islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4795
EURO
36,4287
ALTIN
2.955,56
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Gazze Vicdanı Uyandırıyor Mu?

Gazze Vicdanı Uyandırıyor Mu?
30 Nisan 2024 09:30
A+
A-

Vicdan, insanın sahip olduğu ve kendisini insan kılan yegâne özelliğidir. İnsanın yapıp ettiklerini tarafsız bir şekilde eleştiriye tabi kılan ve ona söylenmesi gerekeni direkt söyleyen tek özelliğidir. Hakikatin saf hali ile insanın buluşmasını sağlayan temel bir özelliğidir. İnsanların adalet ve barış içinde yaşamasını sağlayan ve bu konuda her insan tekinde mevcut bulunan hassasiyetin nedenidir.

Vicdan, iyiliğin yapılmasında bir üstünlük arayışında bulunmamasını sağladığı gibi kötülüğe karşı çıkışında da çıkarı öteleyen bir yaklaşımın kurucu unsurudur. İnsanı kendisine karşı yabancılaştıran bütün unsurlara karşı panzehir olan vicdan, insanın diğer insanlarla ilişkilerini ahlak temelinde kuran önemli bir zeminin kurucu unsurudur.

Gündelik rutin hayatın kendi akışı içinde vicdan kirlenmeye başlar ve üstü örtülerek onu perdeler arkasına iter. Gündelik yaşamın ağır kokusu ise vicdanı körelten bir özellik taşır. Gündelik yaşam, süreklileşen bir şekilde vicdanı uyutan ve vicdanın gündem dışına çıkmasını sağlayan bir zeminin kurucu unsurudur. Hayat ağırlaşarak insanı kendi insanlığından uzaklaştıran bir özellik taşır. Yaşamın ağırlaşan şartları ise insanı şartlar içinde özgürlüğünü esarete dönüştürerek vicdanı yokluğa tevdi eder…

Yapay zekâ ve sanal âlem üzerinden doğal olan vicdanın yokluğa tevdi edildiği zamanlara erişmiş bulunmaktayız. Gazze meselesini, bu uyutulmuş ve yaşamın dışına itilmiş bir vicdanın yeniden ayağa kalkmasını sağlaması bakımından taşıdığı önemi izah etmeye ise gerek yoktur! Çünkü vicdan kendisini sert bir şekilde uyaracak hamlelere ihtiyaç hisseder. Vicdan, kendi uyaranlarını sert bir biçimde uyarıcılara göre ayarlamaktadır. Gazze’de katliam ve soykırım sürecinin uzaması vicdanın uyanışına yönelik yaptığı baskı ile gündeme taşınmaktadır. Bu sert süreç her insan tekinin insan olma haysiyeti bağlamında yeniden uyanışını sağlayacak bir zemine süreklileşen bir güç katmaktadır.

ABD’de üniversitelerde başlayan Filistin meselesine taraf olarak eylem ortaya koyması, hocaları tarafından desteklenmeleri ve meri iktidarın buna karşı şiddet sarmalını devreye koyması, üniversite protestolarını Kanada ve Avrupa ülkelerine de taşımış görünmektedir. Üniversitelerde başlayan sürecin geniş halk katmanlarına sirayet etmesi Filistin meselesini çözüme doğru sürükleyecek bir zemini hayata geçirecektir. Yedi ayı geride bırakan Filistin meselesi ve Gazze’deki soykırım vicdanları ayağa kaldırması gereken temel bir özellik olarak varlık sahasına çıkmaktadır.

Ama temel bir sorun var: İslam coğrafyası yeterince ayağa kalkacak bir belirti göstermemektedir. İktidarların suskunluğu yanında halkın geniş katılımlı protesto eylemleri yapamaması da ayrıca dikkate şayandır. Yapılan eylemlerin katılımının düşük oluşu, süreklileşerek devam eden eylemlerin ise yeterli bir etkiyi göstermemesi de bir gösterge olarak önümüzde durmaktadır. Batılı vicdan Gazze meselesinde hep bir uyanış hamlesi yapmaya yönelik bir tepkiselliği içerdi. Ama müslüman ülkelerde bu tepkiyi bulmakta hep zorlandık. O yüzden batılı vicdan, kendi iç mekaniği içinde uyanışa daha yakın durmakta iken, müslüman vicdan ise uyanışa yönelik daha bir kapalı olmaya yakın durmaktadır. Batılı vicdan şiddete rağmen ayağa kalkmakta ve kendi insanlığını yeniden keşfederken, müslüman vicdan bir şiddet olgusu olmamasına rağmen yine de yeterli bir uyanış emaresi gösterememektedir.

Bu olgu üzerine daha derinden düşünmekte yarar var. Ne oldu ki, müslüman vicdan, bütün uyaranlara rağmen ayağa kalkmakta zorlanmaktadır? Konfor mu, korku mu, anlam yitimi mi, nedir onu vicdandan uzak tutan şey?

