Soru: Hocam; Çok önemli bir araştırma yaptım. 2013 yılında hayatını kaybeden Amerikalı bayan medyum ve yazar Sylvia Brown tarafından bundan tam 12 yıl önce, 2008’de yazılan ‘Günlerin Sonu’ (End of The Days) isimli kitabını okudum. Bununla ilgili bir soru sormama müsaade eder misiniz?
Ârif: Evladım. Heyecanlanma bu kadar. Nedir senin dikkatini çeken bu kitapta?
Soru: Hocam; Kitabın 312’nci sayfasında şu bilgiler var: “2020’de akciğerlere ve bronşlara saldıran ve tüm bilinen tedavilere direnen ciddî bir zatürre benzeri hastalık dünyaya yayılacak. Hastalığın kendisinden daha şaşırtıcı olan şey, aniden geldiği kadar hızlı bir şekilde yok olacağı gerçeğidir. On yıl sonra tekrar saldıracak ve o zaman tamamen ortadan kalkacak.” Hocam, burada ismi verilmemiş olsa da açıkça Korona virüse işaret vardır. Ne dersiniz?
Ârif: Evladım; 2020 yıllarında ölümcül bir salgının patlak vereceğini ismini de açıkça söylemiş olan başka kâhinler ve bununla ilgili çekilmiş gizemli sinema filmleri de var. Bunda şaşılacak bir şey yok.
Soru: Hocam; Ne diyorsunuz? Buna siz şaşırmadınız mı?
Ârif: Hiç şaşırmadım doğrusu. Zaten medyum dediğimiz kâhinlerin işi bu?
Soru: Bu nasıl bir iş böyle? Bu bilgileri nasıl elde edebiliyorlar? Bunlar dahî mi?
Ârif: Evladım. Bunlar dahî değildir. Şöyle izah edeyim sana: Nasıl ki her şeyin açık (zâhir) olan yanı vardır öyle de her şeyin bir de kapalı (bâtın) ve gaybî (gizli, bilinmeyen) yanı vardır. Kâhinler de belirli yöntemlerle metafizik âlemin bazı varlıklarıyla irtibata geçmek suretiyle geleceğe dair bazı kısıtlı bilgiler elde edebilir. Dolayısıyla görünmeyen ve fakat varlığı kabul edilen bazı canlılar, bu anlamda doğru veya yanlış şuradan buradan elde ettikleri bazı eksik bilgileri kâhinlere aktarabilir.
Soru: Ay Hocam; Bunlar hangi canlılardır?
Ârif: Metafizik varlıkları, üç kısma ayırabiliriz.Melekler, cinler ve şeytanlar.
Soru: Hocam; Bu metafizik varlıkların ispatı mümkün müdür?
Ârif: Metafizik varlıkların ispatı, fizikî âlemden delil getirmek yoluyla fizik ötesi varlıkların hakikatine çalışılır. Allah’ın varlığının ve birliğinin enfüsî yani insanın kendi iç tecrübesine yönelik ve afakî yani kâinatta var olan olgusal gerçeklik ve bilimsel deliller kullanır. İnsan ve diğer canlılar gibi maddî varlıkların yaratılmış olması ve bunları yaratan Yüce bir varlığın olmasından hareketle metafizik varlıkların da gerçek olduğu fikrine varılabilir. İnsan duyu organlarıyla metafizik varlıkları herkesin bilebileceği ve görebileceği bir boyutta idrak edemez ancak akıl ve delil yoluyla, bu görünmeyen metafizik varlıkların gerçek olduğunu idrak eder. İşte bunun adı da imandır. Bu bakımdan insanın maneviyatı güçlü demek, gayba ve metafizik varlıklara imanı güçlü olan kimse demektir.
Soru: Peki gayrimüslim medyumlar da bu anlamda metafizik varlıklara iman ediyor mu?
Ârif: Onlar itikadî anlamda iman etmek yerine haddizatında Kur’ân’ı inkâr eder ve özellikle gayrimüslim cin ve şeytanlarla işbirliği yapar ve istidraç yoluyla dünyevî kariyer yapma peşindedir?
Soru: İstidraç mı dediniz?
Ârif: Evet. İstidraç, Allah’ın emir ve yasaklarını hiçe sayıp zararlı metafizik varlıklarla yapılan işbirliği sayesinde elde edilen bazı fevkalade bilgilerle insanların gözünü boyayarak dünyevî başarılar elde etmeyi yönelik sinsî girişimlerdir. Kâhinler de bazen kısmen doğru çoğu zaman da gerçeğe dayanmayan zannî bilgileri kendilerine aitmiş gibi topluma yansıtır. İstidraç, Allah’ın razı olmadığı iman ehli olmayan veya günahkâr kişilerde görünür. Kişi, bu harikulade işleri kendinden bilir ve nefsine verir. Bu şeytanî yaklaşımıyla da azaba müstahak olur.
Soru: Ama C. Hak, neden böyle insanlara bu tarz üstünlük sayılabilecek meziyetler veriyor ki?
Ârif: Allah (c.c.), kâfirlerin küfrünü ziyadeleştirmek için, onlara istidraç suretinde bir takım sapkın güçler ve olağanüstü haller verir. Ancak, bununla birlikte Müslümanlar da Hak ve Bâtıl ile imtihan olunur. Onun için, kehanete dayanan bazı bilgiler her ne kadar kısmen doğru gibi görünse de onlara güvenip medyumlara itibar etmemek gerekir.
Soru: Anladım. Peki. Müslümanların meşru bir zemine dayanan böyle meziyetleri var mıdır?
Ârif: Kur’ân ve sünnet çerçevesinde nefsini ıslah eden, tevekkül ve teslimiyet şuuruyla hayatını tanzim eden her şuurlu ve muttaki Müslüman, Allah’ın bir ikramı ve ihsanı olarak ilham ve feraset yoluyla metafizik varlıklarla temas etme gereği duymadan olağanüstü meziyetlere sahip olabilir. Biz buna keramet diyoruz. Keramet sahibi mümin de kerametin Allah’tan olduğunu bildiği için, bundan kendine bir pay çıkartmaz ve bunu bir menfaat aracı olarak kullanmaz.
Soru: O halde bize ne tavsiye edersiniz Hocam?
Ârif: Medyumların kehanet içerikli kitaplarında bir doğruyu görürken on yalanı da görmek gerekiyor ve buna göre çok ihtiyatlı olup doğruyu ve yalanı tefrik edecek ferasete sahip olmalıyız. Böyle kitaplara ehemmiyet vermek, kendi manevî dünyamıza zarar verebilir. Bu gibi kitaplar, hakikati tağyir edip, saf Müslümanları aldatabilir. Bunun yerine Kur’ân, Peygamberimizin (sav) hayatını ve(ya) evliyalarımızın menkıbelerini okursak, gönül dünyamızı daha da zenginleştirmiş oluruz. Medyumların en dikkat çekici öngörüleri bile, Kur’ân’ın âyetleri ve Peygamberimizin (sav) sözleri ile kıyaslanamayacak kadar değersizdir. Allah’ın Resulü de başkalarının izahatına ihtiyaç bırakmayacak kadar her şeyin hakikatini beyan etmiştir.
Soru: Yani Koronavirüs ile ilgili bir uyarısı var mıdır Peygamberimizin (sav)?
Ârif: Koronavirüsü de içine alan bütün salgın hastalıklara yönelik olarak Peygamberimiz (sav) bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: “Taun hastalığı, Allah Teâlâ’nın dilediği kimseleri kendisiyle cezalandırdığı bir çeşit azaptır. Allah, onu müminler için rahmet kıldı. Bu sebeple tauna yakalanmış bir kul, başına gelene sabrederek ve ecrini Allah’tan bekleyerek bulunduğu yerde ikamete devam eder ve başına ancak Allah ne takdir etmişse onun geleceğini bilirse, kendisine şehit sevabı verilir.” (Buhari, Tıb: 31).
Soru: Hocam; Bu hadis, ne güzel bir uyarı ve aynı zamanda bu gibi hastalıklardan ölenler için bir müjde. Bu anlamlı hadisten sonra size artık başka soru sormayayım değil mi?
Ârif: O halde kısa bir dua ile sohbetimizi tamamlayalım: Allah’ım, tevbe istiğfar ediyoruz, günahlarımızı affet! Katından yaşadığımız musibetlerin ecrini umuyoruz. Bizleri bu musibetlerden uzak tut, en kısa zamanda bu musibetlerden kurtulalım, tedbir aldıkları halde amansız hastalıklardan dolayı ölen Müslümanlara şehit sevabı ver. Bizlere dünyada da ahirette de iyilikler ver. Amin.
Prof. Dr. Ali SEYYAR
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi