Ekonomik düzenin işleyişi reel sektör ve finans sektörü diye ikiye ayrılmıştır. Bu ayrımda; girişimcinin ve emeğin olduğu reel sektör yatırımın ve üretimin temel aktörüdür. Yani çalışan ve üreten, istihdam oluşturan asıl asli unsur reel sektördür.
Ancak bu üretimin gerçekleşebilmesi için reel sektörün ihtiyaç duyduğu parasal akım, bağımsız finans sistemi vasıtası ile faizli fonlanarak, reel sektör üretimi sürdürebilmektedir. Reel sektörün ihtiyaç duyduğu paraya, parayı piyasaya girişi ile ve tüm akışı ile tamamen kontrol eden finans sistemi üzerinden bankalar sağlamaktadır.
Halka yaptırılan tasarruflar, faiz taahhüdü ile yatırıma aktarıldığı kabul edilir. Oysa hiçbir zaman finans sektörünün yaptığı sözde bu aracılık, asıl yaptıkları finansal işlemler değildir. Finans sisteminin topladıkları mevduat miktarı her zaman tasarruf azlığı şeklinde ifade edilir. Halkın tasarruf etmediği sürekli gündeme getirilir. Buradan yürünerek yatırımların finansmanında yetersiz tasarrufların olduğu söylenir.
Bankadaki mevduatların ne kadarı yatırıma gidiyor?
Mevduat Vade İtibarıyla (milyon TL), Dönem:2020/5
TP Mevduat / Katılım Fonları – Yurt İçi Yerleşik368.656 282.842 666.907 46.017 16.342 29.011 1.409.77
Türk parası olan bu mevduatlar sırasıyla; vadesiz, 1 ay, 1-3 ay, 3-6 ay, 6-12 ay ve 1 yıl üzeri ve toplam yatırılmış tasarruflardır. Burada toplam 1 trilyon 409 milyon 77 bin mevduatı içinde yatırıma gidecek miktar sadece 29 milyar 11 milyondur. Burada hemen şunu belirtelim, bu rakamlar sadece reel sektörün zorunlu akışından dolayı, finans sisteminin borçlandırma tuzağının mevduatlar üzerinden sanal toplu kayıtlarıdır. Gerçekte böyle bir paranın varlığı parasal tabanla çok sınırlıdır.Döviz Tevdiat Hesabı / Katılım Fonları – Yurt İçi Yerleşik 362.063 153.973 600.123 39.335 18.247 32.932 1.206.67
Döviz tasarruf hesaplarına baktığımızda sıralı olarak; vadesiz, 1 ay, 1-3 ay, 3-6 ay, 6-12 ay ve 1 yıl üzeri olarak tabloda mevduatların bir yıl ve bir yıldan daha az kısa vadede hesaplar olduğunu görüyoruz. Bir yıl üstü döviz 32 milyar 932 milyondur. Toplam döviz mevduatı 1 trilyon 206 milyar 67 milyon içinde ne kadar az olduğu açıkça görülmektedir.
Peki, bankalardaki bu TL ve döviz mevduatlarının kısa vadede olması ne demektir? Mevduat sahipleri, mevcut ekonomik yapının uzun vadede yatırıma yönelik vadelerine girmiyor. Paralarını kısa vadede tutuyorlar. Peki, bu durumda bankalar sözde reel sektörü topladıkları mevduatlarla finanse edeceklerdi. Bu kadar kısa vadeli mevduatlarla üretimi desteklemeleri mümkün mü? Elbette hayır.
Bu güne kadar millete anlatılan, bankaların halktan para toplayarak reel sektörü desteklediği yalanı, bankaların kayıtlarındaki rakamlardan açığa çıkmaktadır. Demek ki bankalar topladıkları fonları öyle uzun vadeli fonlama ile yatırıma, kredi şeklinde aktardığı yok. Bankaların verdiği kredilere baktığımızda parasal tiyatro daha net biçimde ortaya çıkıyor.
(Bankalar borçlandırarak mevduat oluşturup sanal para yaratmada son derece mahirler. Bu gün itibari ile ihtiyaç sahibi piyasanın mecburi ihtiyaçlarına dayanarak; önce kredi talebi üzerinden borçlandırarak mevduat oluşturuyor, sonra mevduat oluşturduğu sanal mevduatı sanal krediye çevirerek reel faiz geliri elde ediyor. Böylece sürekli reel sektörden kredi çeşitlendirmeleri ile akıl almaz faiz gelirleri elde ediyor. İşte finans sektörünün reel piyasayı köleleştirme süreci)
Peki, bankalar bu mevduat sahiplerinin faizlerini nasıl ödüyorlar? Öyle ya, her mevduat sahibine faiz ödemek durumunda olan bankalar, bu faizleri daha yüksek bir yerde alacaklar ki hem mevduat sahiplerinin faizlerini ödesinler, hem de kendileri buradan faiz geliri elde etsin.
Bankalar kısa vadede mevduatın, tabi yine belirtmek gerekir ki piyasaya kredi çeşitlemeleri ile verirken, sürekli borçlanarak bankaları faiz geliri şeklinde finanse eden DİB senetleri ile gelir elde ediyor. Bir yandan da tüketici kredileri mevduat yaratmada büyük bir olanak. Oluşturdukları piyasa derinliği adına, sanal fonlarla tekrar sanal kredi veriyor ama reel sektörden parasal tabanı oluşturan merkez bankasının faizle yarattığı paraları talep ediyorlar. Sanal verilmiş kredilerin basılı olarak piyasada parasal bir karşılığı olmadığı için, sürekli bu kredi modeli içinde bankalar kazanacak, kredi alanlar batacaktır.
İşte itiraz edilmesi gereken büyük finansal tiyatro burasıdır. Öyle bankaların reel sektörün finansmanında, halktan topladığı mevduatlarla fonladığı yalanı, mevcut mevduatların kısa vadeli olmasında da görülüyor, parasal tabandan katbekat sanal para yaratmasında da açıkça görülmektedir.
İşte, reel sektörü öncelikle sömürü düzeni olan bankacılık sisteminin Borca Dayalı Para Sistemi ile sömürmesinden kurtarmak gerekiyor. Bunu yapmak son derece kolaydır. (İktisat Hareketi Taban Ekonomisi) Türkiye’nin ekonomisini esir alan bu finans modeli değişmediği sürece, üretenlerin, emekçilerin, emekli olmuş insanlarımızın ekonomik refaha ulaşmaları mümkün değildir.
Selam ve dua ile..
Yunus EKŞİ