islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4764
EURO
36,4423
ALTIN
2.951,48
BIST
9.375,01
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Hangi Dindarlık?

Hangi Dindarlık?

Dindarlık, dinin emir ve yasakları doğrultusunda yaşamayı ifade eden  bir tanımdır. Ancak bu yaşama tarzı, bireyden bireye farklı olduğu için, dindarlık algısı ve bu algıya bağlı olarak da  tanımı farklı olabilmektedir. Nitekim kendilerini ibadet üzerinden tanımlamaya çalışan insanların yanında,  ibadetleri dışlamasalar da, kendilerini ahlakî ilkeler veya yaptıkları iş (amel-i salih) üzerinden  tanımlamaya çalışan ve dindarlığı ahlakî kriterlere ve yaptıkları işlere göre anlayan insanların da bulunduğu görülüyor. Bununla birlikte toplumun belli bir kesiminde ibadetler ve formel değerler üzerinden yapılan dindarlık tanımının daha etkin olduğu, diğer dindarlık anlayışların ise o kadar   etkin  olmadığı anlaşılıyor. Bu nedenledir ki, farzların haricinde kim daha çok nafile ibadet ediyor ve bu konuda görünür olmaya daha çok önem veriyorsa, kendisini  daha dindar ve muttakî sayıyor. Ne var ki bu dindarlık anlayışı, özünde Kur’an’ın genel muhtevasını ve Hz. Peygamber’in örnek hayatını kuşatıcı bir nitelik arz etmiyor.

Bireyin, insan-insan ilişkisine yönelik sorumluluğu; ailesi başta olmak  üzere  komşularına, iş arkadaşlarına ve ilişkide bulunduğu bütün sosyal çevresine karşı tutum ve davranışlarında uygulayacağı fıtri yetileri ile sonradan kazandığı ahlaki erdemlerin bütünü demek olan insanlık değerlerine sahip olması, kısaca insan olması, tutum ve davranışlarında sahip olduğu kişilik özelliklerine uygun davranmasıdır. Zira Kur’an muhtevasından insanın yaratılış amacının sadece ibadet olmadığı, aynı zamanda  ahlakî değerleri insanlık ve halifelik görevlerinin de  olduğu  biliniyor. Nitekim “Hanginizin daha iyi ve yararlı iş yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratan O’dur.” (Mülk, 67/2),“Ben insanları ve cinleri sadece bana kulluk etsinle diye yarattım” (Zariyat.51/56), “Ben insanı yeryüzüne halife yapacağım”(Bakara,2/30) ayetleri, insanın niçin yaratıldığını  gösteren ayetlerden en dikkat çekici olanlarıdır

Kur’an’ın genel muhtevasından anlıyoruz ki bireyin, insan-insan ilişkisine yönelik sorumluluğu; ailesi başta olmak  üzere  komşularına, iş arkadaşlarına ve ilişkide bulunduğu bütün sosyal çevresine karşı tutum ve davranışlarında uygulayacağı fıtri yetileri ile sonradan kazandığı ahlakî erdemlerin bütünü demek olan insanlık değerlerine sahip olmasının yanında;  insan- kainat/ doğal çevre ilişkisine yönelik sorumluluğunu ifade eden evreni/doğal  çevresini  tanıma,  keşfetme, bilgilenme, araştırma, koruma, hizmetinde kullanma, yer yüzünü imar etme, yönetme ve bunu  gelecek nesillere miras bırakma sorumluluğu  demek olan halifelik sorumluluğu da  bulunmaktadır. Bir başka ifade ile kainattaki bütün varlıklar  insanın hizmetine sunulmuş, buna karşılık ondan Allah’ın  emir ve yasakları doğrultusunda iş yapması ve eylemlerde bulunması istenmiştir. Bunun adı da kulluktur.

Kulluk, genel anlamda insanın Allah için, O’nun buyrukları doğrultusunda  iş yapması ve eylemlerde bulunması demektir. Bu nedenle ibadet, kulluğun sadece bir boyutudur, diğer boyutları ise insanlık ve halifeliktir. Nitekim namaz kılmak oruç tutmak, hacca gitmek ve zekat vermek ne kadar kulluğun bir gereği ise, haramlardan uzak durmak, adil ve merhametli olmak, paylaşmak, doğru-dürüst olmak, üretimde bulunmak, işini iyi yapmak, çevreyi korumak kısaca bütün insanî değerlere  ve çevre ahlakına sahip olmak da kulluğun bir gereğidir.  İnsanın yaratılış amacı da budur. Bir başka ifade ile ibadet, insanlık ve halifelik görevlerinin kulluk bilinci içinde yerine getirilmesidir. Bu nedenle  bazı kimselerin  zannettiği gibi  dindarlık, sadece ibadet etmek değil, hayatı Allah’ın buyrukları doğrultusunda yaşamaktır.

