Yedi yüz bin ton zehri imzalayan kararnameye, bedduamız var
Günümüzde savaş stratejileri, politikaları yaşamın her alanı ile ilgili uygulanır hale getirildi. Adeta büyük uluslar arası şirketler, yaptıkları üretim ve oluşturdukları tükettirme stratejileriile devletlere diz çöktürürcesine dilediği kanunu dilediği ölçülerde çıkartıyor. Çıkartılan kanunun ya da kanun hükmünde kararnamenin, halkın menfaatine olup olmadığı konusunda kısa bir araştırma yapınca çok rahatlıkla bunu görüyoruz.
Geçtiğimiz günlerde yedi yüz (700) bin ton mısır ithalatına izin verildi.Öyle ya; bizim topraklarımızda mısır yetişmediği ve bunu yetiştirecek çiftçi olmadığı için, karar organları milletin bu büyük mısır ihtiyacını karşılamak için DMO (Devlet Mahsulleri Ofisine) bu yetkiyi vermiş. İthal Bu GDO’lu mısırları ya insanlar yiyecek ya da insanların yediği hayvanlar yiyecek.
Türkiye Ziraat Odalar birliğinin yaptığı açıklamada; üreticinin bundan olumsuz etkileneceği, fiyatların düşeceği yönündeki üretici lehindeki ticari kaygıları içeren açıklaması bir yana; asıl bu mısırların GDO’lu oluşu, oluşturacağı sağlık tehdidi gündeme getirilmiyor. Enflasyonun sorumlusu biz miyiz diyen TZOB Genel başkanı Şemsi BAYRAKTAR, gıda payının enflasyona etkisinin % 3.0 olduğunun söyleyerek, enflasyondaki diğer unsurlara bakılması gerektiğini söyledi.
Hükumetin enflasyonla mücadele politikası, yani fiyat istikrarını sağlamada hükumet kanadı, sıfır gümrükle iç piyasaya tarım ürünleri ithal etmekle fiyatlara müdahale etmeye çalışıyor. Tabi bu içerideki fiyatları aşağıya çekecek. Bu tüketicinin lehine midir aleyhine midir? İlk bakışta fiyatların düşmesi, tüketicilerin lehinedir denebilir. Gerçekte de bu böyledir. Ancak bu fiyat düşürülme operasyonunda, ülkeye sokulan ürünlerin GDO’lu olması, bunların tükettirerek insanlarımızda oluşturduğu ölüme sebebiyet verecek nitelikte ki hastalıklar; bu hastalıkların tedavisi için yine aynı zihniyet tarafından işgal edilmiş sağlık sektöründeki ilaç tüketimleri ve hastane masrafları, fiyatların düşmesini mi yoksa hayatlara mal olmasına mı neden oluyor?
Maalesef sorun zamana yayıldıkça halkımız tarafından fark edilmiyor. Bu konuda strateji geliştirenler de halkımızın balık hafızasını çok iyi bildiği için zaman mefhumunu iyi organize ediyorlar.
Şimdi kısaca ithal edilen mısır ve GDO ile ilgili durumuna bir bakalım: Günümüzde genetiği değiştirilmiş 1.600 gıda var. Mısır genetiği değiştirilmiş ürünlerin başında gelip aynı zamanda katkı maddesi olarak kullanıldığı için bir çok ürüne de geçmektedir. Özellikle mısır nişastası buna örneklik teşkil etmektedir. Doç. Dr.Mesut BAŞAK gıdanın ömrünü uzatmak için oynanan genlerin zehirli protein ürettiğini bunun da yiyen böcek ve kuşların öldüğünü belirtmesi önemli. Bu arada büyük fırmalar adına; GDO nun iyi bir şey olduğunu yüksek paralar alarak konuşanlar elbette çıkacaktır.
Ziraat Mahsulleri Ofisinin 2016 mısır raporu:
Dünya`da toplam 1.5 milyar hektar tarım alanının yaklaşık 712 milyon hektarında tahıl ekimi yapılırken, bu alanın 183 milyon hektarında mısır yetiştirilmektedir. Mısırın tahıl ekiliş alanı içindeki payı % 25,7`dir. (FAO,2014)
Dünya`da 2.7 milyar ton tahıl üretimi içinde, mısır üretim miktarı 1.038.281 bin tondur. Mısırın toplam tahıl üretimi içinde ki payı % 38.1‘dir (FAO,2014). Dünya`da ekiliş alanı bakımından buğday ve çeltikten sonra üçüncü sırada gelen mısır, üretim miktarı açısından birinci sıradadır.
En fazla mısır üreten ülkeler ABD, Çin, Brezilya, Arjantin, Meksika, Hindistan, Ukrayna, Endonezya`dır. Türkiye üretici ülkeler arasında 24. sırada gelmektedir. Son 10 yıllık süreçte Dünya`da mısır ekim alanları % 24 oranında artarken, üretim % 42.3 oranında artmıştır.
Türkiye’de son on yılda mısır göstergesine baktığımızda
2006 yılında; ekim alanı 5.360.000 hektarda 3.811.000 ton üretim yapılırken dekar başına 711 ton’dur. 2016 yılında; ekim alanı 6.820.000 hektar da 6.300.000 ton üretim yapılırken dekar başına 920 ton ürün alındı. Dekar başı 209 ton artıyor. İşte bunun nedeni genetiği ile oynanmış zehir saçan GDO’lu mısırlar olmasıdır.
DMO toplam mısır üretiminin %9.14 ithal ederek üreticiye darbe vuruluyor. Bu ithalatı Devlet Mahsulleri ofisinin yapması da pek manidardır. Nasıl bir tarım politikası izleniyor ki kendi üreticisinin imkânları hiçe sayılarak Genetiği bozulmuş (GDO) ürünleri ithal edilebiliyor?
TUİK verilerine göre; 2006 yılında ithal edilen mısır 30.579 ton iken ihracat 192.950 ton mısırdı. 2015 yılında ithalat 1.700.558 ton olurken ihracat 40.961 tona gerilemiştir. Kim kabediyor kim kazanıyor bu rakamlarla?
Büyük bir afet çıktı da, 6.820.000 hektarlık alan harap oldu da mı ihracat düşerken ithalat bu kadar arttı? GDO lu mısır ithalatının bu oranda artış göstermesi, ve buna yetkililerce izin verilmesi manidardır. Herkes yanlışın ne şekilde hangi yollarla yapıldığını çok iyi biliyor. Bunun bedeli sağlıkla, halkı ölüme sürükleyecek kadar ödetildiği de çok iyi biliniyor. GDO’lu ürünlerin tüketilmesi, uzun zaman içinde ölüme neden olacak hastalıklar oluşturması, bir sürü farklıymış gibi başka nedenlerin gerekçe gösterilmesi, GDO’lu ürünlerin ithalatıyla halka yapılan büyük zulmü asla örtmeyecektir. GDO nun ölüm saçan gerçeklerini söyleyen ilim adamlarının başlarına gelenlerin neler olduğunu az çok hepimiz biliyoruz.
Şimdi kalkmış 700 bin ton daha sıfır gümrükle mısır ithalatına kapı açılmış. Herkesin zenginleşmesini sağlayan nedenler vardır. Ama bu halkın sağlığı üzerinden yapılıyorsa burada büyük bir ahlâki sorun da vardır. Şimdi soruyoruz; bu nasıl bir milli tarım politikasıdır?
Tarımı getir tekelleştir, holdingler büyük şirketler tarım üretimini de eline geçirsin, yasal her türlü zemini hazırla. Onlar piyasayı fiyat açısından dilediği gibi kontrol ettiğinde; git haklı bir gerekçe diye büyük ithalat yaparak tüketiciyi korumaya çalış..
Elimizden bedduayı da alamazsınız ya..
Selam ve dua ile
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi