islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
33,9762
EURO
37,6709
ALTIN
2.725,36
BIST
9.771,16
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
25°C
İstanbul
25°C
Hafif Yağmurlu
Pazar Hafif Yağmurlu
27°C
Pazartesi Çok Bulutlu
28°C
Salı Çok Bulutlu
29°C
Çarşamba Parçalı Bulutlu
28°C

Geleceği İnşa, Doğrulardan Yana Tavır Koymakla Mümkündür

Geleceği İnşa, Doğrulardan Yana Tavır Koymakla Mümkündür
1 Nisan 2024 09:32
A+
A-

Doğrular, bir toplum için vazgeçilmez hedeflerdir. Fakat, doğrular zaman içinde değişebilir veya değiştirilebilir.

Doğrular ve iradenin kaybı:

Biz toplum olarak, uzun süredir kendi şuursuzluğumuz, ihmalimiz ve tembelliğimiz sebebiyle doğrulardan sapma ile karşı karşıya kaldık. Bir diğer yandan, doğrularımıza ters gerçekleri, sinsice veya yanıltarak bize empoze eden zorlayıcı yönlendirmelere muhatap olduk. Her iki halde de değerlerimize uygun ve makul tercihlerden uzakta kaldık.

Bir toplum, sahip olduğu doğruları, kendi değer sistemlerinden alır. Değer sistemleri ise, toplumların hayatı yönlendirme konusunda yaptıkları şuurlu tercihlerden meydana gelen kurallardır.

Özellikle her toplumda olduğu gibi, kendi toplumumuzda da meydana gelen aksaklık ve bozulmaların sorumlusu, bizzat o toplumun kendisi olmaktadır. Doğruları benimsediğini ifade etmekle birlikte o doğruları hayatlarında yaşamayanlar, öncelikle kendi varlıklarına ve fikirlerine ihanet etmektedirler. Ne uğruna, hiçbir çözüm getirmeyen yanlışlar uğruna.

Ahlaki, iktisadi ve siyasi bozulmalar hep doğruların yanlışlara mağlup olmasından dolayıdır. İnsan ve toplumlar, bu şekilde duyarsız ve sorumsuz olarak, kendilerinin ve çevrelerinin geleceğini bilerek tehlikenin içine atmaktadırlar.

Doğruların mücadelesinde aktörler:

Toplumlarda olayları değerlendiremeyen ve başkalarının güdümünde yaşayan kimselerin bu konuda bir mazeretleri olabilir. Fakat olaylara hakim olanların bu bozulma ve olumsuz değişimlerde büyük vebali bulunmaktadır.

Toplumlarda doğruların kaybolmasında rol oynayan grupların başında ilim, fikir ve din adamları ile siyasetçiler gelmektedir. Birinci gruptakiler, hakikatin bekçileri olarak, doğruları ayakta tutmak ve yanlışlar ile kültürel manada mücadele etmek sorumluluğunu taşıyan kimselerdir. İkinci gruptakiler ise, doğruları uygulamak ve muhafaza etmek durumda olan sorumluluk sahibi kesimlerdir.

Maalesef bu iki kesim de, ülkemizde görevlerini getirme noktasında yetersiz kalmışlardır. Özellikle birinci gruptakilerin sorumluluğunun yetine getirmemiş olması, toplumsal çözülmeyi başlatmıştır. 

Doğru değer ve sistemleri, topluma gerektiği gibi sunma ve toplumsal ahlakı atakta tutma görevi yapılmadığında veya eksik yapıldığında, toplumsal ibre yanlışlara doğru ister istemez kaymaktadır. Yanlış bilgi ve davranışlar, toplum fertlerince şuurlu olarak benimsenmediği için, sosyal sistem, adım adım başka bir dünyaya kaymaya başlamakta, insanlar farkında olmadan başka bir hayat tarzına adapte olmaktadırlar. Artık, bu noktadan sonra yabancı değerler ağır ağır davranışlara sirayet edip, onu başka bir dünyaya doğru götürmektedir. Toplumun, bu içten içe değişimin farkına varması çok zordur. Çünkü, sosyal bünye, yabancı kültürel  hastalıklara karşı mücadele edebilecek değerlere sahip olmadığından çaresiz durumdadır.

Siyaset, fikri ve kültürel  özellikler ile dünya görüşünün uygulanmasıdır. Siyaseti yöneten gruplarda bir zaafiyet olduğunda; toplum,  adım adım, başka bir sistemin tuzağına düşmeye başlar. Her konuda olduğu gibi, iyi değerler, siyasetin söylemlerinde yer alır. Ama, bunu gerçekleştirecek fikri ve ahlaki enerji büyük ölçüde kaybedildiğinden, toplumda iyiye dönüşü başaracak bir potansiyel oluşmaz.

Toplumda iyi niyetli ve şuurlu gruplar, siyasilerin güzel söylemleriyle iyi gelişmeler olacağını düşünür, fakat; bu söylemler lafta kalır ve toplumsal sistem, dünyevi ve pragmatist eksenli yolculuğuna devam eder. Çünkü, ortada ne doğruları ortaya koyacak güçlü ilim, fikir  erleri; ne de onları anlayıp değerlendirecek, ferasetli kitleler vardır..

Geleceği yeniden inşa, yine ilim, fikir ve din erlerinin samimi ve ahlaki kültürel birikimleri üzerinde hareket eden siyasileri, değerler sistemiyle olayı değerlendiren halk tarafından başarılabilecektir. Böyle bir kültür ve koordinasyon  sağlanmadığı müddetçe, güzel hayaller kurmaktan başka bir sonuç elde edilemeyecektir.

Prof. Dr. Sami Şener

MİRATHABER.COM -YOUTUBE-

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.