krizi yaratabilir.

Yükselen her bir faiz oranı ülkelere borçlanmada büyük maliyetler getirmektedir. Türkiye’nin kamu borç/gsmh oranı düşük olmasına bakmayın tüm dünya ortalaması bunun iki katından fazla yani ülkeler artan faizi ödeyecek durumda değil! Artan her bir faiz oranı ödenebilirlikten uzaklaşmayı ifade etmektedir. Ödemeler krizi baş gösterirse dünyada kaos ile beraber yeni bir düzen talebi mecburiyet haline dönüşecektir.

ABD yani FED atacağı adımlar ile sadece kendini merkeze koyup yürürse bu onların süper güç saltanatının sonunu getirebilir. Hatta FED, tabutun son çivilerini çakmış olur…

ABD 2008 krizinden sonra meydana çıkan haliyle kullandığı veya kullanmadığı insiyatiflerin hesabını ödemeye başladı.

 

 

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.