“Paylaşmaya değer fikirler” sloganıyla yola çıkan ve alanında otorite konukları ağırlayan TED konuşmaları, eğitici yönüyle dikkat çeken uluslararası bir konferans ağıdır. Konuşmacıları genellikle yazarlar, profesörler ve iş dünyasının ileri gelenlerinden oluşan bu platformda hemen her konuda öğretici ve düşündürücü tecrübeler paylaşılmaktadır.
Bilimsel anlamdaki yeniliklerin ve raporların sunulduğu bu konuşmaların birinde Harvard Üniversitesi Yetişkin Gelişimi Araştırması Direktörü Robert Waldinger, Hayatı güzelleştiren şey nedir? başlığı altında 1938’den başlayarak 75 yıl devam eden bir araştırmanın raporunu paylaşmaktadır. Çok uzun bir araştırma sürecini kapsayan bu proje, insanların hayata dair gaye ve hedeflerini incelemektedir. Öyle ki bu projeye katılan ilk öğrenciler okulu bitirdikten sonra II. Dünya Savaşı’na katılmışlardır. Direktör Waildinger; “Başlangıçtaki 724 adamımızın 60’ı hâlâ yaşıyor, hâlâ araştırmaya katılıyor, çoğu 90’lı yaşlarındalar. Şimdi de bu adamların 2000’den fazla çocuğunu incelemeye başlıyoruz. Ben de, araştırmanın dördüncü yöneticisiyim.”diyor.
Bu uzun süre içerisinde birçok el değiştiren bu projenin konusu ise “Hayatımız boyunca bizi sağlıklı ve mutlu eden şeyler nedir?” sorusudur. Ve yaklaşık bir asırdır bu soruya verilen cevap ve ulaşılan sonuç incelendiğinde insanların peşinde koştuğu huzur, ilginç şekilde biz Müslümanlara çok tanıdık gelmektedir. Nesilleri kapsayan bu ilginç araştırmanın sonucunu direktörün kendi ağzından dinleyelim;
Hayatımız boyunca bizi sağlıklı ve mutlu eden şeyler nedir?
Daima, çalışmamız, çabalamamız ve daha çok başarı elde etmemiz söylenir. İyi bir yaşam sürmemiz için, böyle şeyleri kovalamamız gerektiği izlenimine kapılırız. Eğer, şimdiden geleceğiniz için yatırım yapacak olsanız, zamanınızı ve enerjinizi neye harcardınız?
Yakın zamanda, 1980-1999 arası doğanlara hayattaki en önemli hedeflerini soran bir araştırma vardı. %80’den fazlası, hayattaki en önemli hedeflerinin zengin olmak olduğunu söyledi. Aynı genç yetişkinlerin %50’si, hayattaki diğer bir önemli hedefin meşhur olmak olduğunu söyledi. Ergenlik dönemlerinden yaşlılık dönemlerinin sonuna kadar, insanları gerçekten mutlu ve sağlıklı tutan şeyleri görmek için incelesek nasıl olurdu?
Biz bunu yaptık. “Harvard Yetişkin Gelişimi Çalışması” belki de yetişkin hayatı üzerine yapılmış en uzun süreli araştırmadır. 75 yıl boyunca, 724 erkeğin hayatını yıldan yıla, işlerini, ev yaşamlarını, sağlıklarını ve tabii ki bütün bu süreç boyunca hayat hikayelerinin ne hale geleceğini bilmeden sorarak izledik.
Bunun gibi araştırmalar son derece nadirdir. Bu tür projelerin neredeyse hepsi on yıl içerisinde dağılır, çünkü bir sürü insan araştırmadan çekilir ya da araştırma fonu kesilir veyahut araştırmacıların dikkati dağılır veya ölürler ve kimse de topu hedefe koşturayım demez. Fakat, şansın ve birkaç araştırmacı neslin kararlılığının birleşimi sayesinde bu araştırma devam etti. Başlangıçtaki 724 adamımızın 60’ı hâlâ yaşıyor, hâlâ araştırmaya katılıyor, çoğu 90’lı yaşlarındalar. Şimdi de bu adamların 2000’den fazla çocuğunu incelemeye başlıyoruz. Ben de, araştırmanın dördüncü yöneticisiyim.
Araştırmaya katıldıklarında, bu gençlerin hepsiyle görüşme yapıldı. Muayeneden geçirildiler. Evlerine gidip anne-babalarıyla görüştük. Sonra bu gençler, her kesimden yetişkinler oldular. Fabrika sahibi, avukat, duvarcı ve doktor oldular, biri de Amerika Birleşik Devletleri Başkanı. Bazıları alkol bağımlısı oldu. Birkaçında şizofreni ortaya çıktı. Kimi sınıf atladı; en alttan mümkün olduğu kadar en üste ve kimisi bu yolculuğu aksi yönde yaptı.
Bu hayatları iyice anlayabilmek için, onlara sadece anketler yapmıyoruz. Onlarla yaşadıkları yerde görüşürüz. Doktorlarından hastalık geçmişlerini alırız. Kan testi, beyin taraması yaparız, çocuklarıyla konuşuruz. Eşleriyle en derin meselelerini konuşurken videolarını çekeriz.
Peki neler öğrendik?
Bu hayatlardan ortaya çıkardığımız on binlerce sayfalık bilgiden alınan dersler neler? Zenginlik, şöhret ya da çok çalışmakla ilgili değiller. Bu 75 yıllık araştırmadan aldığımız en net mesaj şudur: İyi ilişkiler bizi daha mutlu ve daha sağlıklı tutar.
İlişkilerle ilgili üç büyük ders aldık.
Birincisi,sosyal ilişkilerin gerçekten yararlı olduğudur ve yalnızlıksa öldürür. Sonunda, aileye, arkadaşlara, topluma daha sosyal bir şekilde bağlı olan insanların, daha mutlu, bedensel olarak daha sağlıklı olduğu ve çevresi daha sınırlı kişilerden daha uzun yaşadığı anlaşıldı. Ayrıca yalnız yaşamanın zararlı olduğu ortaya çıktı. Diğerlerinden daha yalnız olan insanlar, daha mutsuz olduklarını, sağlıklarının orta yaşların başlarında bozulduğunu, beyin fonksiyonlarının daha erken gerilediğini ve yalnız olmayanlardan daha kısa yaşadıklarını anlar.
Aldığımız ikinci büyük ders; sadece sahip olduğunuz arkadaşlarınızın sayısı ve karşılıklı saygıya dayalı ilişki içinde olup olmadığınız değil, önemli olan, yakın ilişkilerinizin mahiyetidir. Anlaşmazlıkların ortasında yaşamanın sağlığımıza zararlı olduğu ortaya çıktı. Örneğin, şiddetli geçimsizliğin olduğu, muhabbetin olmadığı evliliklerin sağlığımıza zararlı olduğu, belki de boşanmaktan daha kötü olduğu anlaşıldı. İyi, samimi ilişkilerin bizi yaşlılığın bazı sonuçlarından koruduğu görünüyor. Eşlik ettiğimiz en mutlu erkekler ve kadınlar 80’li yaşlarında, bedenen daha çok acıları olduğu günler ruhen mutlu olduklarını belirtti. Fakat, mutsuz ilişkileri olan insanlar bedenen daha çok acıları olduğunu söyledikleri günler bunun daha fazla duygusal acıyla arttığını bildirdi.
İlişkiler ve sağlığa dair çıkardığımız üçüncü büyük ders, iyi ilişkilerin sadece vücudumuzu değil beynimizi de koruduğudur. 80’li yaşlarınızda, diğer kişiye güvenle bağlanmış ilişki içinde olmanın koruyucu olduğu anlaşıldı, öyle ki, ihtiyaç duyduklarında diğerine gerçekten güvenebileceklerini hissettikleri ilişkileri olan insanlar, hafızaları daha uzun süre kuvvetli kalan insanlardır. Partnerine tam olarak güvenebileceğini hissedemediği ilişkileri olanlar, erken hafıza zayıflığı çeken insanlardır. İyi ilişkiler de her zaman sorunsuz olacak değil.
