Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan’ın yazdığı “Haklıyız, Kazanacağız!” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz.
Sevgili dostum Ersin Çelik’in koordinasyonunda Yeni Şafak internet tayfasının ürettiği ve üç gün içerisinde youtube izlenmesi 300 bine dayanan “Eşcinsellik doğuştandır yalanı nasıl ortaya çıktı?” isimli işi izlediniz mi bilmem? İzlemediyseniz, mutlaka ama mutlaka izlemenizi öneririm. Şefika Nur Çifçi kardeşimiz, neredeyse bir terör örgütü haline gelen “eşcinsel lobisi”nin bütün yalanlarını uzmanlar eşliğinde birer birer çürütüyor. Tabiri caizse ipliklerini pazara çıkarıyor.
Diğer yandan T24 isimli sitenin Ersin Çelik’i doğrudan hedef gösteren yayınına Ersin’in “evet, hedef aldım” diyerek cesaretle cevap vermesini de çok ama çok önemli buluyorum. Küresel sermayeden korkan küresel sermaye gibi leş olsun icabında.
Bu konuda daha önce epey kalem oynatmış, fikirlerini beyan etmiş biriyim. Tekrar etmek gibi olacak ama tekrarda da bereket vardır.
Öncelikle şudur: Eşcinsel insan, eşcinselliği yaygınlaştırma faaliyetleri ve küresel sermayenin nüfus planlaması ile tüketim çılgınlığı bakımından canhıraş şekilde desteklediği “eşcinsel lobisi”, asla birbirine karıştırılmaması gereken 3 şeydir bana kalırsa.
Biz Müslümanlar için eşcinsel insan günahkârdır ve sapkınlık içerisindedir. Burada üzerimize düşen yegâne vazife, o insanın bu sapkın günahkârlıktan kurtulması için bütünüyle meşru yollarla uğraş vermektir. Onarım terapilerinin desteklenmesinden tutunuz da bilgilendirici kampanyalara, tebliğ faaliyetlerinden tutunuz da argüman yaygınlaştırma çalışmalarına kadar yapılacak her iş bu kapsamdadır.
“Günahkârdan değil günahtan nefret etme” ilkesi, bunun böyle olmasını temin eden yegâne meselemizdir.
Eşcinselliği yaygınlaştırma faaliyetleri ise açıkça karşı koymamız, karşısında durmamız gereken toplumsal bir meseledir. Burada da en önemli kural “legal alanda mücadele” kuralıdır. Nasıl ki bu yıl eşcinsellerin “onur yürüyüşleri” ilan ettikleri yerlerde sivil inisiyatifler alınarak ve en küçük temastan kaçınılarak bu yürüyüşlere izin vermedi bizim gençler; tam da oradan devam edilmelidir mücadeleye. Günahkâr olmak başka, günahı yaygınlaştırmak için mücadele etmek başkadır zira. Nasıl ki onlar eşcinselliği yaygınlaştırmak için mücadele vermeyi hak sayıyorlarsa bizim de bunun yaygınlaşmaması için mücadele verme hakkımız vardır. Bu hakkı sonuna kadar kullanmakta hiçbir beis yoktur. Beyazıt Camii’nin önünde, Cuma günü “eşcinsellik mücadelesi” verilemeyeceğini öğrendiler mesela bu sene. Gelecek yıl ya buna cesaret edemeyeceklerdir ya da bu yıl olduğu gibi kuyruğu kıstırıp kaçacaklardır.
Gelelim, sadece ülkemiz için değil tüm dünya için devasa bir tehlikeye dönüşen küresel sermaye destekli eşcinsel lobisine ve onun bin bir pislik yaparak kendisine açmaya çalıştığı alana. İşte asıl mücadele alanı burasıdır. Asıl sorumluluk buradadır. Bu neredeyse bir ölüm kalım mücadelesidir zira.
Açıktır ki küresel sermaye Siyonizm’i, Tanrıyı kıyamete zorlamayı, evlilik karşıtlığını, kürtajı vd. nasıl destekliyorsa eşcinselliği de öylece desteklemektedir. Bence bunun iki temel nedeni var. İlki, bir küresel sermaye zırvası olan “dünyamız bu kadar nüfusa bakamaz” zırvası. “Ne kadar az nüfus, o kadar iyi bir dünya” cümlesinin altında devasa bir ırkçılık vardır. Batılı, beyaz, iyi eğitim almış insanların varlıklarını huzur ve güven içerisinde sürdürebilmesi temel amaçtır burada.
İkincisi, küresel sermayenin hepimizi birer jetonlu makineye çevirme hırsıdır. Tüketmek, daha fazla tüketmek, hep tüketmek odaklı birer oyun makinesine dönüşür ve sürekli “sisteme borçlanarak” yaşarsak bizi diledikleri gibi yönetecekleri bir vasata sahip olacak küresel sermayenin ağaları. Ve tabii ki eşcinsellik bunun için muazzam bir zemin sağlıyor.
Açık konuşayım: Aileyi, neslimizi, ülkemizi ve dünya isimli gezegeni düşünerek yapılacak şey bu eşcinsellik lobisinin belini kırmaktır. Bunun içinse ciddi bir mücadele zemini belirlememiz gerekir.
Bütün düzgün karakterlerin eşcinsel olduğu dizilerin de ipliğini pazara çıkarmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor, adına “ünlü” denilen kıytırık soytarılar eşcinselliğe destek olduklarında onları hayata küstürmemiz de.
Bütün araştırmalar tersini göstermesine rağmen eşcinselliği sosyal değil biyolojik/genetik bir olgu olarak göstermek isteyenleri de faş etmemiz gerekiyor, “ben galiba eşcinselim” diyerek muayeneye gelen her gence hormon basarak parasına para katmanın derdinden başka dert çekmeyen pislik doktorları da.
Üstelik bütün bunları yaparken bu lobinin, bu küresel sermayenin etkisi ile eşcinselliği seçmiş insanlarımızı da yeniden kazanmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor.
Ciddiye alırsak ve birlikte hareket edersek başarırız. Çünkü haklıyız ve kazanırız bu mücadeleyi. Ama ciddiye almazsak, yandı gülüm keten helva. Demedi demeyin.
yenişafak.com / İSMAİL KILIÇARSLAN