Aslan Yuvası adı verilen yapı, mermisini havaya değil doğrudan işgalcinin göğsüne sıkmaktadır. Hiçbir örgüte bağlı olmadığını ve hiçbir örgütle de sorunu olmadığını açıkça belirtmiştir.
Filistinli parti ve grupların iç barışı sağlamak üzere Cezayir’de bir araya gelmesi ve yapılan görüşmelerin sonucunda “Cezayir Bildirgesi’ni” imzalaması bu hafta Arap gazetelerinde en çok tartışılan konuların başındaydı.
Başta Fetih Hareketi ve Hamas olmak üzere 14 farklı grubun temsilcisi Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’un ev sahipliğinde bir araya geldi. Görüşmeler sonucunda grupların iç barışın sağlanmasına yönelik üzerinde uzlaşılan bildirge törenle imzalandı.
“Cezayir Bildirgesi’nin” bütün gruplarca imzalanması her ne kadar medyada “uzlaşma” şeklinde verilse de başta Filistinliler arasında olmak üzere pek bir umut ışığı taşımıyor.
Bazı köşe yazarları, Filistinli gruplar arasında şu ana kadar birçok diyalog toplantısı gerçekleştirildiğine ve her defasında uzlaşı metinlerinin imzalandığına dikkat çekerken, bazı köşe yazarları ise bu tarz toplantılardan sonra iç barışa yönelik kayda değer bir ilerlemenin olmamasının Filistinliler arasındaki motivasyonu daha da düşürdüğüne dikkat çekiyor.
‘DİRENİŞTE YENİ BİR SOLUK: ASLAN YUVASI’
Filistinli grupların iç barışın sağlanmasına yönelik görüşmeleri devam ederken diğer taraftan İsrail’in Batı Şeria’da birçok noktada Filistinlilere yönelik operasyonları aratarak devam etti. Ancak bu sefer İsrail’in hedefinde ne bilindik direniş örgütleri ne de Gazze’den fırlatılan füzeler var.
İsrail güçlerinin operasyonlarının hedefinde bu sefer genel olarak Nabkus ve Cenin’de etkili olan ve adından giderek daha fazla bahsettirmeye başlayan “Arin’ul Usud (Aslan Yuvası)” adlı bir yapılanma var.
Arin’ul Usud diğer Filistinli örgütlerden çok farklı. Her parti ve örgütten gençler var içerisinde ancak yapılanma olarak ne bir örgüte bağlı ne de Filistinli güvenlik güçleriyle ilişkisi var. Genel olarak İsrail güvenlik güçlerine nokta atışı “feda” eylemleri düzenliyorlar. Arap medyasında, Arin’ul Usud yapılanmasından genel olarak “Filistin direnişi açısından yeni bir soluk” olarak bahsediliyor.
FİLİSTİN DİRENİŞİNİN YENİ AKTÖRÜ: ‘ARİNU’L USUD’
“General Gantz (İsrail Savunma Bakanı) yaptığı basın açıklamasında Nablus ve Cenin kentlerinin İsrail ordusu için büyük bir tehdit oluşturduğunu itiraf etti. Bunun nedeni de oradaki aktif gençlerin büyük bir halk desteğine sahip olmasıdır. Özellikle de Nablus ve Cenin de faaliyet gösteren Aslan Yuvası adlı yapıya işaret etmektedir. Bu yapı İsrail güçlerinin geçtiğimiz Şubat ayında Balata mülteci kampında 3 Filistinli genci yakalayıp tutuklamak yerine bindikleri arabaya 500 kurşun sıkarak onları tasfiye etmesine karşı bir tepki olarak kuruldu. Aslan Yuvası’nı diğer Filistinli gruplardan ayıran en önemli özelliği ise kadrolarının çoğunluğunun 18 ile 24 arasındaki gençlerden oluşmasıdır.
Yayınladığı ilk beyanda hiçbir örgüte bağlı olmadığını, herhangi bir partiye ya da hizbe çalışmadığını ve herhangi bir örgütle de bir sorunu olmadığını açıkça belirtmişti.
Bu yapının sloganı “Şehadete kadar yüzünü örtmek, zeytin dalının bırakılması, tüfeğe sarılmak ve şehadete kadar savaş” şeklindedir. Ayrıca bunlar şehitlerinin herhangi bir parti ya da örgüt bayrağına sarılmasını reddediyor. Ve sadece Filistin bayrağına sarıyorlar.
