Bilindiği gibi insanın atası, Hazreti Âdem aleyhisseelamdır. Ondaki bütün özellikler nice nesiller gelip geçmiş olmasına rağmen bugün ki insanda da aynen devam etmektedir. Ondan bugüne intikal eden nice havadisten haram lokma yemek devam edegelmektedir.
Hazreti Âdem aleyhisselam ve zevcesi Havva anamız yasak meyveden yemeleri ile başlayan bu serüven bugün de ayni neticeleri vermektedir. Onların bir yasağa uymayıp haram lokma yemeleri, başlarına nice dert açmıştı. Öncelikle Allah Teâlâ’nın nice nimetlerinden mahrum kaldılar. Cennet yurdundan çıkarıldılar. Uzun zaman birbirinden ayrı kaldılar. Yeryüzünde yeni bir hayat kurma mücadelesi vermeye zorlandılar. Bütün bunlara rağmen bu mahrumiyetlerin en başında haram lokma gelmektedir. Bunun karşılığında cennetten ve onun enfes giysisinden oldular. Bu da yetmedi Rabbimizin ağır hitabına muhatap oldular.
Biz de Âdem’e şöyle dedik: “Kesinlikle bu İblis sana ve zevcene düşmandır. Sakın sizi Cennetten çıkarmasın; sonra çok eziyet çekersin. Çünkü senin aç ve çıplak kalmaman ancak cennettedir. Peşinden ikisi de o meyveden yediler, hemen ikisinin avret mahalleri açılıverdi. Üzerlerine cennetin yaprağından yapıştırmaya başladılar. Ve Âdem Rabbine âsi oldu da şaşırdı kaldı. (Tâhâ:20/117-121) Bu olay çok ilginç ve düşündürücüdür. Hazreti Âdem aleyhisselam bütün hükümleri biliyor, inanıyor ve kabul ediyordu. Fakat şeytan, rolünü ustaca oynadı; Şeytan onlara: “yemin ederim ki, diyerek ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim” (Araf:7/21) Ve Nihayet şeytan onların ayaklarını kaydırarak içinde bulundukları nimet yurdundan çıkardı. Biz de: “Haydi, dedik, birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin! Siz orada belirli bir süre kalıp yararlanacaksınız.” (Bakara:2/36) Bununla büyük çile başlamıştı.
İnsan belirli bir sure için geldiği dünya hayatında yaptıklarından sorgulanacaktır. Bunu bildiği halde her şeyden önce yediği bir lokma haramın muhasebesini yapmıyor. Hatta haram helal fark etmeden ne yediğine aldırış bile etmiyor. Bunun bedelini herkes hatta tümden bütün insanlar ağır faturalarla ödemektedirler. Elde edilen gelirin nerden temin edildiğini görmek için nerelere gittiğine bakmak yeterlidir. Zaten bundan bin dört yüz küsur yıl önce insin ve cinnin peygamberi Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;
“Ümmetimin üzerine öyle bir zaman gelecek ki, insan rızkını kazanırken haramdan mı helalden mi geldiğine aldırış etmeyecektir.” Şimdi küresel olarak bunun kritiğini yapalım. Dünyada üretim yapıp kazanmak için, büyük şirketler atmosferi kirletip iklim değişikliklerine sebep oluyorlar. Yine kazanacağım derken fabrika atıklarını derelere ve nehirlere akıtıyorlar. Gücümü gösterip başkalarını ezeceğim deyip devletler sürekli olarak silah sanayisinde insanlığı toptan helâk edecek üretim yapıyorlar. Nice devlet, kendi halklarına bile ileri boyutlarda zulmediyorlar. Kendini güçlü gören devletler başka devletlere yaptırım uyguluyorlar. Dünyayı yönetmeye kalkışan nice güçler, hiç kimsenin derdine çare üretmiyorlar. Hiç kimse kendini sorgulamıyor. Hiçbir endişe hissetmiyor, aldırış da etmiyor.
İletişim alanındaki nice şirket, on liralık hizmet veriyorsa kat kat para tahsil edip müşterilerini hayatlarından bıktırıyor. Gıda maddeleri üreticileri gıda maddelerinin GDOlarını fesat edip insanların genetiğini karıştırıyorlar. Üreticiden ürün alan aracılar, vurgunu vuruyorlar. Üreticide bir lira olan ürünü market ve manav on liraya satıp insanlara açıktan zulmediyorlar. Müteahhit firma yaptığı yapıları baş döndüren astronomik rakamlar koyarak satıyorlar. Velhasıl âmiri memuru, patronu işçisi hep birbirine zulüm ve hile yapıyor. Her kes zulmediyor, aldatıyor. Faizcisi, borsacısı, rüşvetçisi hemen her kes büyük kumar oynuyorlar.
Artık nerde ise haram lokma yemeyeni kalmadı. Haram yeme yüzünden ise dünya nice nimetten mahrum kaldı. Ebeveyn evlat arası kapanmamak üzere açılıyor, gençler anasını tanımaz, babasını bulamaz oldular. Yeni ve şerefsiz bir hayat akışına kapıldılar. Bayanlardan da baylardan da gözü dönmüş başka bir şey görmez şehvet budalaları töremeye başladı. Şimdi ise haramın tahribatını önlemenin çareleri için Kur’an ve sünnetle Allah için yola çıkma zamanıdır. Hiç unutmamak gerekir ki bu mücadeleyi ciddiye almamak ta vebal ve haramdır.
Müslümanların derdine derman ancak KUR’AN’DIR.
Esselamualeykum