Makale

Gazze’yi Haritadan Silmek: “Operation Cast Lead-2”

Siyonist İsrail’in hedefi Gazze’den sonra sıranın Batı Şeria’ya gelmesi değildir sadece…

İsrail’in Gazze’yi hava bombardımana maruz bırakıp Filistinlileri katletmesi ve her an başlatması beklenen kara harekâtını, doğru anlamak için ve ona göre karşı stratejiler geliştirmek için tarihsel süreçle birlikte değerlendirilmelidir. Bugün Gazze’de yaşananlar uzun süredir devam eden bir sürecin parçasıdır.

Bu sürecin adı; “Operation Cast Lead” (Türkçesi; Dökme Kurşun Operasyonu)dur…

Küresel şeytanların ve Siyonist İsrail’in uzun vadeli hedefi, Filistinlileri önce Gazze’den sonra da Batı Şeria’dan olmak üzere tüm Filistin topraklarından sürülmesiydi ve planda öyle olmaya devam ediyor gibi görünüyor olsa da aslında hiçte öyle değildir. Bunu da ABD Başkanı Joe Biden’in; “İsrail’in kendini savunma hakkı var” açıklamasından rahatlıkla anlayabiliyoruz. Ancak planın bununla sınırlı olmadığı iyice gün yüzüne çıkmaya da başladı. Bu konuda çok çeşitli teoriler, kurgular ve senaryolar üretildi ve üretilmeye de devam edilecek.

Bu bağlamda uçuk komplo teorileri üretip akılları karıştırmak yerine bugünü daha iyi anlamak için geçmişten günümüze kadar olan süreçlerdeki olayları ve gelişmeleri analiz etmek bizi doğru sonuca götürebilir.

Bugünü daha iyi anlamak için 22 yıl öncesine gidelim;

 Temmuz 2001’de İsrail Genelkurmay Başkanı Shaul Mofaz tarafından “Operation Justified Vengeance; “The Destruction of the Palestinian Authority and Disarmament of All Armed Forces” (Türkçesi; “Haklı İntikam Operasyonu; Filistin Yönetiminin Yok Edilmesi ve Tüm Silahlı Kuvvetlerinin Silahsızlandırılması” başlığı altında Ariel Şaron hükümetine çok geniş kapsamlı bir plan sunuldu ve kabul gördü.

2008’de ise bu plan Hamas’ın; “Kan Dökmesini Gerekçelendirme”  üzerine kurgulanan askeri-istihbarat ve enformasyon bileşenlileriyle daha da geliştirilerek. Bu planın bir parçası da Gazze’li Filistinli sivillerin öldürülmesi “insani gerekçelerle” meşrulaştırılmalıydı. Bu plana “Operation Cast Lead” (Dökme Kurşun Operasyonu) adı verildi.

Peki öyleyse nedir bu “Dökme Kurşun Operasyonu”

 “Dökme Kurşun Operasyonu” (Operation Cast Lead) ilk olarak 2001 yılında dönemin Ariel Şaron hükümeti tarafından kabul görülen “Haklı İntikam Operasyonu” (Operation Justified Vengeance)  2008 de yeniden formüle edilen daha geniş bir askeri-istihbarat gündeminin parçası olan yeniden genişletilmiş olarak planlanmasıdır. Bu planda medya dezenformasyonu, diplomatik kampanya, askerî harekât planı, saldırısı vb. vardı. Ancak dezenformasyon saldırıdan öyle çok etkiliydi ki Hamas’ı şaşırttı ve saldırıdaki kayıplarının sayısını önemli ölçüde artırdı. Hatta bu saldırı planı ve uygulanışı harp okullarında ders konusu olduğu iddialar arasındadır.

Peki öyleyse, plan neydi ve nasıl işletilecekti

İsrailli politika yapıcılar tarafından formüle edilen bu planın uzun vadeli hedefleri arsında Filistinlilerin Filistin topraklarından sürülmesi idi. Plan şöyle işletilecekti.
Ne yapıp edip sivil nüfusu terörize etmek ve bunun için işbirlikçi gruplar kurmak.
Mülkün ve kültürel kaynakların azami ölçüde tahrip edilmesini sağlamak.
Filistinlilerin günlük yaşamları dayanılmaz hale getirilmek için şehirlere ve kasabalara kapatılması, normal ekonomik yaşamlarını sürdürmelerinin engellenmek.
İşyerlerinden okullardan, hastanelerden vb. hizmetlerden koparılmasını sağlamak.
Gelecekte başta direnci kırılanları kendi istekleriyle göç ettirmek, göç etmek istemeyenleri ise zorla sınır dışı etmek/sürmek üzerineydi… Hatta Şaron’a göre, Filistinliler için başka bir devlet bulmak gerekiyordu. Bunun içinde “Ürdün artık Filistin’dir” demişti.

“Dökme Kurşun Operasyonu” planı kapsamında Gazze’deki cinayetlere yol açan bir dizi önemli olaya da değinmeden geçemeyeceğim:

1-) Kasım 2004’te Yaser Arafat’ın öldürülmesi.
Arafat’ın öldürülmesi büyük olasılıkla, İsrail İstihbaratı tarafından gerçekleştirildi. Filistin Yönetimi’ni yok etmeyi, El Fetih içinde ve El Fetih ile Hamas arasında bölünmeleri körüklemeyi amaçlıyordu. Mahmud Abbas El Fetih’in lideri olarak atandı.

2-) 2005 yılında Başbakan Ariel Şaron’un emriyle Gazze’deki tüm Yahudi yerleşimler kaldırıldı ve 7000’den fazla Yahudi nüfusu başka bir yere yerleştirildi.
Müslüman devletler ve Filistinliler tarafından “zafer” olarak kutlanan bu gelişmenin aslında Yahudi yerleşimciler için değil de, Gazze’yi bir toplama kampına dönüştürmeyi içeren genel örtülü operasyonun bir parçasıydı. Çünkü Yahudi yerleşimciler Gazze’de yaşamaya devam ederse barikatlarla çevrili büyük bir açık hava hapishanesine dönüştürülemezdi. Böylelikle de Filistinleri yok etme operasyonları olan Dökme Kurşun Operasyonları kapsamında sorunsuz yapılabilecekti.  Ancak bugün sokakta Gazze lehine gösteri yapan sözde İslami camiamın bunu hala fark edemediklerini de belirtmekte fayda vardır.

3-) Filistinlileri izole eden ve açık hava hapishanesine dönüştüren kötü şöhretli Duvarı’nın inşasına aynı plan kapsamında Şaron hükümeti tarafından karar verildi.

4-) Bir sonraki aşama Hamas’ın Ocak 2006’daki seçim zaferini sağlamak üzerineydi;
Yaser Arafat hayatta olmadığında yapılacak seçimleri El-Fetih’in kaybedeceği o günlerde zaten tahmin ediliyordu. Nitekim de öyle oldu ve Hamas seçimleri kazandı. Sonrasında plan kapsamında Filistinlilerin kendi aralarında çatışma ortamını sağladıktan sonra Gazze ve Batı Şeria olarak birbirinden yönetimsel olarak ayrıldılar. Böylelikle Filistinliler olası bir savaşta İsrail karşısından iyice zayıflatıldılar.

Sonrasında Aralık 2008’de Dökme Kurşun Operasyonu’nun bir parçası olarak İsrail kuvvetlerine bağlı tankları ve piyadeleri topyekûn bir kara saldırısıyla Gazze’ye girerek işgal ettiler. Bu işgalin gerekçesi şuydu: sürekli terörist faaliyetler ve Gazze’den İsrailli sivilleri hedef alan sürekli füze tehdidi…” Tıpkı İsrail bugünkü savaş gerekçesi gibi. Sonrasında ne ilginç ki Dökme Kurşun Operasyonu’ndan bir yıl sonra Tel Aviv, Doğu Akdeniz’de “İsrail kıyılarında” Leviathan doğal gaz sahasının keşfedildiğini duyurdu.

Demek ki Dökme Kurşun Operasyonunun gizli bir gündemi daha vardı… Peki neydi o gizli gündem?

Güncellenen Dökme Kurşun Operasyonu’nun amacı, Filistin’in deniz doğal gaz rezervlerini ele geçirmekti. İşgalin ardından, Filistinlilerin gaz sahalarına İsrail tarafından uluslararası hukuka aykırı olarak fiilen el konuldu.

İyide İsrail nereden biliyordu Filistinin doğalgaz rezervleri olduğunu?

 2000 yılında Gazze kıyı şeridin 19 mil açıklarında British Gas tarafından keşfedilen Filistin’e ait geniş gaz rezervleri vardı. Bu keşif sonrası British Gas (BG Group) ve ortağı, Lübnanlı Sabbagh ve Koury ailelerine ait Atina merkezli Consolidated Contractors International Company’ye (CCC), Kasım 1999 da Filistin Yönetimi ile imzalanan anlaşmayla 25 yıllığına petrol ve gaz arama hakları verildi ve üçlü ortaklık anlaşması yapıldı. Ortaklık ise sırasıyla British Gas %60; Consolidated Contractors International Company (CCC) %30 ve Filistin Yönetimi Yatırım Fonu ise %10 idi.

Ancak 2008 sonuna kadar olan süreç içerisinde küresel şeytanların ve İsrail’in politik oyunları ve baskılarıyla bu anlaşma bozulmak istendi. Ortaklardan biri British Gas olunca İsrail bunda başarılı olamadı. Başarılı olamayınca da Gazze Şeridini “Dökme Kurşun Operasyonu” kapsamındaki işgal planını Haziran 2008’de harekete geçirdi ve Aralık 2008 de Gazze İşgal edildi. Sonrasında Gazze’den geri çekilse de Filistin’in gaz çıkarmasına izin vermiyor.

Günümüze gelirsek;

Hamasın 7 Ekim sabahı gerçekleştirdiği baskın sonrasında, Netanyahu’nun Gazze’lilere yönelik “meşru müdafaa” gerekçesi ile savaş ilan etmesi, 2008-2009 yılları arasında olan ve yarım kalan “Dökme Kurşun Operasyonu” tamamlanması için bulunmaz bir fırsat sunmuştur. Tarihi sürece baktığımızda ise İsrail’in Gazze’ye açtığı yeni savaş için geçmişteki işgalinin devamı niteliğindeki ‘Dökme Kurşun Operasyonu-2’ diyebiliriz.

1-) Bunun altında yatan hedeflerden biri Gazze’nin İsrail ordusu güçleri tarafından doğrudan işgal edilmesi ve Filistinlilerin anavatanlarından sürülmesi. Direnenlerin ise yok edilmesidir.

2-) Nihai hedef ise sadece Filistinlileri anavatanlarından dışlamak ve direnleri yok etmekle kalmayıp, aynı zamanda 1999’da British Grubuna, CCG Grubuna 25 yıllık işletme hakkın veren ve Filistin yönetiminin olan milyarlarca dolarlık Gazze açık deniz doğal gaz rezervlerinin tamamına el koymaktır.

3-) Aynı zamanda da Tevrat’ta vadedildiklerine inandıkları Nil’den Fırat’a vadedilmiş topraklara (Arz-ı Mev’ud) kavuşmakta mesafe katetmektir. Eğer Gazze düşerse, sıra Batı Şeria’ya gelecektir.

Bazı okuyucularımızın aklına 2023 öncesindeki gelişmeleri neden uzun uzun anlatıyorsun da, kestirmeden İsrail Gazze’nin Doğal Gaz Rezervlerine el koymak için bu savaşı çıkarmıştır deseydin ya!! diye bir eleştiride bulunabilirler.

Ancak mevzu bir kaç kelimeyle izah edilecek kadar basit olmadığı için yüzeysel olarak anlatmaya çalışmış olsam da İsrail’in güçlü plan yapıcı olduğunu anlatarak düşmanı yüceltmek değildir gayemiz. Aksine planlarını bozmak için 22 yıllık süreci iyi bilmek gerekir. Bunu iyi anlayıp, bundan sonrası için akılcı stratejiler geliştirilemezse bu planlarını daha da geliştirip 22 yıl daha tıkır tıkır çalıştırırlar ve Dökme Kurşun Operasyonlarını seriye bile bağlayabilirler. Bir diğer gayemizde bu süreçteki Müslüman görünümlü olup İsrail lehine politikaları olan Yahudileşmiş işbirlikçilerini de çok iyi tanımak gerekir. Biz Müslümanlar olarak iyi biliriz ki “şeytanın hilesi her zaman zayıftır” ve çökebilir. Ancak planı fark edip karşı planlar yapabilirsek.

Şimdide gelelim en can alıcı son sorulara;

1-) Siyonist İsrail’in, Gazze’li Filistinlileri süpürme savaşı sürerken, sözde İslam devletlerinin liderleri İsrail’in üzerine çökmeye çalıştığı Filistinlilerin Doğal Gaz yataklarından bir pay mı alacaklar ki kınamaktan öteye geçemiyorlar?

2-) 57 İslam ülkesinin toplam asker sayısı yaklaşık 17 milyon 600 bin iken, bu ülkeleri yöneten liderler nasıl bir acziyet içerisindeler ki, bu kadar kudretli askeri güce rağmen İsrail’e korku veremiyorlar?

3-) Sanki ortada Filistin’in bir tabutu var ve etrafında Müslüman ülkelerin Yahudileşme temayülündeki sözde liderleri toplanmışlar ve bir an önce o tabutun kaldırılmasını istiyorlar ama hepsi de birbirlerine sanki; “bu işe bulaşmayalım, İSRAİL’e havale edelim” dermiş gibi bir tavır içerisindeler mi?

Tüm bunlar olurken, İslam Aleminin (sözde İslam Alemi) tedbir alıp karşı stratejiler geliştirememesi ve yan gelip yatması zillet sebebi ve zillet asrı değilse nedir?
***

 

Sadi ÖZGÜL

YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ

Recent Posts

  • Gündem

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Gallant İçin Yakalama Kararı Çıkardı!

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…

6 saat ago
  • Gündem

KUR’ÂN ARAŞTIRICISIYDI BEL’AM MI OLDU!

Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…

7 saat ago
  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

10 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

11 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

12 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

13 saat ago