Elektronik iletişim ve etkileşimin bu denli yoğunlaştığı dönemde matbaa kokusu, kapağı ve sayfalarıyla bir kitabın okuru ile buluşması oldukça güçtür. Hele okuyucunun bilmediği bir yayınevinin adı altında vücut bulmuş ise o kitabın bir kitabevinin raflarında dahi yer bulması zorlaşıyor. Yazarının çabası ve çevresi ölçüsünde okura ulaşan nice kaliteli kitaplar var oysa. Sansasyonel fikirler, olaylar ve kişiler hakkında yazılan, sosyal medyada birileri tarafından çok övülen ya da çok eleştirilen ve böylece popüler hale gelen kitaplar ise en çok satanlar listesine kısa sürede yerleşiveriyorlar.
Bir kitabın basımı; okurla buluşması, maliyetini kurtarması, telif problemleri, reklam ve tanıtım faaliyetleri gibi pek çok sorunu içeriyor. Neyse asıl mevzumuz bu değil. Yazarının çabası ve çevresi kadar okura ulaşan nice kaliteli kitaplar var oysa, cümlemizden hareketle yeterli sayıda okura ulaşmadığını düşündüğümüz ‘’Siyonizm Gerçeği ve Filistin’de İsrail Terörü’’ isimli kitap hakkında birkaç kelam etmek niyetindeyiz.
Kitap, Etiket yayınları tarafından Nisan 2024’te basılmış. Yazarı, Sidar ERGÜL. Yazar ile ilgili bir bilgi notu kitapta yer almamış. Kitabın bütününü okuduğunuzda tarih bilgisinin yüksek olduğunu, araştırmacı yönünün güçlü olduğunu gözlemleyebiliyorsunuz. Filistin topraklarında Siyonist devletin kurulması aşamalarını belgelerle göz önüne sergilerken okuduklarınızla uzun vadeli planların hayata nasıl geçirildiğini daha net görebileceksiniz.
Sidar ERGÜL’ün bu kitabı, üç ana bölüm ile bir sonuç ve değerlendirme bölümünden oluşmakta. Birinci bölüm, mevzunun daha net anlaşılması için bir kavram çalışması ile başlıyor. İdeoloji, milliyetçilik, ırkçılık, Yahudi kütüğünün ırkçılığı üzerinde durduktan sonra Filistin topraklarında yaşananlara hangi adın verilmesi gerektiğini açıkladığı ‘’Kavramsal Bir Tartışma: Adı Ne Olmalı’’ ile bitiyor. Ve şöyle bir değerlendirmede bulunuyor: ‘’Filistin; önce İngiltere devamında İsrail’in ortaya çıkarılmasıyla tarih ve gündem vakıasına dönüştür. Bu nedenle hadise ele alınınca ‘Filistin’ için ‘Filistin Sorunu’ gibi bir adlandırma yapılmamalıdır. Bu, Filistinlilerin kendi yurtlarında ‘mülteci’ durumuna düşürülmesi ‘mülteci’ olarak adlandırılması gibi dramatik ve sorunludur.’’ Değerlendirmesini şöyle sürdürüyor yazar: Bir sorun vardır ve bu da Filistin topraklarında yetmiş beş yıldır (1948-2023) devam eden Siyonist İsrail’in işgali, zulümleri ve katliamları sorunudur. Buradan hareketle de yaşananların şu şekilde adlandırılmasının daha doğru olduğunu vurguluyor: Siyonizm Sorunu ve İsrail Terörü.
Yazar kavramları bu şekilde yerine oturttuktan sonra ikinci bölümde, Yahudi göçü ile başlayan istilanın hem öncesini hem sonrasını tarihi vesikalar ile kişilerin ifadeleri eşliğinde açıklıyor. Dünya genelinde Yahudilerin birlikte hareketini ve inanç birliğini sağlamak için kurdukları Yahudi Şirketi’nin işleyişi ve faaliyetlerini detaylandırıyor. Yine bu bölümde Hıristiyan fundamantalizmi olarak da adlandırılan Evanjelizm ile Siyonizm ittifakını izah eden yazar, Batı’nın Siyonist, soykırımcı İsrail’e olan desteğinin arka planını da açıklığa kavuşturuyor. Şu değerlendirme dikkat çekicidir: ‘’İsrail’in suç ortağı Batı’dır. Siyonizmin ideolojileşmesi, İsrail’in kurulması, Filistin’in istilası sadece Yahudilerle ilişkili değildir. Bunların ortaya çıkmasına yol açan etkenlerin sebebi, Batı’nın seküler devrimleri ve faşist uygulamalarla Batılı devletlerdir. (…) İsrail kendi Siyonist emellerine ulaşma ve varlığını sürdürmede söz konusu uygulamaları devam ettirirken Batılı devletler de İsrail’i coğrafyamızda ‘ateşi tutuşturmak ve harlamak’ üzere bir devlet ve istihbarat aracı olarak değerlendirir.’’ Yazar ayrıca bu bölümde, Yahudilerin ‘Va’dedilmiş Topraklar’ yalanının gerçekleşmesi için İslam coğrafyasındaki devletlerin içine hangi fitne tohumlarını attıklarını açıklayarak Müslüman halka sahip ülkelerin neden sonuç getirecek somut adımlar at(a)madıklarını satır aralarına yerleştiriyor.
Kitabın üçüncü bölümünde yazar, Yahudilerin istila, soykırım ve diğer vahşi uygulamalarına Filistinlilerin tarih boyunca nasıl karşılık verdiklerini anlatıyor. Emin el -Hüseyni ile başlayan, İzzeddin el-Kassam, Şeyh Ahmed Yasin ve bugün Hamas’la devam eden mücadeleler izah ediliyor.
Sonuç ve değerlendirme bölümünde ise yazar Sidar ERGÜL, bütün bu araştırmalar ışığında Filistin’deki İsrail terörünün sona erdirilebilmesi için herkesin çaba sarf etmesi gerektiğini, gösterilen çabanın asıl öneminin insan kalabilmekle alakalı olduğunu şu tarihi örnekle açıklar: ‘’Wietnam savaşına dair anlatılır ki ‘savaş boyunca bir adam her gece saray önünde tek mumla protesto yaptı. Bir muhabir yanına gelip ‘bu küçük protestonuzun bir şey değiştireceğine inanıyor musunuz?’ diye sorar. Adam: ‘Ben buraya onları değiştirmek için değil onlar beni değiştirmesin diye geliyorum. İnsanlığımı benden almasınlar, kendim insan kalabileyim diye.’ şeklinde cevap verir.’’
Tamamı 135 sayfadan oluşan bu araştırma kitabının özelde Gazze genelde Filistin ve İslam coğrafyasında yaşananların perde arkasını daha net görebilmeyi, daha sağlıklı değerlendirmeler yapabilmeyi sağlayacağına inanıyoruz. Geniş bir kaynakçaya sahip kitap, okunası bir çalışma olup yazarını tebrik ve ona teşekkür etmek düşüncemizi bu yazı ile yerine getirmiş olalım.
EYYUP YÜKSEL
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-