Bana gelen mesajlardan anladığım kadarıyla, son günlerde sosyal medya aracılığı ile kamuoyuna şu mesaj verilmek istenmektedir: “15 Temmuz darbe girişimi tutmayınca Yahudilerin ve Hıristiyanların B planı devreye girdi. Ülkemizde herkesi terörist ilan etmek ve iç savaşa sürüklemek istiyorlar. Tayip Erdoğan’ı da, Esad gibi yapmaya çalışıyorlar. Diğer müslüman ülkeleri de böyle karıştılar. Saddam ajandı, Üsame bin Ladin ajandı, Fetullah Gülen ajandı. Hepsinin arkasında İsrail var. Bunlara inat, bir olmalıyız. O zaman bizi kimse yıkamaz. Benim ülkemde terörist yok.Asıl terörist İsrail’dir.”
Kim demiş Türkiye’de terörist yok diye. Evet, İsrail küresel bir teröristtir. Ama bu, burnumuzun ucundaki hain teröristleri görmeye engel değildir. Tarihinde görülmemiş bir kalkışma ile 15 Temmuzda darbeye yeltenen Fetö’den daha beter terörist mi olur? Uyuyan Fetö’nün hücreleri şimdi de “Türkiye’de terörist yok” algısı geliştirerek kendilerinin masum olduğunu yaymaya çalışmaktalar. Oyuna gelmeyelim. Saddam ve Ladin hikâyeleri ile aldatmaya çalışıyorlar. Türkiye ile Irak, Suriye ve Mısır’ı karıştırıyorlar. Oralar, gelişmişlik, insan hak ve özgürlükleri açısından bizim 50 sene gerimizdedir. Oralarda hâlâ kukla liderler varlığını sürdürüyor. Halk, kuklacının farkında değil. Eski Türkiye’de biz de öyleydik halk olarak… Kuklacı, kimi önümüze sürerse hemen balıklama atlıyorduk. Kuklacıların oluşturduğu vesayetçi sisteme öyle alışmıştık ki, adeta mankurtlaşmıştık. En çok silah satan beş ülkenin; ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin olduğunu biliyorduk. Aynı zamanda bunların Birleşmiş Milletlerin beş daimî ülkesi olduğunun da farkında idik. Ama bunu içselleştirmiş ve vakayı âdiyeden kabul eder olmuştuk.
İslam âleminden yerli bir lider çıkıp da “DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR” dememişti. Bu müstekbir liderlerle, her görüşmelerinde “ezik” duruşlarıyla bizi de “ezik”leştirdiler. Birleşmiş Milletlerde suya sabuna dokunmadan idareyi kelam edip bizi uyuttular. Ne zaman ki yerli ve “Lider taşın arkasına gizlenirse, halk dağın arkasına gizlenir” diyerek milletle beraber meydanlarda olan cesur yürek bir lider çıkıp “Dünya beşten büyüktür” dedi; “Katil İsrail’in cumhurbaşkanı Simon Peres’e; ‘siz öldürmeyi seversiniz ve bunu iyi yaparsınız’ diye haykırdı, işte dananın kuyruğu o zaman koptu. “Bu lider bütün Ortadoğuyu kendine getirir, mankurtluktan kurtarır, kuklalarımızı yere serer ve biz kuklacıları fark ettirir” telaşına kapıldılar. Birleşmiş Milletlerin, dünyada yapılan zulme seyirci kalışlarını, Yahudi’nin zulmünü görmezden geldiklerini, dünyanın beşten büyük olduğunu her fırsatta “Tek dişi kalmış canavar” Batı’nın utanmaz suratına haykırdığı halde hiç yüzleri kızarmadı. Pişkin ve yılışık bir halde vurdumduymazlıklarını sürdürmektedirler.
İşte şu anda Türk milleti kâhir ekseriyeti ile Batı’nın bu oyununu fark etti. Onun için “Batı’dan medet uman ahmaktır ya da süper ahmaktır” konumuna geldi. Bu uyanıştan halkı Müslüman diğer ülkeler de payını alacak, Türkiye’yi model edinerek Batı’nın sömürü hortumlarını kesip boyunlarına dolayacaktır inşallah.
Kâfirin bir hesabı varsa Allah’ın da bir hesabı vardır. Biz, farkına varmadan emperyal güçleri, bütün inanç değerlerimizin üstüne çıkararak ilahlaştırmaktayız. Onları, “güç yetirilemeyen, silah ve teknolojileriyle her an bizi yok etme gücüne sahip yüce kudret” gibi gösteriyoruz. Amerika ve İsrail’i dünyanın ilahı konumuna getiriyoruz. Olduğundan daha güçlü göstererek propagandasını yaptığımızın farkında değiliz. Sanki her şeye gücü yeten iki ilahmış gibi lanse ediyoruz. Bu, Allah’ın gücüne gider. Biz Allah yolunda seferber olmak zorundayız. Zaferi bahşetmek Allah’a aittir.Onlar kartondan kaplandır. Çanakkale’yi geçilmez kılan ruhu diriltmek gerekir. O gün müslümanlar ellerinde olanı ortaya koydular “bittik yarabbi” dediler Allah da “yettim ey kullarım” dedi ve o günün en modern silahlarına rağmen Çanakkale’yi aşamadılar.
Nedir bu Çanakkale ruhu? diyecek olursanızşu söyleşiye dikkat edin:Çanakkale’de 5. ordu komutanı olan Alman General Liman Von Sanders, bir teftiş sırasında Mehmetçiğe soruyor:
-İyi savaşıyor musunuz?
-Evet kumandanım
-Niçin savaşıyorsunuz?
-Allah rızası için.
Bütün Mehmetçiklerden aynı cevabı alınca Alman general şu yorumu yapar: “Evlatları Allah rızası için çarpışan bir millet ebediyyen var olur.”
Bu ruha sahip olan Müslümanlara da Allah’ın yardımı her zaman tecelli eder. İngiliz Savaş bakanı Churchill (Çörçil) de bu gücü anladığı için şöyle demiştir:“Anlamıyor musunuz? Biz Çanakkale’de Türklerle değil, Allah ile savaştık!!! Tabii ki, yenildik.”
Aynı Churchill, Avam kamarasında zehirli gaz kullanılmasına karşı çıkan insaf sahibi bir parlamenterin“Bu insanlık suçudur” itirazına karşı“Onlar insan değildir” diyen bir vahşi diktatördür.
Bu ruhu, laikler, Kemalistler, sosyalistler, pozitivistler, kısaca bilumum materyalistler anlayamaz. Onlara bu ruhu anlatamazsınız.Bu dediklerimiz de zaten onlara değil, müminleredir.
Biz teknolojik güce tapmayız. “Siz de düşmanlara karşı gücünüzün yettiği kadar her türlü kuvvet ve cihad için, bağlanıp beslenen atlar hazırlayın ki, bununla Allah düşmanını, kendi düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmeyip de Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutasınız. Allah yolunda ne harcarsanız, onun sevabı eksiksiz size ödenir ve aslâ haksızlığa uğratılmazsınız”(Enfal:8/60)ayeti gereği elimizden geldiğince teknolojik gelişme için çalışırız, sonunda kâfirler, en modern silahlarıyla gelseler Allah’ın yardımı ile yine müslümanlar galip gelirler. Yeter ki Çanakkale’yi geçilmez kılan ruhu yakalayalım.İşte o zaman Allah’ın yardımı bizimledir. Kuran, Bakara suresinde tarihte nice az toplulukların, çok topluluklara galip geldiğini anlatır: “Nice küçük topluluklar, Allah’ın izniylebüyük kalabalıklara üstün gelmiştir; zira Allah güçlüklere karşı sabırlı olanlarla beraberdir” (Bakara: 2/249)
Allah’ın yardımını bir tarafa koyarak güce tapanlar, Allah’ın yardımını arkalarında bulamazlar.Bedeli ödenen her hareketi, yüce Allah başarılı kılmıştır. Nitekim: “Sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Peygamber ve onunla beraber müminler’Allah’ın yardımı ne zaman?’ diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki Allah’ın yardımı şüphesiz yakındır.” (Bakara: 2/214)ayeti gereği geçmişteki Allah erlerinin zorluklara tahammül ederek sabırla sürdürdükleri mücadelede, hep Allah’ın yardımını yanlarında bulmuşlardır. Çokluk ve güç, zafere ermenin olmazsa olmazı değil, unsurlardan bir unsurudur. Çünkü Yüce Allah Huneyn savaşında “Araplar bugüne kadar böyle mükemmel ordu görmediler. Bunun karşısında kim durabilir?” diye Allah’ın gücünü görmezden gelerek sayısal ve maddi üstünlüğü, zaferin olmazsa olmaz şartı sayan Müslümanlara şöyle hitap etmiştir: “Şüphesiz Allah size pek çok yerde ve Huneyn gününde yardım etti. O gün çokluğunuz sizi böbürlendirmiş, ancak bunun size bir yararı olmamıştı ve bütün genişliğine rağmen yeryüzü size dar gelmişti. Sonra da bozularak arkanızı dönüp çekilmiştiniz. (Tevbe: 9/25)
Fetö, devletin kılcal damarlarına kadar sızıp, yargı, emniyet, bürokrasi ve askeriyeyi eline geçirerek güce tapmaya başlamıştı ama Allah’ın gücünü karşılarında görünce yere serildiler, rezil oldular. Alınları açık ve dik bir şekilde sokağa çıkamıyorlar. Şimdi de kuzu postuna bürünmüş kurt edasıyla adeta aklımızla alay ederek “Türkiye’de terörist yok, birlik olalım, emperyalistlerin oyununa gelmeyelim” görüşünü yaygınlaştırarakmasum rolleri oynamakta ve yeni algı operasyonları geliştirmektedirler.
Gerçekten samimi olarak tevbe edip pişman olanlara sözümüz yok. Her insan yanlış yapabilir. Ama gerçeği görünce yanlışta ısrar etmeyip dönerse bu bir fazilettir. Bu konuda biz, insanların çetelesini tutmayız. Ama bütün bu olan hainliklere rağmen, Almanya ve diğer emperyalist kuklacılar gibi “bilmiyorum”a yatarak üç maymunuoynayıp “Bunun bizimle ilgisi yok, kontrollü bir darbe girişimidir, tiyatrodur, delil gerekir” gibi saçma sapan iddialarla hâlâ Fetö’nün zağarlığını yapanlara asla hoşgörü gösterilmemelidir. Kılcallarda mı gizliler, yoksa inlerinin görünmez dehlizlerinde midirler? Bulunup cezalandırılmalıdır. Allah kahretsin onları. Şeytanından bulsunlar.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi