Nübüvvetin 19. Yılı, hicretin 6. Yılı. Peygamberimiz 1500 kişilik ashabıyla umre yapmak için Mekke Haremi içerisindeki Hudeybiyye’ye gelir, müşrikler Mekke’ye girmesine izin vermezler. Orada taraflar on yıl birbirleriyle savaş yapmama üzere bir barış anlaşması imzalarlar, Medine’ye dönüş yolunda Fetih suresi iner. Peygamberimiz için, üzerine güneş doğan her şeyden daha sevimli gelenbir suredir Fetih Suresi[1] buyurduğu surenin ilk ayeti şöyledir:
Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik.[2]Bu ayet tarih boyunca ecdadımızı zaferlerden zaferlere koşturan bizim sancaklarımızı süsleyen, mehterimizin sloganı olan bir ayet olmuştur. Ayette Peygamberimize onun şahsında ümmetine bahşedilen apaçık fethin ne olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Şöyle ki:
1. Apaçık fetihten kasıt, Hudeybiyye barış anlaşmasıdır.Zira cümle geçmiş zaman kipiyle gelmiştir. Ayetin indiği sırada bahşedilmiş olan fetih ise barış atmosferinin sağlanmış olmasıdır. Barış atmosferi, dinin tebliğinde, doğru anlaşılmasında ve yayılmasında son derece etkili bir unsurdur. Anlaşmanın meyveleri iki yıl sonra Mekke’nin kansız fethi ile açıkça görülmüştür. Hudeybiyye’ye 1500 kişiyle gelen Müslümanlar, iki yıl sonra 10 bin kişilik fetih ordusu ile Mekke’ye girmişlerdir. Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde ayetiyle başlayan Nasr suresi, H. 10. yılda inmiştir. Buradaki fetihten kasıt da Mekke fethi ve büyük fetihle önü açılan İslam’ın genel hâkimiyetidir.
Hudeybiyye dönüşü bu ayet indiğinde sahabeden biri şöyle serzenişte bulunmuştu: Bunun neresi fetih? Mekke’ye giremedik, umremizi yapıp kurban kesemedik! Bunun üzerine Peygamberimiz, bu ne çirkin bir sözdür, aksine bu fetihlerin en büyüğüdür.Müşrikler kendi topraklarından sizleri kazasız belasız uzaklaştırıp sizden daha sonra umrenizi kaza etmenizi isteyip sizden hoşlarına gitmeyecek şeyleri görmüşken; sizden yana eman altında kalmaya razı oldular diye karşılık vermiştir.[3]
2. Apaçık fetihten kasıt, Mekke’nin fethi yahut Hayber’in fethi yahut da daha sonra gelecek olan fetihlerdir. Cümlenin geçmiş zaman kipiyle gelmesi, bu fetihlerin kesin bahşedileceğine işaret içindir. Çünkü Yüce Rabbimizin ilminde, ilerde gerçekleşecek olan, aynen gerçekleşmiş gibi kesindir. Ayette fetih kelimesinin nekre/belirsiz olarak gelmesi de bu görüşü destekler. Çünkü kelime her türlü fethi içine alır.
Ayette Yüce Rabbimizin Biz buyurması, cümlenin tekidli ve geçmiş zaman kipinde gelmesi, fethin feth-i mübînolarak nitelendirilmesi bahşedilen nimetin muhteşemliğine işaret eder.
Fetih suresinin son ayetinde de fetih ordusunun en temel özellikleri veciz bir şekilde sıralanır: Muhammed Allah’ın elçisidir. Onun beraberinde bulunanlar, inkârcılara karşı sert/onurlu, birbirlerine merhametlidirler. Onları çokça ruku’a varırken, secde ederken, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk dilerken görürsün. Onlar, yüzlerindeki secde izi ile tanınırlar…[4]
Demek ki fetih ordusu, Muhammed aleyhisselamın önderliğinde, onun izinde, onunla beraber hareket eden, inkârcılar karşı güçlü ve onurlu, kendi aralarında şefkat ve merhametli, namazlı, niyazlı, hep Yüce Allah’ın rıza, lütuf ve keremine talip, secde izleri suretlerine ve sîretlerine yansımış erlerden oluşur. Bu özelliklere sahip olamayanların fetih ordusunda yerleri ve işleri yoktur, onlara fetih müyesser olmayacaktır.
Sonuç olarak diyoruz ki barış atmosferini sağlamak en açık fetihtir. Elbette İslam’ın layığı ile yaşanabilmesi, insanların huzur içinde yaşayabilmeleri için beldelerin fethi de önemlidir. Ancak yerlerin kalıcı olarak fethi, gönüllerin fethiyle başlayacaktır. Bütün bunlar için de fethi hak etmek gerekir. Fethi mübîni hak etmek için de Fâtihler olmak gerekir. Fâtihler var olduğu sürece nice fetihler müyesser olacaktır.
—–
[1] Buharî, Tefsir 355.
[2] Fetih 48/1.
[3] Zemahşerî, el-Keşşâf, Kurtubî, el-Câmi’.
[4] Fetih 48/29.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi