Büyük bir inançla inanıyorum ki, gençlik sadece ve sadece hayatın anlamını, yaşamın gayesini ve kendisini var edeni arıyor… Ve bu onu “fıtratı” gereği içinden fışkıran bir cevher olarak dış dünyasına yansıyor. Şöyle ki; Fıtrat terim manası olarak : “Allah Teâlâ’nın mahlûkatını kendisini bilip tanıyacak ve idrak edecek bir hal, bir kabiliyet üzere yaratmasıdır.” diye tanımlanır.(İbn Manzur, Lisânü’l-Arab, Beyrut, (t.y.), V, 55). Bu tanıma göre fıtrat “hakkı benimseme yatkınlığı” şeklinde anlaşılmalıdır. İnsanlar genellikle bedenî bakımdan olduğu gibi ruhî ve zihnî bakımdan da hissetmeye, algılamaya, doğru biçimde düşünmeye ve inanmaya elverişli olarak dünyaya gelirler. Ve hayat boyu bu sorgulama soruşturma devam eder… Peygamberlerin ümmetleri ile yaşadıkları sayısız örnekler de bize bunu gösterir.
İşte asıl kırılma noktası buradan sonra kendini gösterir.
Çocuk yaşadığı doğal çevresinde yaradan ve yaratılış amacı ile ilgili soruları ne ölçekte sorma özgürlüğüne sahiptir? Bu soruları cevaplayan muhatapları kimdir? Ne kadar ehildir? Ne kadar samimice gence cevap vermeye yüreklidir? Bu soruları muhatap alan kişi cevap verirken hakikate uygun kriterleri ne kadar gözetir? Bu cevapları veren kişiler kâinatın kozmik dengeleri ile insanın yaratılış dengelerini ne ölçekte gözetecek erdem, dengeli bakış ve tevazu içerisindedir…
“Çocukların fıtrat üzere doğduğu” nu belirten hadiste bulunan; “Sonra ebeveyni onu Yahudi, Hristiyan vs. yapar” ifadesi, çocuklardaki temiz yaratılışın ve iman yatkınlığının çocukluk devresinde çeşitli etkilere göre değişmeye elverişli olduğunu apaçık gösterir.
Şu detayı iyi kavramak gerekir ki: Fıtrat: Çocuğun iyilik ve kötülüğe, iman ve inkâra eşit derecede elverişli yaratılmasıdır.
Çocuğun arayışı esnasında sorduğu sorular ve aldığı cevaplar kendisinde bir arka plan oluşturacak ve bilinç seviyesindeki ilahi yazılım formatını hakikate yahut batıla sevk edecek programı revize edecektir…
Çocuğun fıtratında bulunan, doğru çizgide yetişmesini engelleyecek olumsuz şartların ve amillerin giderilmesi ve böylece onun fıtrî kabiliyetinin hakikate dair yürüyüşünde yol arkadaşı olan ebeveynleri, nineleri, dedeleri, halaları, amcaları, dayıları, teyzeleri, öğretmenleri ve sosyal çevresi tarafından desteklenerek, kişisel aydınlanma yolunda, İslami tabir ile “rüştünü tamamlama ” yolculuğunda önünün açılması gereklidir. Yaşama dair dünya görüşünü belirleyecek özgür seçiminde fıtratından gelen iyiliği tercih etmeye imkân sağlamak için tüm varlığıyla insana dair bu özel toplulukların harekete geçmesi gereklidir. Bu hareket çocuğun olgunlaşan insan olabilmesi için gereken insanlık vazifemizdir.
İbnü’l Tüfeyl fıtratla ilgili olarak İslâm dünyasında felsefî roman türünde yazılmış o muhteşem eseri “Hay b. Yakzân ” da kâinatın yaratıcısını ve tüm yaratılanlar arasındaki kozmik dengeyi tek başına kaldığında fark edebilmesi bunu delillendirmeye yöneliktir. Hay bin Yakzan hikayesi, felsefi bir dil ile çocuğun fıtratını dış kaynaklı hiçbir tesir altında kalmadığında tevhidi en yalın biçimi ile yaratıcı olan Allah’a mal ederek bulmasının tabii bir sonuç olduğunu gösterir. Avustralya’nın yerli ve kadim kabilesi olan Aborjinlere yöneltilen “Neden İsa’ya tabii olmuyorsunuz?” sorusu karşısında verdikleri cevap da bu hakikati okuma konusunda çok ilginç bir veridir. “İsa bize gelmedi. Çünkü biz, yaratıcının bizi niye yarattığını unutmadık. Bize emanet ettiği neslimize ve kâinata nasıl sahip çıkmamız gerektiğini de sizden daha iyi biliyoruz. Sizler yaradılışınız, yedikleriniz, tabiata ve insanlığa benlik kavgalarınız ile zarar vererek bozan halleriniz ile “Mutant ” olarak yaşıyorsunuz” diye cevap verirken ne kadar da erdemli ve fıtri bir düzeyde cevap verirler.
Evlilik yapacakları kişiyi son derece titizlikle seçmeleri ve bir bebek edinme kararını, yoğun dua ikliminde tek ilahlarına dua ederek, birbirlerine “DOST RUH OLACAKLARI EVLADI” istemeleri ve evladı bir mal, övünç konusu olacak bir meta diye görmeyip, DOST RUH” olarak tanımlamaları da insanlık yolculuğunda cahil diye addedilen bir kabilenin, emperyalist bir etki altında kalmadan nesle ve ebeveyne dair koyduğu tanımı ne kadar duru ve fıtrata uyumlu verebildiğini bize gösterir.
Bugün bu yaradılışa uyumlu evlatlar yetiştirememek korkusu ile çocuk yapmamaya karar vermiş durumda olmaları da gerçekten ciddi bir bedeldir** (Doğum kontrol uygulamadan evlilik yapmayarak ödenen bedel)**
Şu halde nesiller elden gitmiyor…
Yaradılış gayesine uyumlu yaşamayan, ilahi yazılıma aykırı duruş sergileyen ebeveynler elden gittiler aslında. Nesillerimiz toplumu bozmuyor, tüm maddi ve manevi kaynaklarını akıtarak neslimizi fıtratından uzaklaştıran projelerle, evlatlarımızı güden ve güdülmesine izin veren bizler toplumu bozuyoruz. Yavrularımız fıtratın gereği olarak, iyilik arayışında iken ve sorup anlamaya çalışan bir anlam savaş verirken, karanlığın ve nurun arenasında, kalbimizin ve ruhumuzun hiçbir şekilde onay veremeyeceği yerlere çekiliyor. Sadece üzülüp, ağlamak ve sonucunda evladı günah keçisi yapmak ve tüm faturayı onun hayırsızlığına mal ederek eline tutuşturmak ne kadar makul ve hesap günü bizi kurtaracak vicdanlarımıza soruyorum.
Kötülüğün, her parametrede sergilediği, multidisipliner bir endüstri gibi çalışarak verdiği mücadelesine karşın, tüm varlığı ile mücadele etmeyen bizler; “Dünyayı para ile ahireti bedava kazanacağız zannıyla mı zafer bekliyoruz yaratandan. Hayır, bu ilahi yazılımımıza, fıtratımıza ve Allah-u Teâlâ’nın kâinata koyduğu kurallar bütünü olan sünnetullaha aykırıdır. Ve bu hayal tutmayacaktır. Toplum ve onu oluşturan Bizler o kadar çok ilahi formatımızdan ve onun taşıyıcısı vahiy ve Risalet’ten uzaklaştık ki, çocuklarımızın Rum Suresi’nde buyurduğu; “O halde (Habibim) sen yüzünü bir muvahhit olarak dine yönelt. Allah’ın insanları yaratmasında esas aldığı o fıtrata uygun hareket et.” (Rum Suresi, 30/30) Ayeti ile evlatlarımıza örnek model olma yeteneğimizi ve özelliğimizi yitirdik maalesef…
Fıtrat, insanın hem ruhî hem de fizikî bakımdan yaratılıştan sahip bulunduğu temel özelliklerini koruma konusunda kişinin göstereceği ikili bir mücadeledir. Bu mücadelede hem bireyin kendi hem de toplumun önde gelenlerine sorumluluk yüklenmiştir. Fakat ilk vazife her zaman anne, baba ve onların tabi olduğu toplulukları bağlar.
Yüce Peygamberimiz der ki; “Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” (bk.Muvatta, Husnü’l Halk, 8; Müsned, 2/381) Ve bizler O kutlu Peygambere tabi olan, tebliğ mirasını alan, Resul-i Ekrem’i örnek almakla sorumlu tutulan kişiler olarak tekrardan kendimizi revize etmeliyiz.
“Fıtrat, fıtrîdir ve ona lâyık olmayan şeyi reddeder, atar.”…
Evlatlarımızın da içinde bulunduğu hayatı sevmediği, mutlu olmadığı ve hiçbir zaman o hayata bütünüyle bağlı kalamayacağını bilmek ve anlamak zorundayız. O kadar mutsuzlar ve o kadar hayattan bıkmışlar ki… İntiharların gençlerde çokça arttığı böyle bir zamanda bu konuda ki delillerimizi nasıl da güçlendiriyor… Çünkü fıtratlarındaki iyilik duygusu tatmin bulamadığından bunalım oluşuyor…
Bir anket düzenleyelim ve binlerce soru soralım. Cevapları sadece “Evet” veya “Hayır” şeklinde olsun. Meselâ, “Yalan iyi midir? Doğruluk iyi midir? Gıybet iyi midir? İftira iyi midir? Kibir iyi midir? Tevazu iyi midir? Hırsızlık iyi midir?” gibi. Emin olun, en kötü halli gençler bile bu sorulara vereceği cevaplar yüksek ölçekte “Hayır” olacak.
O zaman bu olumsuzluklara rağmen içimizde korku ve umut ile beslediğimiz ve bedelini üstleneceğimiz yeni bir programın içine girmeliyiz. Hayat bizden hareket istiyor. Kâinattaki duruyor gördüğümüz şeyler dahi hareket ederken, oturarak bir şey yapamayacağımız elbette görülüyor. Eller, kollar, başlar bize bunun için veriliyor. Peygamber ve Kur’an bunu söylüyor. O halde oturmak değil, kalkma zamanıdır. Allah için yola yine yeniden Bismillah diyerek Rabbe yüzümüzü dönme zamanıdır.
Hacer anaya yedi kere Safa ve Merve arasında koşturmasına rağmen görmediği hayat suyunu bulduran Rahman, bizlere ve nesillerimize ” HİDAYETİN ABI HAYAT SUYUNU” bulduracaktır biiznillah
Selam ve dua ile
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
View Comments
Allah razı olsun çok güzel bir yazı olmuş. Fıtratımızı bozmazsak bizde evlatlarımızda mutlu olacağız fıtrata dönmekle nesillerimizde düzelecek inşallah
Amin Amin Ya Muin 🌺
ALLAH RAZI OLSUN HOCAM SIZIN SAYENIZDE EKSIKLERIMIZI GÖRÜYORUZ VE EKSIGIMIZI TAMAMLAMAYA ÇALIŞIYORUZ INŞAALLAH HOCAM NESILLERIMIZI RABBIMIZE EMANET EDIYORUZ VE HOCAM SIZIN AAYENIZDE EVLATLARIMIZA VE BIZLERE ÇOK GÜZEL SABIR TAKVA VE IMTIHANLARIN GELDIGI ZAMAN BIZLERI GÜÇLÜ KILIYOR VE HERŞEY RABBIMIN IZNIYLE KOLAY GECIYOR INŞAALLAH HOCAM SENI ÇOK SEVIYORUM RABBIM SENDEN VE AİLENDEN RAZI OLSUN BIZ COK MEMNUNIYETLE OKUYORUZ YAZINIZI HOCAM RABBIM DAIMINI NASIP ETSIN
Rahman hepimize rızai ilahide yücelecek makamlar Ihsan eylesin kardeşim. Teşekkür ederim güzel temenni ve dualarınız için