Batılı solcular, Filistin meselesini birincil sorumluluk alanı olarak algılayarak ona göre tepkiler oluştururken, Türkiye ve diğer müslüman ülkelerdeki solcular da ise hiçbir kıpırtı bile yok… Hatta Filistin mücadelesini ve mücahitlerini terörist diyerek suçlamaya yönelmektedirler.

Yahudi sermayesinin müslüman ülkelerdeki etkisi solcuları daha mı fazla sarmalamaktadır?

Müslüman ülkelerin iktidarlarının Yahudi sermayesi ve otoritesi altında ezildiklerini bir kez daha gözlemledik… Netanyahu’nun parmak sallayarak ‘sizin iktidarınızı ben koruyorum’ demesini bile içlerine sindirmiş bir iktidar olgusundan söz ediyoruz. Bu durumda vicdanın uyanması, ayaklanması ve kendi insanlığını yeniden kurması beklenemez bir olgudur. Önce bu kölelikten ve istikbardan kurtulmanın yolu, yordamı ve önemi idrak edilmelidir…

‘Güneş batıdan doğacak’ özdeyişinin anlam kazandığı zamanlar yaşıyoruz. Hâlbuki güneşin doğudan doğması kendi tabiatı gereği doğru olandır. Ama kim vicdanını ayağa kaldırırsa o güneşini doğuracak şartlara haiz olacaktır. Çaba ve gayret, adalet ve hakkaniyet her zaman güneşin doğuşunu hızlandıran özelliklerdir.

Vicdan, özgürleşildiği oranda kendini açığa çıkaran bir olgudur. Özgürleşmeden vicdan sahibi olunamaz! Özgürleştikçe vicdan kendi ayakları üzerine kalkacak ve insana kendi insanlığının tadını tattıracaktır. Batılı insan, vicdanının sesini duyarak ve onun gereğini yerine getirerek varlık kazanmaktadır. Filistinli bir çocuğun, kadının, babanın ve yetimin duygusunu kendi duygusu olarak idrak ederek varlık kazandığı için kendisine yöneltilmiş şiddeti hiçe sayabilmektedir. Son yedi aydan beri sürekli artarak çoğalan müslüman olma hikâyeleri de bu gerçeği gözler önüne sermektedir.

Müslümanlar için; “Ey iman edenler, iman ediniz” emri ilahisini yeniden duymak ve onun gereğini yerine getirmekten başka seçenek kalmamıştır. Yeniden iman etmeyen Müslümanların vicdanlarını örten bu baskıcı yaşam tarzından kurtulmaları mümkün görünmemektedir. Gazze gibi soykırım uygulanan bir yerin gözler önünde süren katliamı bile eğer o vicdanı uyandırmıyorsa ortada çok ciddi bir sorun var demektir… Tez elden yeniden iman ederek vicdanını ayağa kaldırmak ve bu dünyanın geçici tabiatını doğru idrak ederek ahiret için gereken hazırlıkları yapmaya yönelmek tek çıkış yoludur…

Abdulaziz Tantik

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞAER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar
  1. Ömer Solgun dedi ki:

    Hocam, ABD’li pilot kendini yakarak vicdanın sesini canı ile edeyerek ortaya koduğunda bayağı bu vicdan işine kafa yordum.
    Kendimce şu kanaate vardım. Dünyanın tüm acı ve göz yaşlarının müsebbibi olan ABD kendi insanının vicdanına müdahalede bulunmamış.
    İnsanlarının vicdanını özgür bırakmış. Üniversitelerde ki kiyam bu bastırlmamıl vicdanın tezahürü dür.
    Bize gelince, hangi dönemde başladı tam olarak bilmiyorum ancak ebusufyanın çocuklarının iktidarı ile başladığını tahmin ediyorum. İnsanları vicdanlarını elinde alarak bazı imkanlar sağlamışlar. O gün bu gündür. Ne kadar okusak, ne kadar islami hareketler ile olumlu temas kursak ta o öldürülen vicdanı yeniden uyandıramıyoruz.
    Çok ağır bir sindirilmişlik hali. Bir daha uyanmamak üzere .
    O kadar ölu ki Gazze direnişi bile bizleri uyandırmıyor. İstanbul’daki protestoları Kudüs TV’den izlşyorum. 500 kişi bir araya gelmiyor.
    Kendi payıma vicdanım bastırılmış veya öldürülmüş olsa da Gazze’de ki çocukların gözlerinde ki ışıltı yüreğimize serinlik serpiyor.
    Bir çocuğa soruyorlar bu zorluklar içnde nasıl hayata tutunuyorsunuz?
    Çocuk; Allahın sözleri ile diyor. Devamında Allahın yardımı ne zaman diye soron müminlere cevap veren ayeti okuyor.
    Ölü vicdanlarımızın uyanacağı günler temennim ile . Vesselam