islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4780
EURO
36,4367
ALTIN
2.954,01
BIST
9.294,64
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Geleceğin Çağdaş İnsanı…

Geleceğin Çağdaş İnsanı…
13 Haziran 2023 09:30
A+
A-

 

Modern çağın en mümeyyiz vasıflarından biride hız çağı oluşudur. Haz, hız ve kaos zemininde süregiden bir yaşamın izdüşümleri gözlemlenmeye başlandı. Haz ve hız, kişinin başının dönmesi için yeterli sebepleri üretmeye devam etmektedir. Kaos, hızın ve hazzın farklı tonlarının birbiri ile çatışmasının doğal sonucudur. Bir şeyin neye koştuğu, neye yöneldiği ve ne yapmaya çalıştığı konusundaki kafa karışıklığı insanı kaotik bir zemine hapsetmektedir. Yalanın devreden çıktığı bir zeminde söylenen sözün tam olarak neye tekabül ettiği konusu ise tam bir muamma olarak önümüzde duruyor.

Kahır ekseriyet açısından bugün atılan adımlar, yarının mimarisini oluşturacak bir sebebe istinaden atılmaktan çok bugünü kurtarma adına yapılan hamlelere dönüşmektedir. Bu durum kendiliğinden bir aldatmayı içermekte ve bu arada ise geleceğe dönük planları olanların, insanlığı taşıdığı hercai bir yaşamın plansız bütünlüğüne hapsetmesini de kolaylaştırmaktadır. Bir LGBTİ formülasyonu ve bunun yerleşik hale dönüşmesine yönelik yapılan çalışmalar işlevselliğini koruduğu gibi ulaşmak istedikleri hedefe de kapı aralamaktadır. Mesele salt LGBTİ de değildir. Geleceğe dönük bir vizyon ve ‘Büyük Reset’ dedikleri, her şeyi sil baştan yeniden yazma girişimini göz ardı etmemek lazımdır. Bu girişim kendini sürekli yenileyerek pazarlamayı öne çıkarmakta ve bu konuda çok cömert davranmaktadır. İstediği yazarı öne çıkarmakta, istenilen düşünceyi pazarlamakta ve kamuoyu oluşturma konusunda da istenilen desteği sağlayacak imkânları seferber etmektedir.

Son on yılda yapılan tartışmalara baktığımızda göreceğimiz şey tam olarak istenilen bir geleceğe doğru adımlar atarak yürümeye başladığımızın işaretleridir. Bu işaretler, post modern kültür denerek, göreliliği mutlaklaştırarak anlamın buharlaşmasına zemin oluşturdu. Felsefi düzlemde bunu güçlendirdi. Neredeyse bütün kültürlerde bu yeni yaklaşım başat unsur haline geldi. Ve her görüş, düşünce ve inanç bu durumdan nasibini aldı. Yani her düşünce göreliliğin mutlaklığı karşısında bir yenilgi durumu ile karşı karşıya kaldı. Buna dini kültürlerde dâhildir. İslam ise Müslümanlar nezdinde bu durumu yaşamaya başlamıştır. Dini düşünce zemininde de etkileyici bir formülasyon olarak önümüzde durmaktadır.

Modern düşünce, post modern düşünceye evrildiği andan itibaren bir ‘anlamsızlığı’ içinde taşımaya başlamıştır. Bu anlamsızlığın dışa vurumunu ise hayvan severlik üzerinden örtmeye çalışması da ayrı bir garabeti içinde taşımaktadır. Yeşiller hareketi ve çevreci eylemciler, anlamsızlığın yeni bir anlama tevdi edilmesi görevini gereğince üstlenmişlerdir. Bakışları ve yönelişleri yeni bir duruma çekerek, asli sorunların gölgede kalması sağlanmıştır. İşçi hakları, eşit haklar, özgürlükler, çevre ve hayvan hakları bağlamında ortaya konan eylemlere yerini bırakmıştır. Arada nükleer enerjiye yönelik yerli arayışlara dikkat çekmek ve kamuoyu oluşturma adına faaliyetleri ile de diğer faaliyetlerin karşılanmasına matuf bir durumu da besleyen yan unsur olarak kullandılar.