Sağlıklı bir hayat, iyi ilişkilerle inşa edilir.
75 yıllık araştırmamızda, emekliliğinde en mutlu olan insanlar, iş arkadaşları yerine bilfiil yeni oyun arkadaşları koymaya çalışanlardı. Bu araştırmadaki deneklerimizin birçoğu genç yetişkinler olarak yola çıktıklarında şöhret ve zenginliğin ve yüksek başarının, iyi bir hayata sahip olmak için kovalamaları gereken şeyler olduğuna gerçekten inanıyordu. Fakat tekraren, bu 75 yılın üzerine, araştırmamız en başarılı olan insanların aile, arkadaşlar ve toplumla ilişkilere eğilenler olduğunu gösterdi. Bakınız;
İnsan İlişkilerine Dair Nebevi Tavsiye;
Bu konuşmada dost ve akrabalarla devam ettirilmesi gereken ilişkilerin psikolojik olarak insan üzerindeki etkisini anlatılmaktadır. On yılları kapsayan ve yüzler denek üzerinde yapılan bu araştırmanın sonucu ise “Sağlıklı bir hayat, iyi ilişkilerle inşa edilir” tezidir. Böylece iyi ilişkiler hafızayı daha uzun süre kuvvetli tutmakta, iyi ilişkilere sahip olan insanların bedensel olarak daha sağlıklı ve uzun yaşadığıanlaşılmaktadır.
Milyon dolar harcanarak yapılan ve bilimsel anlamda çok kıymetli olan bu projenin ulaştığı sonuç, Hz. Peygamber’in insani ilişkilerde sıkça tavsiye ettiği sıla-i rahimolarak bilinen dost ve akraba ilişkilerinin adeta özeti mahiyetindedir. Harvard’ın ulaştığı bu sonucu 1400 yıl evvel Cevamiu’l-Kelim bir zatın ağzından duymak neyle açıklanabilir;
“Kim rızkının bol olmasını ve ömrünün uzamasını isterse, sılâ-i Rahim yapsın”( Buharî, Kitabu’1-Edeb)
“Nesebinizden sıla-i rahm yapacaklarınızı öğrenin. Zira sıla-i rahim akrabalarda sevgi, malda bolluk, ömürde uzamadır.”(Buhari, Edeb 12; Tirmizi, Birr 49)
Hz. Peygamber’in bu ifadeleri İslam’ın insani ilişkilere verdiği değeri göstermekle birlikte bu ilişkilerin kişinin yaşamında ruhi ve manevi sağlığı açısından ne kadar önemli olduğunu da göstermektedir. Nitekim O’nun beyanları hem dünya hem ahiret mutluluğunu vadetmektedir. Dolayısıyla Hz. Peygamber bu hadisleri ile asırlar sonra dünyanın en iyi üniversitelerinde yapılacak bir araştırmanın sonucunu nebevi bir sırla bizimle paylaşmaktadır.
Ayrı bir hadiste insani ilişkilerde ulaşılabilecek ideal seviyeyi şöyle özetlemektedir;
“Müslümanın Müslümanda altı hakkı vardır. Bunlar, karşılaştığında selam vermek, selam verdiğinde selamını almak, hapşırdığı zaman Elhamdülillah derse’yerhamukellah’ demek, (iyi dilekte bulunmak), davet ettiğinde davetine icabet etmek, hasta olanı ziyaret etmek, ölünce cenazesine gitmek.” (Buharî, Cenaiz, 2)
Bu hadisten anlaşıldığı üzere bireyler arası bir iletişim aracı olarak selamı yaymak, arkadaşlarının sıhhatine duacı olmak, davetler ile dostlukları güçlendirmek, güzel ve kötü günlerde onlarla beraber olmak… Milyonlarca dolar harcanarak insani ilişkilere yönelik yapılan devasa araştırmalarda hazırlanan raporların özeti ve çözümü bu nebevi tavsiyelerde saklı değil midir?
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi