Hocam! Tatile çıkmak devrimiz insanları için vazgeçilmez bir tutku haline gelmektedir. Zengin fakir herkes tatile çıkmak istiyor. Bu meseleye İslâm’ın genel yaklaşımı nedir?
İslâmî inancı ve hayat görüşünden yoksun eğitim, maddeci temeller üzerinde kurulmuş üretim ve tüketim, makineleşen hayat tarzı, zikirsizlik ve duasızlıktan kaynaklanan manevi öksüzlük, çevrenin ilgisizlik ve şefkatsizliği insanları gerçekten tatile çıkmaya böylece değişik mekânlar, farklı insanlar görmeye ve hayatın yeknesaklığım gidererek dinlenmeye sevketmektedir. Bu durum gayet tabiidir. Zira insanlar hangi şartlar içinde bulunurlarsa bulunsunlar seyahatlere çıkmak, özellikleri olan mekânlarda geçici sürelerde ikamet etmek, yeni yeni simalarla görüşmek ihtiyacını duyarlar.
Bildiğimiz gibi İslâm dini hacc, umre, sıla-i rahim hastalıkları tedavi, ilim tahsili, hakka çağırıp batıllardan sakındırma, ticaret, din ve medeniyet tarihi eserlerini tetkik, geçmiş toplumların akibetlerini tefekkür ve Allah yolunda hicret gibi gayelerle yolculuklara teşvik etmektedir.
İslâm Dini yalnızca yukarıda özetlediğimiz gayelerle değil, Allah’ın yarattığı farklı özellikleri olan varlıkları görme, orman, güneş ve deniz gibi nimetlerden daha fazla yararlanıp daha çok şükredici kul olmak amacıyla da yolculuklara çıkmayı meşru kılmaktadır.
İbadet Allah’ın ve Peygamberinin emirleri ve yasaklarına itaat olduğu için dinimizce teşvik edilen ve meşru kılınan seyahatler de bir tür ibadet olur.
İslâm dininin emrettiği, öğütlediği veya meşru gördüğü amaçlarla da olsa seyahat edip değişik mekânlarda ikamet etmek, çalışan insanlar için pek tabii ki ancak bazı zamanlarda veya yıllık izinlerde mümkün olabilmektedir.
Bu sebeple İslâmî ölçüler içinde olmak, kulluk şuuru içinde geçirmek ve kültürel gelişmeyi amaçlamak şartıyla mü’minlerin tatile çıkmaları da güzel bir amel olur/ibadet olur. Nitekim Peygamberimizi açıklanan nitelikteki geziler için “Ümmetimin seyahati Cihad’dır.” buyuruyor.
Hocam! Mü’minlerin orman, güneş ve denizden yararlanma amacıyla da tatile çıkabileceklerini söylediniz. Bu kısmı biraz daha açar mısınız?
Yüce Allah insanlar gibi coğrafi bölgeleri de farklı yaratmıştır. Bazı yerlerin tabii bitki örtüsü zengindir. Av hayvanları çoktur. Bazı mıntıkalar bol güneş alırlar. Bazı yöreler ormanlar, göller ve denizlerle imtiyazlıdır. Bazı mekânlar bütün bu özelliklerle birlikte kültürel zenginlikleri de içerirler.
Yüce Mevlamız, göklerde ve yerdeki bütün nimetleri insanların faydasına sunduğunu Kur’ân-ı Kerim âyetlerinde bildirmektedir. Güneş ve deniz gibi nimetler ise özellikle vurgulanmaktadır. Burada bereketlenmek için şu âyetleri hatırlatabiliriz.
« Allah gökleri ve yeri yaratandır. Bulutlardan yağmur indirip onunla size rızık olarak türlü mahsuller, meyveler çıkarandır. Emri ile gemilerin akıp gitmesi için denizi size tahsis edendir. Akar suları da yine size sunandır. Güneşi, ayı âdetlerinde daimi olarak sizin yararınıza amade kılan da O’dur.“ (İbrahim: 32-33).
Bu arada yüce Peygamberimizin yüzmeyi faydalı uğraşılardan biri olarak değerlendirdiğini ve çocuklarımıza yüzmeyi öğretmemizi bildiren emirlerini de hatırlatmak isteriz.
Evet, şükrümüzü artırmak için güneş ve deniz gibi nimetlerden daha çok yararlanmak hakkımızdır. Bu hakkı bilfiil kullanmamız Mevlâmızın da arzusudur. Zira Mevlamız arzu buyurmasaydı bu nimetleri özellikle hatırlatmazdı. Burada aksine görüş serdedebileceklere yalnızca Araf Sûresinin 32. âyetini açıklamayı yeterli buluyoruz:
«(Ey Peygamber!) Sor bakalım. Allah’ın kullan için çıkardığı zîıneti, (bitkileri, hayvanları, ve madenleri) temiz ve hoş rızıkları kim haram etmiş. De ki; onlar dünya hayatında iman edenler içindir. Kıyamet günü ise yalnız ve yalınız onlara mahsustur…»
Hocam! İyi ama ülkemizde Müslümanların yararlanabilecekleri güneşi ve kumsalı bol alanlar…
Ne demek istediğinizi anlıyorum. Bu gibi özellikli alanların İslâmi ölçüleri çiğneyen, bir çoğu yaratılışlarındaki haya duygusunu yitirmiş insanların hakimiyeti altında olduğunu söyleyeceksiniz. Doğrudur. Ancak meseleleri birbirleriyle karıştırmamak lâzımdır.
Müslümanların Allah’ın nimetlerinden daha fazla yararlanma hakkını haiz olmaları ayrı şeydir, bu hakkı bilfiil kullanma imkânlarının kısıtlılığı ayrı şeydir. Kaldı ki bana göre imkânların kısıtlılığı da çözümlenebilir bir problemdir.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…