Akıl ve bilim vurgusu yanında özellikle yapay zekâ tartışmaları… Yapay zekânın oluşturacağı tehlikelere dikkat çekerek gündemleştirilmesini sağlama ve benzeri eylemler ile birlikte ciddi bir kültür zemini oluşturma adına kitaplar yayınlanması… Bu eserlerin dünya dillerine çevrilmesi, Harairi ve ‘Homo Deus’ kitabı ve benzerlerini bolca yayınlayarak gündemleştirmeleri…  Televizyon programlarında tartışmaya açılması ve dikkatlerin üstüne çekilmesi, sadece bir kaçıdır. Bu arada yeni bir felsefi zeminin yoklanması, post human sonrasına yönelik felsefi arayışlar, feminist kadın yazarlar ve benzeri farklı yazarlar aracılığı ile de ‘insan sonrası’ bilgi, bilim, yaşam ve benzeri konuların gündemleştirilmeye çalışıldığı gözlemlenmektedir. Dine yönelik sert eleştiriler; özellikle de ‘yeni ateizm’ diye kendini pazarlayanlar eliyle bu çok sert bir biçimde gerçekleştirilmektedir.

Farkında olup olmamamıza bağlı olmadan, her yönden ve her boyuttan bir saldırı ile anlamın buharlaştırılmasına devam edilmektedir. Bir taraftan dine yönelik saldırılar ve gençlerin yeni bir inanç/New Age kültürü ile buluşmasını sağlayacak adımlar atılırken, kültür politikaları da bunu beslemektedir. Şeytan ve onun izdüşümünü oluşturan bir kültür, televizyon programlarında ve cep telefonlarındaki oyunlarda kurgulanmaktadır. Sürekli bir propaganda bombardımanına tabi kılınan gençler, özellikle lise düzeyindeki gençler, farklı yönelimlere sahip olmaları için cinsiyetsiz toplum tartışmaları, lezbiyenliğin ve geyliğin normal kabulüne yönelik ciddi bir baskı oluşturulmaktadır. Her yönden yapılan bu saldırı aynı zamanda çıplaklık kültürü ile de beslenerek kafaların sağlıklı bir zeminde düşünmesine imkân tanımadan kendisine sunulacak her düşünceye evet diyecek bir nesli hazırlamakta ileri düzeyde bir gelişme sağlamıştır. Muhafazakâr ailelerin çocuklarını bile ellerinden almaya başlanmıştır.

Geleceğin insanı, hiçbir değer taşımayan ve tanımayan, kendine ait bir dünya kurduğuna inanan ama kendi kurduğu dünyanın kendisine ısmarlanmış bir dünya olduğu gerçeğini asla anlamaya yanaşmayacak bir karakteri de beraberinde taşıyan biri olacaktır. Herhangi bir değere yaslanmadığı gibi kendi çıkarını ve hazzını öne alan ve bu konuda harcamayacağı hiçbir ilke ve kuralı tanımayacağı bedihidir. Kendini özgür hisseden ama insanlık tarihi boyunca en büyük esarete düştüğünü de asla öğrenemeyecek biri olacaktır. Anlamsızlığın bizatihi anlam olacağını dikkate aldığımızda iyi, güzel ve doğru kendi anlam hinterlandını terk ederek yeni bir anlam indirgemesine maruz kalacaktır. Artık on yıl öncesi ile on yıl sonrasının kavramları aynı zemine ve aynı anlama haiz olamayacaktır. Kendisini tanrı gibi hisseden ama tanrıcıkların elinde bir oyuncağa dönüştüğünü de anlamayacak kadar aptallaştırılan biri olacaktır geleceğin insanı…

Hala bir umut var: bütün bu anlamsızlık deryasına karşı anlamı savunmak ve dine yeniden ama asli hüviyeti içinde dönüş yapmak, bireyciliği ve hazzı bir tarafa bırakarak başkası için var olmayı bir değer ve ilke haline dönüştürmek ve bir güven ortamı oluşturmayı sağlayacak bir sosyal gerçekliği yeniden inşa edebilmek şarttır. Kendi hazları yerine anlamı ve değeri eksene alan bir bakış, eylem ve davranışlar kalıbını sağlam bir zeminde ortaya koyarak şahitliği sağlayacak bir toplumsallığı inşa edecek vasatı kurmayı birlikte çalışmayı esas kılarak gerçekleştirilmelidir. Her zaman ve zeminde, şart ve hallerde yeni bir imkân vardır: kişi, kendisini çekilen şartlara ve haiz kıldıkları ahvale yönelik bir duyarlılık ve farkındalığa sahip olduğunda bu imkân yeniden doğacaktır. Farkındalık ve fark ile imkân elde ederek yeni bir değerler skalasını kurmak ve anlamı yeniden hayata geçirecek bir gerçeklik düzlemi inşa etmek zor olmasa gerek! İlahi inayetin varlığı ise her zaman anlam ve değer ile bütünleşmiş insanın yanında olacaktır…

 

Abdulaziz Tantik

Çağdaş Müslüman…

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.