Yunus Ekşi
Bir din düşünün. Hem bireysel huzur refah, hem de toplumsan bir huzur ve refah getireceğini söylüyor. Ama bunu toplumun geneline bir türlü taşıyamıyor. Sorun din den mi kaynaklanıyor yoksa dini konularda önderlik yapan kurumlar ve kanaat önderlerinden mi?
Dinin bu kadar konuşulduğu ama yaşanmadığı İslam coğrafyasında, herkesin şikâyet etmeye başladığı şey, gençliğimizi ateist, deist oluyor, onları kaybediyoruz oluyor. Şikâyetin sorunu çözmediğini bildiği halde, her kesimin yine ısrarla kendi din anlayışını gençlere dayatması da bu kötü sürecin perçinlenerek yükseldiğini gösteriyor.
Gençliğinizi kaybederken kurumların ve cemaatlerin din algıları üzerinden kendilerini mutlak doğru din anlayışı olarak ortaya koyduklarını da görüyoruz. Birde bakıyorsunuz; filanca vakfın bir din anlayışı, filanca cemaatin bir din anlayışı, diyanetin genel sistemle çatışmayacak yapıyı ona uyduracak bir din anlayışı. Arada ezilen, sorularına cevap alamayan bir ‘ Z ‘ kuşağı denilen gençlik.
Gençlerin inançsızlığının çığ gibi büyüdüğünden şikâyet eden aileler, din adamları, kendi hatalarını görmemekte direnmekteler. Kibir, bilende daha çok olurmuş. İlahiyat camiasında örtülü hep konuşulan kıskançlık ve kibir; gençlerimizin deist, ateist olmasına katkı sunduğu gerçeğini de ifade etmemiz gerekiyor.
Diyanet işleri başkanlığının gençlerle ilgili yetersiz projeleri, meseleyi psikolojik ve sosyolojik açıdan bütüncül bir program olarak uygulanması, bütüncül sorun çözme yönteminin gerekliliğini diyanetin görememesi önemli bir sorun. Varsa bu projelerin, aynı masa ekseninde psikolog ve sosyologlarında olması gerektiğinin altını ısrarla çizmek isterim. Kişinin ruh hali ve toplumsal etkileşimi, gençlerin inanç yapıları üzerinde son derece etkilidir. Bunun için sosyolog ve psikologlarla diyanet birlikte çalışması gerekir.
Ateist ve deizmle mücadelede kurumsal bir yapılanma üzerinden proje öneriyorum. İnançsızlık kaymaları her ne kadar bir tercih gibi gözükse de, boşluktaki bu gençlerin kayışlarının temel nedeni; kurumsal İlahiyat fakültelerinin toplumun temel inancını karşılamaktan çok, kültürel İslam ağırlıklı konularda yazıp çizmesi, programlar yapmasıdır. Bunlar gençlerimizin sorularını cevaplayamıyor ve kalpleri mutmain olmuyor. Bu öyle bir noktaya geldi ki ilahiyat fakültelerinden felsefe ve mantık derslerinin kaldırılması dahi gündeme getirildi.
Her ne kadar olumlu manada geri adım atılsa da bugünkü gençlerin durumuna katkı payı, bu mantığında olduğunu söylemek gerekir. İlahiyat fakültelerinde ‘’Tartışma Odaları’’ diyebileceğimiz, gençlerin gelerek açık açık sorularını soracağı, sorgulayabileceği zeminlerin oluşması gerekir. Bu işi öncelikle diyanet, sonra YÖK, sonra vakıf ve dernekler ve elbette cemaatler yapması gerekir. Bu süreçte gençlerin sorularına cevap veremeyecek kurumlar, onların sorularından kaçan kurumlar içi boşaltılmış kurumlar olup kapatılması gençlere bir şey kaybettirmeyecektir.
Bu önerimden dolayı bir takım endişelerin oluşacağını, itiraz edileceğini görüyorum. Bu endişeler, ancak sağlam ve doğru olmayan bir inanç sistemini benimsemişlerin taşıyacağı endişelerdir. Abdestinden şüphesi olmayan bu endişeleri taşımaz.
Önerdiğimiz bu projede, gençlerin size yüz yüze yöneteceği sorgulayıcı sorulardan kaçıyorsanız, gençlerimizi inançsız bu duruma düşüren sorunun temel kaynaklarından olursunuz.
Projenin bir örneklik teşkil etmesi için bir sivil toplum örgütü de buna öncülük yapabilir.
Gençlerin soru sorarak kalplerinin mutmain olması gerekir. Kalbin iman konusunda tam Allah’a inanması önemlidir. Kur’an, Resulullah’a gelen bir bedevi topluluğunun iman ettiklerini söylediğini haber verir. Ancak Allah, onların iman ettiğini onaylamaz. Onlar, Müslüman oldu der. İman kalplerine yerleşmedi henüz der.
Şimdi böyle bir Müslüman olmuşlukla gençlerin iman etmesine mi inkâr etmesine mi vesile oluyoruz!
Selam ve dua ile…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
Önceki yazımızda Yûsuf 12/76 ayetini kısmen ele almıştık. Bu yazımızda ise ayetin ele almadığımız yönleri…
Eksikleri Varsa da Doğruya Yakın Bir Görüş Mirat Haber olarak, İslam'a aykırı olmadığı müddetçe, her…
View Comments
Hayati bir konuyu gündem yaptığınız için teşkkürler, Allah razı olsun. Bu konuya öyle yoğunlaşmalıyız ki sürekli ana gündemimiz olmalı. Bu konuda Türkiye artık İlahiyat, Diyanet öncülüğünde (DİN ŞURASI) bu işe kafa yoran kişileri ACİL bir kampa almalı ve uygulanacak projeyi ortaya koymalıdır...Geçen sene ateizm,deizm Türkiyede yükseliyor çıkışları yapılmıştı ama önemli mevkilerde bulunup kafalarını kuma gömmüş bir çok zevatta; öyle bir şey yok "merkebin aklına karpuz kabuğu getirmeyin" dercesine akıllı ve duyarlı kişileri susturmuşlardı. Dilerim bu çıkışınız yankı bulur.