islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4780
EURO
36,4367
ALTIN
2.954,01
BIST
9.294,64
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Gelenek Eleştirisinden Modern Sapmaya

Gelenek Eleştirisinden Modern Sapmaya
24 Ağustos 2022 09:00
A+
A-

Özellikle son yirmi yılda ortaya çıkan ve her geçen gün dozunu yükselten gelenek eleştirisi, hakikatin hakkını vermenin ötesinde farklı bir kisveye büründü. Gelenek eleştirisinde bulunanların merkeze taşıdıkları öngörülerinin neler olduğunu birçoğumuz bilmekteyiz. Bunların başında yer alan ve en çok eleştirilen yön geleneksel din öğretisinin tolumdaki itikadi ve ameli boyutu.

En çok öne sürülen tez, toplumun atalar dinini yaşadığı, Kur’an’ı anlamadığı, sürekli anlamadan hatimler indirildiği, Kur’an’ın mezarlık kitabı yapıldığı, geleneksel cemaatlerdeki sorgusuz itaatin olduğu, içtihatların yetersizliği, anadan-babadan kalma dini bilgilerle amel etme, mistik bir anlayışın zaman içerisinde din olarak algılanması, eleştirilerin merkezini oluşturmakta.

Bu eleştirilerin birçoğuna katılmakla birlikte, eleştiri boyutunun toptancı olması ve gelenek içerisinde yüzyıllarca var olagelmiş, geleneğin dine dayanan temeli üzerine inşa edilmiş birçok ulvi değerinde aynı şekilde ayrıştırılmadan ret edilmesi sıkıntıya neden olmaktadır. Geleneğin ıskalanan en önemli yönü ise şüphesiz ki temelini dinin oluşturduğu ahlaki boyutudur.

Yaşı elliyi bulmuş olanların, çok geri tarihlere gitmeden kendi hayatları içerisinde geleneğin nasıl bir insan inşa ettiği hususunu düşünmeleri, sanırım gelenek eleştirisi yapanların toptancı yaklaşımının yanlışlığını ortaya koyacaktır. Uzun bir süredir pervasızca süren gelenek eleştirilerinin samimiyetten uzak, seküler insan tipini ortaya çıkarmak amaçlı sürdüğünü söylemek yanlış olmasa gerek. Zira gelenek eleştirisinde hedef tahtasına konan en önemli yan, insanın özne olması ve bu öznenin ahlaki yapısının tahrifidir.

Küreselleşen dünyada modernizmin istediği insan ve toplum kurgusuna en büyük direnç şüphesiz ki geleneksel insan ve toplum modelidir. Bunun sebebi ise gelenekteki insan-insan ve insan-toplum ilişkileridir. Geleneksel insan ve toplum modelinde, insani ilişkiler verili değerler üzerinde yürür ve doğal olarak gelişir. Seküler/dünyevi değildir. Modern tasavvurda ise insani ilişkiler üretilmiş değerler üzerinden gelişir ve bir sebebe bağlıdır. Modern hayat tarzında ikinci bir şahısla olan ilişkileriniz için dünyevi bir sebep gerekir, doğal olarak gelişen bir ilişki içerisine giremezsiniz.

Gelenek öğretisi insanı merkeze alır, ilişkilerde insani boyut birinci sebeptir. Yüzyıllara dayanan öğretisinin çok büyük bölümü referansını dinden alır. Anne-baba-kardeşler-akrabalar olarak geniş bir aile içerisinde pratik olarak görerek, yaşayarak insanı inşa eder. Gelenek öğretisinde teori hemen hemen hiç yoktur denebilir. Sapma değil, insani boyutta istikamet vardır. Ahlak verili değerler üzerinden buyurgan kaynağın emrine göre düzenlenir. Hayat; haram, helal, günah, edep, mekruh, sünnet, komşuluk, dostluk, yardımlaşma vb. ile anlam bulur.

Modern tasavvurda ise bütün bunlar modern bireyin inşası önünde engeldir. Zira insan verili değerler üzerinden değil, üretilmiş suni değerler üzerinden tanımlanır. Toplum kurgusunun modeli de bu tanımlar üzerinden planlanır. Modern tasavvurda insan özne olmaktan nesneye dönüşür, bu sebepten kendisi değil, bindiği arabası, oturduğu ev, kullandığı eşyası, nüfuzlu dostlukları, makam-mevkiiyle değerli olur. Gayri meşru iş bile yapsa, bu bir olumsuzluk değil, erdemdir(!). Zira gayri meşruluğun tanımı geleneksel olan tanımın aksidir.

Geleneksel kültürde yetişen insanın modern tasavvurdaki tanımı ‘cahildir’, okumamıştır, kültür seviyesi hiç yoktur. Dedesinden babasından, annesinden, çevresinden ne görüp öğrendiyse onun bilir, onu yapar. Ama kimseyi aldatmaz, yalan söylemez, hile yapmaz, düşene tekme vurmaz, kötülüklere engel olmaya çalışırken, iyilikleri çocuklarından başlayarak pratik olarak uygulanması için önayak olur. Çocukluğundan ölümüne kadar süren dostlukları vardır. Düğünde, sünnette, bayramda, hastalıkta sağlıkta, iyi günde kötü günde, gecede gündüzde ne yapması gerekirse bunun bilincindedir. Modern sapmada ise bu değerlerin hiçbirisinin anlamı olmadığı gibi, gerekte yoktur.  

Bugün sürekli gelenek eleştirisi yapanların bu eleştiri için kendilerine meşruiyet devşirdikleri hususlar, esasa tekabül etmeyen niyetlerle sürmektedir. Bunun böyle olduğu kısa sürecin sonunda görülmektedir. Eleştirilen geleneksel insan ve toplum yapısı, geleneksel düşünce, geleneksel yaşam tasavvuru, yapıcı eleştirilerden ziyade tahrip edici, ortadan kaldırıcı saldırılara maruz kalmaktadır. Lakin eleştirenlerin ise ne teorik olarak nede pratik olarak ortaya koyabildikleri yeni bir model yoktur. Bu tür kötü niyetli gelenek eleştirileri, yaşadığımız dönem itibariyle modern sapmanın değirmenine su taşımaktadır.

ETİKETLER: ÜSTMANŞET
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.