Geçtiğimiz aylarda A. Dilipak, hava kirliliğine dair bir yazı kaleme almıştı. Bundan önce bu konuyu biz de yazmayı planlamıştık. Zira sırasıyla birkaç sene boyunca üst üste patlayan kimyasal tankerler nedeniyle hava kirleniyordu. Buna mukabil fabrika sızıntıları ve benzeri olaylar ülkemizde yaşanmıştı. Bu olayları ciddi bir şekilde mesele etmek zorundayız. Çünkü iklim krizi tartışması kadar önemli bir mesele.
Dilovası’nda geçtiğimiz yıllarda kanser oranlarının patladığı ve halkın zehir soluduğu haberleri sıkça karşımıza çıkıyordu. Yakın dönemde bu durumun Türkiye’de bazı bölgelere yayıldığı, özellikle de sanayi ve maden tesislerinin yakınlarında çoğaldığı görülmekteydi. Son beş altı yıl dikkate alındığında kirlilik arttı ve durum dehşet verici bir hale büründü.
Hava raporu sunan yayıncı sitelere bakıldığında Sakarya’da ve benzeri bazı bölgelerde kirlilik oranı ölümcül seviyede gözüküyordu. Bu durumu havadır, uçar gider mantığıyla görmezden gelmemeliyiz. Bu olayla alakalı mıdır bilinmez, iki haftadır Sakarya’da çeşme sularından akan suda acı bir tat var. Su içilmiyor, içeni rahatsız ediyor. Yakın bölgelerde dolum yapan firmalara ait damacana ve pet şişelerde dahi, arıtma olsa bile bu az da olsa kendini hissettiriyor. Bu olayı yaşayan birisi olarak kayda geçirmekle birlikte diğer örneklere değineceğiz.
Geçtiğimiz haftalarda İzmir’de çeşme suyunun masmavi akışı, kimyasal olan sıvının ev tesisatlarına ulaşması hepimizi hayrete düşürmüştü. Bir başka gün bir nehirde toplu balık ölümleriyle karşılaştık, derken Afyon’daki gölete sanayi atıklarının bırakılma ihtimali nedeniyle insanların ayaklanışını izledik. Türkiye’de çok uzun zamandır, bu tür olaylar zaten yaşanıyor ve dolayısıyla açıkça diyebiliriz ki su güvenliği tehlikededir. Erzincan’daki madende yaşanan siyanür sızıntısının benzerleri Anadolu’nun bir çok bölgesinde yaşanıyor. Madenlerin zarar verdiği nehirler ve sular diğer yandan hava kirliliği, topraklara ve ürünlere etki edip insanları zehirliyor ve hasta ediyor.
Türkiye’deki bütün tesislerin, atıklarını güvenli hale getirmeleri, fabrikaların filtre takmaları, nehirlerin güvence ile kimyasal sıvılardan korunmaları gerekiyor. Aksi halde bu olaylar binlerce kişinin ölümüne, yüzbinlerce kişinin hasta olmasına ve sakat doğum oranlarındaki artışla sebebiyet verecek.
Milli güvenlik meselesi olarak gördüğümüz bu konuyu devlet büyüklerimiz başta olmak üzere sıradan vatandaşın da rastlar rastlamaz yetkili mercilere bildirmesini istirham ediyoruz.
Bu konuda Temiz Hava Hakkı adında bir platform yayın yapmakta ve hava kirliliğinin sonuçları üzerine bazı verilerle halkı bilgilendirmektedir. Detaylı bilgi bu tür kuruluşlardan edinilebilir. Acil bir durumda ALO 181’i arayarak devletimizin yetkili mercilerine yani Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına durumu iletebilirsiniz. Aynı zamanda il sağlık müdürlerine de ihbar edilmelidir.