“Allah  hayatı ve ölümü hanginizin daha  güzel işler yapacağını denemek için yarattı” (Mülk,67/2) ayeti, bu gerçeği ifade eder.  Zira yaradılış amacımız, bu dünyada doğru, iyi ve güzel işler yapmaktır.  Bunun yolu da Allah’a, insanlara ve evrene karşı sorumluluklarımızı yerine getirmektir. İbadet, Allah’a; ahlak insanlara ve  sosyal çevremize, halifelik ise yeryüzüne ve evrene karşı olan  ahlakî sorumluluklarımızı ifade etmektedir. Bu anlamda kulluk, birini ötekinin aleyhine  bozmadan  bu görevleri hakkıyla   yapmaktır.  Bu nedenle Cennete  ve Cehenneme giden yol, bu dünyadan geçmekte, insan yaptıklarıyla Cenneti ya da Cehennemi hak etmektedir.

Hz. Peygamber’in Müslümanı, elinden ve dilinden emin olunan kimse olarak tanımlaması  (Buhârî,İman,4); “Kim bana iki çenesi arasındaki (dili) ile iki budu arasındaki (üreme) organını koruma sözü verirse, ben de ona Cennetin sözünü veririm” (Buhârî,Rikak,23) demesi ve  “Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek de yoktur.” (İbn Mâce, Ahkâm,17)  sözü ile de   söz konusu kurallara evrensel bir nitelik  kazandırmış olması, bu gerçeği anlatmaktadır. Bu bağlamda fakihlerin,  İslam’ın temel ilkelerini, aklı koruma, nesli koruma, dini koruma, malı koruma ve canı  koruma olarak açıklamaları,  dindarlığın kriterlerini göstermesi  açısından   ayrıca büyük  önem arz etmektedir.

Kur’an’ın, insana hedef olarak gösterdiği amaçlar,  ibadet, ahlak ve halifelik olduğu halde, Müslümanların kahir ekseriyeti, bunlar arasında denge kurmayarak/kuramayarak, kimi ibadeti, kimi ahlakı, kimi de halifelik görevlerini yapmakla sorumluluktan kurtulacaklarını sanmaktadırlar. Adeta Müslümanlar, Allah’ın buyruklarını, branşlaştırarak yaşamaktadırlar. Kimileri  ibadetlerini yerine getirdi mi,  ahlakî ve insani değerleri yaşamasa da kendilerini  dindar  sayabilmekte, kimileri helal-haram demeden kazandığı paraları, hayır kurumlarına  bağışlamayı, öğrencilere burs vermeyi  dindarlık ölçütü olarak görmektedir. Kimileri de sosyal, ekonomik ve bilimsel  faaliyetlerde bulunarak insanlara hizmet etmeyi, dindarlığın bir göstergesi olarak yeterli görmektedir. Dolayısıyla dinin bütün kurallarını değil de  belli kurallarını yerine getirmekle, diğer kuralların sorumluluğundan  kurtulabileceklerini   sanmaktadırlar. Oysa  sınıfı geçmek için  bütün derslerden  nasıl  yüz puan üzerinden 50 puan almak gerekiyorsa, bir Müslümanın da hayatı boyunca yapmakla  yükümlü olduğu kulluk, insanlık ve halifelik görevlerinden her birini başarıyla tamamlaması  ve Allah katında asgari düzeyde geçer not alması  gerekiyor. Çünkü  Kur’ân, insan hayatını bir bütün olarak  ele alıyor ve kendisine inanan her   insandan  bütünlük ve kuşatıcılık içinde  dengeli  bir  hayat yaşamasını istiyor.  Bu bağlamda Hz. Peygamber’in Kur’an’ın bu ilkesini   yaşayarak ve  anlatarak ümmetine  örnek  olması da  büyük önem arz ediyor.

Hz. Peygamber,  ihsanı “Allah’ı gö­rüyormuş gibi, O’na kulluk etmek” ((Buhârî, “Tefsîr”, 31/2) olarak tanımlamaktadır. Bu tanım, hem kulun gö­revini, hem de  bu görevin yapılış biçimini açıklamaktadır.   Bu nedenle Müslüman, her yaptığı işi Allah’ın kendisini gördüğü ve denetlediği bilinci ile yapmak zorundadır. Zira Allah, kendisinin “Mirsad/gözetleyici) (Fecr,89/13) olduğunu ve kulunu denetlediğini ifade etmektedir. Allah, kulunun sadece ibadetlerini değil, bütün davranışlarını denetlemekte ve melekleri vasıtasıyla da kayıt altına almaktadır (İnfitar,82/10-12).   Müslüman, bu bilinçle kulluğunu yerine getirmek ve  dindarlık anlayışını buna göre şekillendirmek zorundadır.  Böyle yaptığı takdirde ancak Kur’an ve sünnete uygun bir  dindarlık profiline sahip olabilir.

Prof. Dr. Celal KIRCA

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.