Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in her ayeti ve her suresi büyük bir mucizedir ve biz Müslümanlar için ders alınması gereken meziyetler ile doludur. Ancak her Müslüman’ın, Kur’anı Kerimi okuması, anlaması ve yüreğinde de anlamlandırması şartıyla…
Bendenizin İmam Hatiplik yaptığım dönemde, kelimeleri ve vurgusunda ki ahenk sebebiyle özellikle akşam namazlarında okumayı çok sevdiğim Tebbet suresi, bugünkü yazımızın ana konusu. Her okuyuşumda ve anlamını düşündüğümde bana farklı pencereler açan ve hayata bakış açımı değiştiren ve anlamlandıran bir suredir Tebbet Suresi… Mekke döneminde peygamberimize dolayısıyla da İslam’a saldıranların sonunun hüsran olduğunu anlatması, günümüzde de İslam’a düşmanlık yapanların acı akıbetini haber vermektedir ki, yanan yüreklerimize su serpmekte ve serinletmektedir, Tebbet suresi…
Bizler çok iyi biliyoruz ki günümüz İslam düşmanlarının sonu da aynı Ebu Leheb’in sonu gibi olacak, hem bu dünyada rezil rüsva hem de ahret hayatlarında, cehennemin bile ürperdiği hutumeye atılacaklardır.
Peygamberimizin (sav) baba bir amcası olan Ebu Leheb’in asıl adı Abdülüzza’dır. Çok parlak yüzlü olan ve öfkelendiğinde yüzü kızaran bu İslam düşmanına babası, “çok parlak, alev gibi” manasında Ebu Leheb lakabını takmıştır. Kibirli, gururlu ve zengin biri olan Ebu Leheb’in, aslında hazmedemediği tek şey vardı. Yeğeni Hz. Muhammed (sav); “İnsanların fakir zengin ayrımı yapılmaksızın bir tarağın dişleri gibi eşit olduğunu” söylemesi… Ama Ebu Leheb, aynı günümüzün gurur ve kibir abidesi haline dönüşmüş insanlara tepeden bakan burnu büyük zenginleri gibi bunu hazmedemiyordu. Öyle ya… Fakir ile zengin bir olur muydu hiç? Ona göre arada fark olmalıydı ve o fark insanların hayatına da yansımalı, herkes haddini bilmeliydi.
Nübüvvetin ilk yıllarıydı. Peygamberimiz Mekke halkını Sefa tepesinin eteklerinde toplamış ve onlara şöylece bir soru yöneltmişti:
“Ey Mekkeliler! Size şu dağın arkasında düşman birlikleri var ve bize hemen saldıracaklar desem inanır mısınız?”
Oraya toplanan ahalinin tamamı hep birlikte Peygamberimize (sav) şu cevabı verdiler:
“Evet İnanırız! Çünkü senin şu ana kadar yalan söylediğini hiç duymadık. Sen Muhammed-ül Emin’sin”
Bu cevap karşısında Peygamberimiz (sav) ise sözlerine şöyle devam etti:
“Allah’a yeminle söylüyorum ki, Allah vardır ve birdir. Hz. Muhammed onun kulu ve elçisidir”
Bu sözleri dinleyen Mekkeliler gülüştüler ve Peygamberimizi alaya aldılar. Ancak bu sözlere en sert tepki, amcası Ebu Leheb’den geldi. Onu koruması ve gözetmesi gereken amcası Ebu Leheb, peygamberimize en üst düzeyden sert tepkiyi verenlerden biri oldu. Bu İslam düşmanı bununla da kalmadı ve karısı Ümmü Cemil Avra ile birlikte olmadık eziyetler ile Peygamberimize zulüm yolunu seçtiler. Ebu Leheb var gücüyle Peygamberimize karşı çıkıyor inen ayetleri yalanlıyor, panayırlarda peygamberimizin girdiği çadırlara hemen arkadan kendi de giriyor ve Peygamberimizi yalanlayan ifadeler ile İslam’ın insanlar üzerindeki etkisini kendince bertaraf etmeye çalışıyordu. Karısı ise boş durmuyor, sırtınla dikenli odunlar taşıyor ve bu dikenli odunları Peygamberimizin (sav) geçeceği yollara saçıyor, aklınca iki cihan güneşine sıkıntı veriyordu. Diğer taraftan da yaptığı dedi kodular ile Peygamberimizi ve İslam’ı alaya alarak da cehennemde ki yerini bir tamam hazırlıyordu. Aslında bu kadın, sırtında cehennem ateşinde yanacağı odunlarını taşıyordu da haberi yoktu.
O sebeple Ebu Leheb’in karısı hakkında da bu surenin dördüncü ve beşinci ayetlerinde; “ Dedikodu yapıp söz taşıyan karısı da. Boynunda da ipten bükülmüş bir halat bulunacak.” Buyrulmaktadır.
Surenin birinci ayeti, “Ebu Leheb’in elleri kurusun! Kurudu zaten” diye başlamaktadır. Burada Ebu Leheb ile birlikte kıyamete kadar İslam’a ve Müslümanlara düşmanlık yapan ve yapacak olanlara bir beddua vardır. Zira o günün Ebu Lehebleri bugün de bitmeyecek, geberenlerin yerine yeni Ebu Leheb’ler çıkacaktır.
Ne diyordu Arif Nihat Asya şiirinde?
Diller, sayfalar, satırlar
“Ebu Leheb öldü”diyorlar:
Ebu Leheb ölmedi, ya MUHAMMED;
Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!
Maalesef Ebu leheblerin ve Ebu Cehillerin kıtalar dolaştığı bir dönemde yaşıyoruz. Ebu Lehebler, bazen bir sinama olarak çıkıyor karşımıza, bazen bir dizi film…
Yeri geliyor Ebu Leheblerin uçakları, Müslümanlar üzerine bombalar yağdırıyor…
Yeri geliyor Müslümanlar, Ebu Leheb’lerin kurduğu dünya düzenlerinin ve seküler hayatın çarkları içinde zulüm altında inliyor…
Döneminin Ebu Leheb’inin yerini bugün Siyonizm, Ebu Cehillerin yerini ise haçlı zihniyeti aldı. Maalesef bugün içimizde, Peygamberimiz döneminin baş münafığı Abdullah bin Ubey gibi çok münafıklar da var…
Evet Tebbet suresinde bildirildiği gibi, hayatının son döneminde Ebu Leheb’in, gerçek manada da elleri kurudu. Bu şeref ve haysiyet yoksunu İslam düşmanı, hicretin ikinci yılında çiçek hastalığına yakalandı. Hastalığı sebebiyle müşrik ordusuna katılamadı ama yerine adam göndermeyi ve maddi destek sağlamayı da ihmal etmedi. Geberdiğinde ise, çiçek hastalığı sebebiyle akrabaları ve yakınları bile yanına yaklaşamadı. Parayla tuttukları adamlar vesilesiyle gömdüler bu İslam düşmanını.
Sonuç olarak; Peygamberimizi Ebu Leheb ve müşriklerden koruyan yüce rabbimiz, biz İslam’ı gerçek manada yaşadığımız zaman, bizleri de günümüzün Ebu Leheb’lerinden koruyacaktır. Yeter ki Müslümanlar, hesabilikten vazgeçip hasbi olarak davalarına sahip çıksınlar…
Selam, saygı ve muhabbetlerimle…
Şaban DOĞAN.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
View Comments