Bu benzeri görülmemiş edebiyat ve sloganlar hücreleri giderek çoğalmakta olan bu grubu İsrail açısından kronik bir baş ağrısı haline getirdi.” (Rai Al Youm / Başyazı)
‘BİLİNDİK ÖRGÜTLERİN DIŞINDA BİR YAPI’
“Filistin davasının kendine has değişkenliği hiç bitmez. Filistinli örgüt ve yapıların kronik bölünmüşlüğü, bir yandan da Filistin halkı ve gençlerinin kendine has durumu. Son birkaç ayda 100’den fazla genç işgal güçlerinin kurşunlarıyla hayatını kaybetti. Bunun yanında binlerce yaralı ve yüzlerce yeni esir… Buna karşılık Filistinli gençler ise ellerindeki en ilkel silahlarla karşılık vermeye çalışıyor. Büyük bir coşkuyla ve bilindik Filistinli gruplara ait olmayan farklı eylemlerle, bazen de bireysel inisiyatifle. Özellikle de Batı Şeria’da ve Kudüs’te Cenin ve Nablus tugaylarının düzenlediği feda eylemleri…
Diğer yandan Nablus dağları yeni bir yapının doğuşuna şahit oldu. Aslan Yuvası adı verilen bu yapı, mermisini havaya değil doğrudan işgalcinin göğsüne sıkmaktadır. Bütün bunlar, İsrail Mescid-i Aksa’yı işgal etmeye gelenleri korumaya devam ederken ve bu işgalciler Mescid-i Aksa’nın bahçesinde kurbanlarını kesip Telmudi ibadetlerini yerine getirirken ve resmi düzeyde Arap sessizliği devam ederken oluyor.” (Abdülhalim Kandil / Kuds El Arabi Gazetesi)
‘FİLİSTİNLİLER BİLE İÇ BARIŞA İNANMIYOR’
“Cezayir Bildirgesi’ne imza atanların bu bildirgenin uygulanacağına dair inançları olduğunu zannetmiyorum. Daha önce de uzlaşı bildirgeleri imzaladılar ancak çabucak unuttular. Zira bu bildirgede hemen uygulanmasını gerektirecek yeni bir şey de yok. Bildirgeyi imzalayanların durumu böyleyken, 2007’de Filistinli gruplar arasındaki kanlı çatışmalardan bu yana bunun zararını yaşayan Filistinliler açısından için bu bildirge daha da sinir bozucu bir durum. Cezayir’deki uzlaşı bildirgesi tam anlamıyla bir ‘çoban ve kurt hikâyesi’. Bugüne kadar imzalanan uzlaşma anlaşmalarının çokluğundan kaynaklı -ki bu anlaşmalarda Filistinli gruplar genelde dekor olarak yer aldı- herhangi bir uzlaşma anlaşmasının uygulanacağına inanacak bir Filistinli bile yoktur.
Filistinli seçkinlerin (tabii bu tanımı hak ediyorlarsa) Filistin gerçeğinden tamamen koptuğunu ilk defa söylemiyoruz. Bu durum sadece herhangi bir taraf için değil, hepsi için geçerli. Bu yapılar artık siyasi mücadeleyi içerideki anlaşmazlıkların giderilmesi için çalışma olarak zannediyor. Ve sanki işgale karşı verilen kanlı mücadele bu anlaşmazlıklar için bir ayrıntıdan ibaret.” (Semir El Zaben / El Arabi El Cedid Gazetesi)
‘UKRAYNA’DA SAVAŞ SUÇU, FİLİSTİN’DE DEĞİL’
“Geçtiğimiz Pazartesi günü onlarca füze Kiev ve 11 Ukrayna kentine inip büyük can ve mal kayıplarına neden olurken Muhammed Halil Semmudi adlı Filistinli çocuk, Siyonist bir askerin Cenin’de bir gösteri esnasında sıktığı gerçek merminin kendisine isabet etmesinden iki gün sonra can vermekteydi.
Çünkü Ukraynalılar da Avrupalı ve onlar gibi sarı tenli. Batı, Rus füzelerine karşı dünyayı ayağa kaldırdı ve bu saldırıları en şiddetli biçimde kınamaya başladı. Avrupa birliği sözcüsü bunu savaş suçu olarak nitelendirdi. Batılı ülkeler de diğer taraftan Rusya’ya karşı Ukrayna’ya askeri destek vermeye devam ediyor. Hatta ABD, Kiev’e gelişmiş hava savunma sistemleri vermeyi bile taahhüt etti. Ama 12 yaşında can veren Filistinli çocuk, tek bir Avrupalı veya Batılı liderin umurunda olmadı. Kimse de İsrailli askerlerin göstericilerin üzerine gerçek mermi sıkmasını kınamadı.
Çaresiz bir şekilde sözde barışın arkasından koşan politikacıların görmediği bu gerçekler, Cenin ve Nablus’taki gençleri ‘Arinu’l Usud’ adında yeni bir gizli silahlı yapı kurmaya ve işgale karşı direnip hemen hemen her gün eylemler düzenlemeye itti. Bu eylemlerin sonuncusu Şuafat ve Doğu Nablus’ta Homiş İsrailli yerleşim alanlarına yönelikti.
Bunlar, Ukrayna’ya yapılan silah yardımının sadece onda birine ulaşabilseydi, Filistin’in kurtuluşuna yol açacak kadar İsrail’e kayıplar verdirirdi. Ancak ne şanssızlar ki, onlar ne Avrupalı ne de Rusya’ya karşı savaşıyorlar. (Hüseyin Lakra’a / Cezayir El Şuruk Gazetesi)