Kur’an-ı Kerim’de içki ve kumar müminlere yasaklanmıştır. Bunun arka planında eski bir adetin nasıl yozlaştığına dair önemli ipuçları bulunmaktadır. Bilhassa da meysir konusunda kumarın insanlar arasında nasıl fitneye sebep olduğu meselesi yatmaktadır. Esasen kura çekme adeti önceleri varlıklı olan kimselerin cömertlik yapma bahanesi ile bir araya gelerek yaptığı bir işken sonra bu halk arasında yayıldı ve daha sonra da insanlara külfet yüklediği için çatışmalara ve husumetlere sebebiyet verdi. Benzer durum birçok müsabakada, birçok farklı durumda görülmektedir. Bu konuya çok benzer olan sporu hele de futbolu bununla ilgili yönleri nedeniyle ele almak zorundayız.
Futbol, sporlar arasında en çok takipçisi olan dal. Böyle olunca büyük sponsorluklar, büyük ücretler de bu sporun etrafında döner oldu. Şirketler, pazarlama ve reklam odaklı yeni bir ticari kültürle bunu harmanlayarak basit bir spor organizasyonunu bir sektöre çevirdiler. Bunun İngiltere’ye ve diğer Avrupa ülkelerine ticari anlamda kazanç sağladığı ve prestij kazandırdığı gerçektir. Futbolun ve spor müsabakalarının psikolojik olarak da fayda sağladığı ve toplumu rahatlatma aracı olarak görüldüğü de söylenmektedir. Ancak futbolu yoksul halkları uyutmak için araç gören diktatörlerin olduğu da unutulmamalıdır. Dolayısıyla acaba futbol başka amaçlar için kullanılıyor mu diye sorulmalıdır.
Meselenin diğer ve esas konusu maddi rakamlardaki abartılardır. Burada ülkelerdeki yoksullukları bitirecek veya önemli ölçüde azaltacak miktarların sporculara ödenmesi göze çarpmaktadır ve bu dünya açısından bir sorundur. Bütün İslam Alemi ve Afrika sefalet içindeyken yüz milyonlarca doların futbolculara ödenmesi şaşılası bir iştir. Bu işlerde başka şeyler olduğu da söylenmektedir. Zira futbolu kara para aklama mecrası olarak görenlerin mevcut olduğu ve rakamların büyük çoğunun göstermelik yahut şişirme olduğu zaman zaman ayyuka çıkmaktadır. Skandalların başka türlüleri de mevcuttur. Örneğin şike skandalları büyük kulüpleri alt liglere düşürmekte, oyuncu, hakem ve yöneticileri zor durumlarda bırakmakta ve tüm bunlar cezalarla kişileri ve grupları afişe etmektedir. Bütün bunlar futbolun temizliğini sorgulamamız gerektiğini bir kez daha bize göstermektedir.
İşin garibanları ilgilendiren kısmı da artık tamamen kumara dönüşmüş olan bahis meselesidir. Yoksulun umut bağlayarak rızkından kestiği ücreti manipülasyon yapan veyahut manipülasyonlara ortak ya da hileden haberdar olan çeşitli kurumlara hele de yasadışı sitelere yatırdığı görülmektedir. Bu öyle bir sektör olmuştur ki dönen ciroya bakıldığında birçok küçük ülkenin bütçesine ulaşan rakamlardan bahsedilmektedir.
İşin ilahiyatçı olarak yorumunu yaparsak tek değil birkaç yönden zarar olduğunu görebilmekteyiz. Öncelikle bahis işi kısa vadede kazandıran ancak uzun vadede kaybettiren hileli bir oyundur. Yani sistem aynı sistemdir ki insanları buna çekmek için ufak kazançları tattırırlar fakat uzun süreçte de bunu katlayarak geri alırlar. Diğer yanda bu işlere kendini kaptırıp, maneviyatını ihmal eden, zamanını boşa harcayan insanlar olduğu görülmektedir. Bu da insan açısından büyük kayıptır. Futbol, eğer gençleri kötülükten koruyacaksa, peygamberimizin küçük çocukla yarış ettiği hali göz önüne alınırsa, caiz olabilir. Fakat bu diğer kötü yönlerini temize yine de çıkarmaz.
Futbolun şiddet olaylarına da kapı araladığı görülmektedir. Holiganizm başlı başına bir problemdir. Bu olay ülkemize de yansımıştır. Geçtiğimiz yıllarda döner bıçaklarıyla birbirine saldıran holiganlar ve ölüm olayları sıkça görülmekteydi. Bunlar da işin diğer üzücü kısımlarıdır ki toplum olarak buna tepkileri her cenahtan vermiştik. Spor, müsabaka ruhunu aşılamalı ve kardeşlik ruhunu insanlara kazandırmalıdır.
Sonuçta insan, doğasının gereği her şeyi rant ve menfaat aracı olarak görmekte ve her şeyi istismar etmektedir. Dileriz bu tür oyunlar barış ve kardeşlik sloganlarıyla tanıtıldığı şekliyle ve kimsenin haksız kazanca bulaşmadığı haliyle sürdürülür. Aksi halde bu, kendini kandıran insanların durumuna benzer ve onların hali gerçekten de ne üzücüdür!