Yüce Yaratıcının reddettiğini insana hak olarak gören sapık bir anlayışla siyaset yapmak ülkeyi tamir edilemez felaketlere sürükleyecektir. İnsanlığın tarihinde bunun kahredici hikâyeleri vardır: Lut kavminin felaketi, Nuh Tufanı bunun ibret dersi olarak sunulan örnekleridir. Günümüzde de işte Batı karşımızda; aile dağılmış, onların ülkelerinde doğan her iki çocuktan birisinin babası bilinmemekte. Bunu ben söylemiyorum; Birleşmiş Milletler istatistikleri açıklıyor.
Bugün “AB ülkelerinde 2016’da yaklaşık 5 milyon bebek dünyaya gelirken bu ülkelerin sekizinde bebeklerin çoğunluğu evlilik dışı doğdu.” (Euronews) Onlar, elleriyle oluşturdukları bu felaketin etkisinden kurtulamıyorlar. Türkiye’yi de İslam Dünyasına model olma mevkiine yükseldiği için kendi yanlarına çekip, böyle bir gücü kırmak istiyorlar.
Hal böyle iken, bizde bazı kesimlerin eşcinsellik gibi çağın vebasına yeşil ışık yakması, hatta bununla da yetinmeyerek koruma şemsiyesi altına almaya kalkması korkunç bir çelişkidir. Bunlar, ahlaki çöküşe sürüklenen Batı’nın besleme uygularıdır. Bu tür kuruluşlara aktarılan Batı fonlarının amacı Türkiye’yi bu yönde kuşatma altına alıp yıkıma sürüklemektir. Ama muvaffak olamayacaklardır. Çünkü Türkiye gücünü sağlam aile yapısından almaktadır.
Yüce Yaratıcımız insana ‘Eşrefi Mahlûkat” imtiyazını vermiştir. Bu, insanın sorumsuz olması gerektiği anlamına gelmemektedir. Böyle bir üstünlük vasfına rağmen, onun fıtratında bulunan zaaflarının güdümüne girmeden kontrolde tutulabilmesi için Peygamberleri göndererek uyarılarda bulunmuştur. Hem Ayetlerde, hem de Hadislerde Peygamberliğin hedefi içerisinde “Ahlâk” kavramının öne çıkarılması bunun içindir.
Kuran’da açık uyarı vardır: “Şüphesiz sen yüce bir ahlâk üzeresin” (Kalem; 97/4) Hadislerde de Peygamber Efendimiz aynı paralelde beyanda bulunur: “Ben yüce bir ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim.” Şimdi, böyle bir manevi disiplini bir kenara iteleyecek, hatta ailenin de kutsallığına karşı duracak ve kalkıp insan hakları kavramı gibi içi her türlü melanetle doldurulabilecek bir slogana kapı aralayacaksınız. Bunu da kişinin özgürlüğü ve cinsel tercihi gibi sapkın bir ambalajla sunacaksınız!
İnsan hakkı sınırsız değildir; böyle bir ilkelliğe kapı aralayanların ruhsatıyla bunu istismar edenlerin taşkınlığı günün birinde, kendilerine, hatta karıları ve kızlarına da saldırı hakkını doğurursa şaşmamalıyız! Hayası olmayanın iffeti de olmaz!